Zorunlu Bir Din Dersi Yok ki...

Hayrettin Karaman, zorunlu din dersi tartışmasına farklı bir perspektif getirmiş ve bilhassa Alevilik sorunu üzerinden gündemleştirilen bu konuya nasıl yaklaşılması gerektiğine değinmiş.

Hayrettin Karaman / Yeni Şafak

Demokratik bir toplumda bireylerin ve grupların hak istemeleri başka, hakka ve gerekli olana engel olmaları başkadır; birincisi -mutlak olmamakla beraber- belli demokratik ve ahlaki kurallar çerçevesinde serbest, hatta olmazsa olmaz iken ikincisi demokrasiye, hak ve özgürlüklere aykırıdır.

Öteden beri Alevileri temsil ettiklerini iddia eden bazı şahıslar Alevilerin din özgürlüklerinin gereği olan bazı hakları talep etmenin yanında 'zorunlu din kültürü ahlak bilgisi' dersinin de kaldırılmasını, bir kısmı da İmam Hatip okullarının kapatılmasını istemektedirler.

Önce şunu bir daha tekrar edelim: Ülkemizde, belli bir dinin veya mezhebin öğretildiği ve eğitiminin verildiği bir 'din kültürü ahlak bilgisi" dersi yoktur. Böyle dersler vardır (Kur'an, Siyer ve İslam bilgisi) ama bu dersler seçmelidir; dileyen alır, dilemeyen almaz. Aleviler istedikleri takdirde sırf Aleviliğin öğretim ve eğitiminin yapıldığı bir seçmeli ders de konabilir.

Ülkemizde Türk dili ve edebiyatı, Türkiye tarihi, yurttaşlık bilgisi, Türkiye coğrafyası, inkılap tarihi, milli güvenlik gibi dersler zorunlu olarak okutulmuştur ve bir kısmı hala okutulmaktadır.

Niçin?

Çünkü bu ülkede yaşayan ve farklılık içinde ortak bir hayatı paylaşma durumunda olan her vatandaşın belli ortak bilgilere ihtiyaçları vardır; bunları bilmeden ortak hayat sağlıklı yürümez.

Din kültürü ahlak bilgisi de böyledir; bu derste Türkiye'de yaşayan insanların dinleri ve mezheplerinin temel ilkeleri ile ahlaka ve kültüre yansıyan tarafları hakkında bilgiler verilir, verilmelidir. Yüzde yüze yakını Müslüman, nerede ise yetmiş milyonu Sünni olan insanımızın dini ve mezhebi hakkında, keza yedi milyon veya daha fazla Alevi vatandaşın mezhepleri ve tarikatları hakkında bilgi sahibi olmayan bir okumuş insan, önemli ölçüde eksiklidir. İlişkilerde ve değerlendirmelerde devamlı hata yapmaya mahkûmdur.

Gerekirse AİHM'yi ikna edecek bazı müfredat değişiklikleri de yapılarak bu dersin niçin devam etmesi gerektiği konusunda iki değerli yazarımızdan alıntı yaparak yazımı noktalayacağım:

'...Doğrudur, Alevilerin de yaşadığı bir ülkede zorunlu bir din dersinde sadece Sünni İslam'dan sözetmek Alevi inancını da Sünni kaynaklar üzerinden tanımlamak tartışılmalı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde o ülkede varolan tüm inanç biçimlerinin temelleri ve toplumun tesis ettiği ve üstünde mutabık kaldığı ortak ahlaki ilkeler çocuklara anlatılmalı; farklı olmak da, farklı olanı tanımak da zenginliktir çünkü...

'...Türkiye'de ahlaki kurallardan tutun sosyal davranış kalıplarına dek hemen bütün moral ve reel değerlerin inşasında gelenekle, modern değerlerle birlikte dini inanç da büyük rol oynamakta. Üstelik din hayatın tam göbeğinde, son derece belirleyici. Dolayısıyla bu kültüre zorlanmak değil ama bu kültürün ne söylediğini bilmek bendenize lüzumlu gözüküyor. Hem Sünnilerin Alevleri tanıması ve tanıyarak önyargılarından uzaklaşması, hem de Alevilerin içine girdiği her atmosferde bir biçimde karşılaşacağı Sünniliği bilmesi için...' (Özlem Albayrak).

'Dinsizleşme, sâdece bir inanç (metafizik) sorunu değildir. Bunun ikinci boyutu düpedüz bilgiseldir (epistemolojik). İnançsızlaştırma aynı zamanda da câhil bırakmayla sonuçlanmıştır. Böylesi bir endoktrinasyondan geçen sayısız kuşak, dinsel bilgiler yönünden bilgisiz bırakılmıştır. Bu arınmışlık, aynı zamanda bir aydınlanmış olma göstergesi sayılarak, bu nesiller için bir iftihar vesilesine konu oldu. Dinsel konularda bir şey bilmemekle övünen bir söyleme herkes rastgelmiştir.

'Ama bilgisel (epistemolojik) sorun sâdece bununla da sınırlı değildir. En az bunun kadar önemlisi; sözkonusu endoktrinasyondan geçmeye şu ya da bu biçimde direnen nesiller de, bu konularda bilgi üreten ve dağıtan kültürel ağın yırtılmış ve parçalanmış olmasından dolayı, el yordamıyla ve çoğu kez bu boşluğu dolduran ehliyetsiz, vasıfsız insanlardan beslenmek zorunda bırakılmıştır. Özellikle de taşra için durum budur.' (' (S. Seyfi Öğün).

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!