'Zor Zamanlarda Söz Ahlakı'

İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bu haftaki sohbetinde zor zamanlarda söz söylemenin, konuşmanın adab ve ahlakı üzerinde durdu.

Prof. Dr. Mehmet Görmez’in konuşmasının metni:

Zor Zamanlarda Söz Ahlakı

Bismillahirrahmanirrahim.

Elhamdü li’llâh.

Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ Resûlillâh.

Değerli Kardeşlerim,

İki aydır bütün insanlığın hayatını altüst eden ve hepimizi evlerimize mahkûm eden binlerce insanın ölümüne, yüz binlercenin hastalığına sebep olan bir salgın hastalığı geride bırakacağımıza dair ümitlerimiz yeşermeye başladı. İlk defa evlerimizde karantina altında geçirdiğimiz camiden, cumadan, teravihten mahrum kaldığımız bir Ramazan’ın sonuna yaklaşıyoruz.

Şüphesiz bu süreç bütün insanlığa ve hepimize çok şey öğretti. Ortak evimiz ve yurdumuz olan tabiata ne kadar hoyrat davrandığımızı gördük. İnsanın değerini, sağlığın ne kadar önemli olduğunu, aldığımız bir nefesin bile ne kadar değerli olduğunu bize öğretti. Dünyayı insanlarla birlikte kardeşçe paylaşmanın ne büyük bir nimet olduğunu bir kez daha gördük. Özgürlüğün insan için ne kadar önemli olduğunu anladık. Müslüman olarak caminin, cemaatin, cumanın, bayramın ne muhteşem birer nimet olduğunun farkına vardık. Hayatın çilesini beraber çektiğimiz eşimizi, çocuklarımızı, aile hayatımızı yeniden keşfettik.

Ancak hâlâ bir şey var ki onu yapamadık. Dargınlıkları bir kenara bırakamadık. Bu zor süreçte dahi birbirimizi sözle yaralamaya devam ettik. Yanlış bilgilerden hareketle birbirimizi yargılamaktan vazgeçmedik. Aramızdaki kırgınlıkları gideremedik. Maalesef en büyük ayrılığı-gayrılığı söz üzerinden yaşadık. Söz üzerinden kırıp döktük birbirimizi. Kendimize siper edindiğimiz dijital kalelerimizden, sosyal medya hesaplarımızdan klavyemizin tuşlarını birbirimizin kalbine kurşun sıkarcasına kullandık. Midemize, kalbimize oruç tutturduk, ama parmak uçlarımıza oruç tutturamadık.

İşte bütün bu sebeplerle bugünkü altıncı dersimizde söz ahlakı üzerinde durmak istiyorum. Kur’an’ın söz ahlakı ve söz estetiği ile ilgili çizdiği çerçeveyi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kıymetli Kardeşlerim,

Kur’an’da söz ahlakını bize anlatan ve diğer adı da “Ahlak” olan Hucurât suresi vardır.

Hucurât suresi, Hz. Peygamber’in huzurunda, meşhur Arap kabilesi Temimoğulları ile sahabeden bazı şairler ve hatipler arasında yaşanan bir söz düellosu üzerine nazil olmuştur. Ve bu sure sanki söz ahlakını bize öğretmek için nazil olmuştur. Sure hem insanoğlunun aynı özden, aynı topraktan, aynı anneden, aynı babadan yaratılmış olmaktan kaynaklanan, aynı hilkatten gelen evrensel insan kardeşliğini ilan eder. يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ  / Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. (49/Hucurât, 13) Hem de اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ / Müminler ancak kardeştir, diyerek iman kardeşliğini ilan eder. (49/Hucurât, 10)

Fakat bu sure aynı zamanda hem hilkatten gelen insan kardeşliğini hem de İslam’dan gelen iman kardeşliğini ihlal eden bütün kurallara da işaret eder. Bu manada hassaten yedi büyük kötülüğü de ifade eder. Bunlar sırasıyla:

1.            Birbirinizle alay etmeyin. لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ (49/Hucurât 11)

2.            Birbirinizi karalamayın. وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ (49/Hucurât 11)

3.            Birbirinizi lakapla çağırmayın. وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ (49/Hucurât 11)

4.            Birbirinizin aleyhine zanda bulunmayın. اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۘ (49/Hucurât 12)

5.            Birbirinizin ayıbını araştırmayın. Birbirinizin casusu olmayın. وَلَا تَجَسَّسُوا (49/Hucurât 12)

6.            Birbirinizin gıybetini etmeyin. وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاً (49/Hucurât 12)

7.            Ve kardeşinizle ilgili size gelen haberleri araştırmadan kabul etmeyin. اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَيَّنُٓوا (49/Hucurât 6)

Değerli Kardeşlerim,

Kur’an’da söz ahlakını anlatan ayetleri topladığımızda şöyle bir kavramsal çerçeve ortaya çıkıyor.

