Zulüm Düzenleri ve Filistin Direnişi

Ahmet Varol

Filistin davası haşin, insafsız üvey anne eline kalmış, hem mahallenin çocukları tarafından horlanan hem de üvey annesi tarafından sürekli dövülen yetim çocuk gibidir. Üstelik o üvey anne, verdiği kuru ekmek karşılığında bir yetime bakmanın itibarını kullanmaya, herhangi bir haksızlık yaptığı zaman “bakın ben, herkesin sokağa bıraktığı, üstelik sokakta da iteleyip horladıkları yetime bakıyorum!” diyerek çirkin işlerinin üstünü örtmeye çalışıyor.

Irak, Kuveyt’i işgal ettiğinde FKÖ lideri Yasir Arafat, ABD saldırısına karşı Saddam’ı destekledi diye Kuveyt emirinin adamları yurtlarına döndüklerinde yüz binlerce Filistinliyi işkence ve zulümle ülkelerinden çıkardılar. O zaman karakollar yetmediği için Filistinlileri okullara doldurup korkunç bir şekilde işkence etmişlerdi. Öyle ki okulların civarında oturanlar duydukları çığlıklar yüzünden günlerce huzursuz olduklarını söylüyorlardı. Hamas’ın şu anki Siyasi Birim Başkanı Halid Meşal ve ailesi de o zaman Kuveyt’ten çıkarılanlar arasındaydı. Meşal oradan Ürdün’e geçti. Sonra Ürdün’deki Hamas temsilciliği kapatıldığı için tüm siyasi birim üyeleriyle birlikte sürgün edildi ve Şam’a yerleşmek zorunda kaldı.

Trablus’ta bir banka soygunu gerçekleştiren altı kişilik grup 35 bin Filistinli mültecinin yaşadığı Nehru’l-bârid mülteci kampına girdiği için Lübnan ordusu mültecileri boşaltarak kampı yerle bir etti. el-Kaide’nin Lübnan ve Suriye’deki bir kanadına mensup oldukları ileri sürülen banka soyguncusu “altı terörist” de bu şekilde katledildi. Olaydan sonra Beyrut’u ziyaret ettiğimde şehrin en meşhur caddelerinden olan Hamra Caddesi’nde “Kahraman ordumuzu kutluyoruz - Hamra esnafı” diye kocaman pankartlar dikkatimi çekmişti. Beyrut’un güneyinde bir araştırma merkezinde tanıştığım bir akademisyenle bu yıkım olayını uzun süre tartıştığımda bana söylediği son söz şu olmuştu: “Bu kişileri biz yeterince sırtımızda taşıdık, biraz da diğer Arap ülkeleri taşısın!” Kastettiği, yetmiş iki ayrı iş alanında çalışmaları yasak ve iki kişinin yan yana geçemediği daracık sokakları olan, altyapı hizmetlerinden büyük ölçüde yoksun mülteci kamplarında yaşamaya mahkum Filistinli mültecilerdi. O araştırma merkezinden otele dönerken bindiğim taksinin şoförüne bu korkunç vahşetten duyduğum üzüntüyü dile getirdiğimde adam beni dövmeye kalkıştı ve “ordumuz haklıdır” dedi. “Peki, bir apartmanın içine birkaç fare girse o fareleri imha etmek için apartmanın tümünü yıkar mısın?” diye sorduğumda da “yıkarım” dedi.

Birkaç ay sonra İHH yetkilileriyle birlikte Trablus’u ziyaret ettiğimizde yıkılan Nehru’l-Bârid’den çıkarılmış insanların ne kadar perişan olduklarını görmüştük. Evleri yıkılanların çoğu yine bu şehirdeki Beddavi mülteci kampına nakledilmişlerdi ve okullarda bir dersliğe dört aile düşüyordu. Dolayısıyla dersliklerin her köşesi bir aileye tahsis edilmiş, araları da kalın perdelerle bölünmüştü.

Yasir Arafat işgal rejimiyle özerklik anlaşması yapınca Libya lideri Kaddafi ülkesinde yaşayan Filistinli mültecilerle alay ederek “sizin artık devletiniz var gidin kendi ülkenizde yaşayın” diye birçoğunu sürgün etti. Onların Filistin’e dönme imkânları olmadığını Kaddafi de biliyordu ama güya böyle yapmakla Arafat’ın işgal rejimiyle anlaşmasını protesto etmiş oluyordu.

Irak’ta Saddam rejimi devrildikten sonra işgalcilerle işbirliği yaparak Bağdat’ta kontrolü ele geçiren militanlar Filistinlilerin evlerine baskınlar düzenleyerek “Siz Saddam’la işbirliği yaptınız!” diye saldırdı ve hepsini ülkeyi terke zorladılar. Onlar da Irak - Suriye sınırında çamurların arasında aylarca yaşadıktan sonra Güney Amerika ülkelerine nakledildiler. Onların Saddam’la işbirliği ise verdiği evlere yerleşmekten ve Irak’ta yaşamayı kabul etmekten ibaretti.

Şimdi de Suriye rejimi kendi halkına uyguladığı zulmü meşrulaştırmak için Filistin davasını kullanmaya çalışıyor. Bu amaçla muhtelif çirkin uygulamalara başvurdu. Ama en çirkin olanlarından biri Suriye televizyonunun Hamas lideri Halid Meşal’in ağzından söylemediği sözleri söyletmesi oldu. Meşal iddiaları kesinlikle reddetti ama tabii Filistin direnişini Suriye’deki zulmü meşrulaştırmada kullanmaya çalışanlar açısından iddiaların asılsız olması çok da önemli değil.

YENİ AKİT