Bir Alevî vatandaş, çocuğunun zorunlu din dersinden muaf tutulması için idare mahkemesine dava açmış, mahkeme de hüküm verinceye kadar çocuğun derse girmemesine karar vermiş.
Bu ülkede yaşayanlar, farklı inanç, dünya görüşü ve hayat tarzı içinde bir çeşit "birlik, beraberlik, bir ulus" oluşturmak durumundadırlar. Bunun şartlarından bir de "farklıların birbirini bilmeleri ve anlamaları"dır.
Alevîler Sünnî İslam'a yanlış diyorlar, Sünnîler de Alevî İslam anlayışına yanlış diyorlar. Peki bir kimse, bir inanca, bilmeden, anlamadan "doğru veya yanlış" diyebilir mi? Derse doğru olur mu?
Bize göre olmaz.
Bilmenin, anlamanın yolu okumaktır, doğru bilgi almaktır.
Zorunlu din dersinde inanan, inanmayan, Alevî, Sünnî ve diğerleri, bu ülkede yaşayan ekseriyetin İslam anlayışını okuyup öğrenseler, Sünnîler de yine bu derste diğerlerinin İslam anlayışları, din ve mezhepleri hakkında bilgi edinseler bunun kime ne zararı olur.
Diyelim ki zorunlu din kültürü ahlak bilgisi derslerinde (kitaplarında) sure ezberletmek, diğer mezheplere yer verilmemek gibi eksikler ve fazlalar var; "bunlar giderilsin" demek yerine "çocuğum okumasın, öğrenmesin, bilmesin" demek çocuğa haksızlık olmaz mı?
Gelelim işin hukuki yönüne.
Yürürlükteki Anayasa'nın 24. maddesinin ilgili fıkrası şöyledir:
"Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır."
Bu madde uyarınca "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersi, zorunlu dersler arasında yer almıştır.
Bir öğrenciye, bu derse girmeme hakkı tanıyabilmek için:
Ya Anayasa'nın bu maddesi değiştirilecektir veya mevcut Anayasa'ya rağmen, "AİHM kararları, AB müktesebatı, imzaladığımız insan hakları sözleşmeleri" hakim mevzuat olarak kabul edilecek ve bunlara uyularak Anayasa'ya aykırı hükümler verilecektir.
Eğer bu usul benimsenecek olursa mevcut Anayasa'ya aykırı yüzlerce hüküm verilecek, sonunda iş yüksek mahkemeler ve belki Anayasa Mahkemesi'ne de gidecek, bu mahkemelerin Anayasa'nın, babayasaya aykırı maddeleri hakkında hüküm vermesi gibi bir garabet ortaya çıkacaktır.
En makul yolun mevcut anayasayıı değiştirmekten geçtiği apaçık ortadadır.
Peki bu değişiklikte din eğitimi ve öğretimi nasıl yer almalıdır?
1. Bu ülkede yaşayan insanların inançları ve dünya görüşleri hakkında bilgi sahibi olabilmeyi sağlayan, bütün dinlerde ve insanlık değerlerinde mevcut olan ahlak kurallarını öğrenme hatta özümseme imkanı veren ve herkese mecburi olan bir ders mutlaka bulunmalıdır.
2. Mevcut Anayasa'da yer aldığı halde uygulanmayan "seçmeli değil, isteğe bağlı din eğitimi ve öğretimi" her dinin ve mezhebin mensuplarını tatmin edecek ölçüde hayata geçirilmeli, bu öğretim ve eğitimin mekanı, öğretmenleri, programı –halktan ilgili kesimlerin de görüşleri alınarak- belirlenmelidir.
3. Bu değişiklik oluncaya kadar mevcut ders müfredatı ve kitaplarındaki eksiklikler giderilmeli, ancak mahkeme yoluyla çocukların bu derslere girmemeleri yolu açılmamalıdır; bunun eğitim, öğretim, birlik, çocuk ve genç psikolojisi… üzerinde yapacağı tahribat unutulmamalıdır.
YENİ ŞAFAK