1.            Kavl-i hasen, güzel sözdür. وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْناً / İnsanlarla güzel konuşun. (2/Bakara, 83) Buna karşın kavl-i sû’, çirkin sözdür. لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ / Allah çirkin sözden hoşlanmaz. (4/Nisâ, 148)

2.            Kavl-i adl, adaletli sözdür. وَاِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا / Söz söylediğiniz zaman adil olunuz. (6/En’âm, 152) Şüphesiz sözün adaleti, dengeli oluşudur. Her türlü aşırılıktan uzak sözdür. Buna karşın kavl-i zûr, hakikat ifade etmeyen sözdür. Tezvirat amaçlı söylenen sözdür. وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِۙ / Hakikat ifade etmeyen sözden kaçının. (22/Hac, 30)

3.            Kavl-i sedid, sağlam ve doğru sözdür. وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ / Sağlam konuşun. (33/Ahzâb, 70) Hakkı ve doğruyu konuşmaktır. Sağlam, dürüst ve insaflı söz söylemektir. Başkaları hakkında bütün ima ve gizli anlamlardan, yersiz kuşkulardan arınmış bir şekilde konuşmaktır. Gerçeği abartmadan ve eksiltmeden olduğu gibi aktarmaktır. Buna karşın kavl-i lahn, eğri-büğrü sözdür. Kur’an, وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ ف۪ي لَحْنِ الْقَوْلِۜ / diyerek münafıkların eğri-büğrü konuşma tarzlarından tanınacağını bildirir. (47/Muhammed, 30) Binaenaleyh kavl-i zuhruf, süslü püslü, cilalı yalan sözdür. Aklı çeldiren sözdür. Kur’an’da peygamberlere düşmanlık yapan ins ve cinnin ahvali arasında zikredilir. يُوح۪ي بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُوراًۜ (6/En’âm, 112)

4.            Kavl-i leyyin, yumuşak sözdür. Allah Teala, Hz. Musa’yı ve Harun’u Firavun’a gönderirken onunla yumuşak konuşmalarını emretmiştir. فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً (20/Tâhâ, 44)

5.            Kavl-i kerim, gönül alıcı, saygılı sözdür. Hassaten anne-baba içindir. وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَر۪يماً (17/İsrâ, 23)

6.            Kavl-i maruf, bilgiye dayalı, uygun, makbul ve yerinde olan her türlü sözdür. وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلاً مَعْرُوفاً (4/Nisâ, 5) Buna karşın kavl-i münker, asılsız, düzmece, akla sığmayan sözdür. Hakikat terazisinde hiçbir değeri yoktur. وَاِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَراً مِنَ الْقَوْلِ (58/Mücâdele, 2) Bu ifade ayette bilhassa kadın aleyhtarı Cahiliye telakkilerini reddetmek için kullanılan bir ifadedir.

7.            Kavl-i meysur, kolaylaştırıcı, rahatlatıcı sözdür. Bizden bir lütuf, bir yardım beklediği, istediği hâlde yardımcı olamadığımız kimselerden hiç olmazsa hoş, yumuşak, yatıştırıcı ve kolaylaştırıcı sözü esirgememek gerekir. فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُورا / Hiç değilse kendilerine rahatlatıcı bir söz söyle. (17/İsrâ, 28)

8.            Kavl-i tayyib, hoş sözdür. ‘Kelime-i tayyibe’ diye de isimlendirilir. Bu, genelde kelime-i tevhid için kullanılır ama geniş manada almak gerekir. مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَٓاءِۙ ت / Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. (14/İbrâhîm, 24) وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَب۪يثَةٍۨ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَار / Çirkin söz de yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağaç gibidir. (14/İbrâhîm, 26)

Kıymetli Kardeşlerim,

Bilhassa dinin rahmetine davet eden, Allah’ın dinini insanlara tebliğ eden biz hocaların bu konuda çok daha dikkatli olması gerekir. Bilhassa vazifesi emr-i bi’l-maruf olanlar, en güzel dili, en güzel üslubu, en güzel sözü, en sağlam ve en doğru sözü, en yumuşak sözü, en saygılı sözü, en gönül alıcı sözü, en bilgiye dayalı sözü, en makbul sözü, en kolaylaştırıcı sözü, en rahatlatıcı sözü kullanmak zorundadır. Sadece hikmet ve güzel öğütle davet etmek zorundadır. Nitekim وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ / Allah’a davet edenden daha güzel sözlü kim olabilir? (41/Fussilet, 33) İrşat, davet ve tebliğ öfke ile değil, reklam ve propaganda dili ile hiç değil, sevgi ve merhamet dili ile yapılır.

Bugün hiçbir İslam bilgini medyanın, sosyal medyanın çatışmacı dili üzerinden konuşamaz. Sosyal medyanın çatışmacı dili ile insanlar Allah’ın dinine davet edilemez. Emr-i bi’l-ma’rûfun dili bu olamaz. Hikmet bu olamaz. Mev’ize-yi hasene bu olamaz. Kavl-i leyyin bu olamaz.

Biz yeryüzünde hem yumuşak yürümek hem de yumuşak konuşmak zorundayız. Yumuşak yürümek uysal olmak demek değildir; bilakis vakardır. Yumuşak konuşmak taviz vermek değildir; bilakis mümini yücelten tevazudur. Alçak gönüllü olmayan tevazu edemez, vakur olamaz.

Kıymetli Kardeşlerim,

Söz sadece insanın sıradan davranışını değil, kişiliğini de belirler. Bu sebeple “üslûb-u beyan aynıyla insan” denilmiştir. Sözün öncesinde niyet, irade ve düşünce; sonrasında iş ve davranış vardır. Söz hem niyetlerin hem de amellerin ifade ve tercümanıdır. Resulullah’ın buyurduğu gibi إِنَّمَا الأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ / Ameller niyetlere göredir. (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1) Aslında sözün kendisi de başlı başına önemli bir davranıştır. Sözle estetiği yakalayamayan insanın davranışlarında ahlak ve estetik aramak beyhudedir. Allah’ın öğrettiği kelimeleri/isimleri yine onun öğrettiği beyan ile güzel söze dönüştürmek için insanı esmanın tecelligâhı kılacak kıvama getirmek gerekir. Güzel söz, güzel davranışın eseridir. وَقُولُوا قَوْلاً سَد۪يداًۙ يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ  / Güzel konuşun ki Allah da amellerinizi güzelleştirsin. (33/Ahzâb, 70-71) Amel defterine yazılanlar sadece iş ve davranışlar değildir. Ağızdan çıkan her söz hakikat terazisinde tartılır ve ilahî kayıt ile zapturapt altına alınır. مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ / İnsan bir söz sarf etmeye dursun, yanı başında bir gözetleyici onu kaydediverir. (50/Kâf, 18)

Aziz Kardeşlerim,

Bizler aynı toprağın aynı suyun çocuklarıyız. Aynı inancın evlatlarıyız. Aynı Kitab’ın müminleriyiz. Aynı Peygamber’in ümmetiyiz. Aynı milletin aynı tarihin evlatlarıyız. Ve aynı zamanda bizler pek çok milletin de umuduyuz.

Öyleyse artık, bütün kutuplaşmaları bir tarafa bırakarak birbirimizi sözle yaralamaktan vazgeçelim. Böylesi bir musibeti pek çok hususta olduğu gibi bu hususta da bir rahmete dönüştürelim. Gelin, bu bayramla birlikte coronadan sonra yepyeni bir dünyaya uyanalım. Yepyeni bir medeniyet inşa edelim. Ve bu medeniyetin inşasına sözün ahlakını yücelterek başlayalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Allah’a emanet olun.

İslam Düşüncesi Haberleri

“Böylelikle biz Yusuf’u Mısır’da yerleşik kıldık. O'na sözlerin yorumundan olan bir bilgiyi öğrettik…”
"Bir yolcu kafilesi geldi ve Yusuf'u bulup kuyudan çıkardı"
"Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır.."
Dediler ki: "Ey babamız! Gerçek şu ki; biz gittik, yarışıyorduk... O esnada Yusuf’u kurt yemiş..."
"Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin"