Zor Zamanlarda Ramazan Mektebi Oruç ve Özgürlük

İslâm Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Corona süreciyle birlikte başlattığı “zor zamanlar” serisindeki derslerine bu hafta “Zor Zamanlarda Ramazan | Oruç ve Özgürlük” dersiyle devam etti.

Ramazan ayının insanı maddi ve manevi açılardan zenginleştiren, olgunlaştıran ve özgürleştiren ibadet, ahlak ve faziletleri üzerinde duran Prof. Dr. Mehmet Görmez mahsunluk ve mahrumluk duygularına kapılmanın yanlışlığına dikkat çekiyor ve hep birlikte “Oruç Mektebi’nin müfredatına yoğunlaşmamız gerektiğini tavsiye ediyor. İftarın, sahurun, teravihin, infakın, mukabelenin, Kadir gecesinin Oruç Mektebi’ndeki mana ve ehemmiyetine dair örnekler veren Mehmet Görmez Hoca zorluklar tarlasında ekili tohumların bizleri yüzünüzün akıyla bayrama eriştireceğini müjdeliyor.

Prof. Dr. Mehmet Görmez'in konuşmasının tamamı:

Bismillahirrahmanirrahim.

Elhamdü li’llah. Ve’s-Salâtu ve’s-Selâmu alâ Resûlillâh.

 Değerli Kardeşlerim,

Mübarek Ramazan ayındayız. Sayılı günler. Bir haftayı geride bıraktık.

Ramazan her sene bin bir nimetle gelir, sayısız rahmetle, bereketle gelir.  Ramazan her sene bize yeni bir can verir, yeni bir ruh üfler. Sevinç getirir, huzur getirir, güven getirir. Ancak bu sene Ramazan biraz başka geldi. Herkesin kalbinde buruk bir hüzün olduğunu biliyorum. Mahzunuz. Ramazan’ın bize getirdiği pek çok şeyden bu yıl yoksun kaldık. Mahrumuz. Evlerimizde belki de ilk defa karantina altında karşıladık, mübarek Ramazan ayını. Mahsuruz. Ancak Ramazan, öyle bir imkân, öyle bir nimet, öyle bir rahmet ki, hüznümüzü sevince dönüştürebilir, mahrumiyetimizi rahmete dönüştürebilir, hatta içinde bulunduğumuz muhasaramızı muhasebe ve özgürlüğe dönüştürebilir. Yeter ki biz kendimizi, ruhumuzu, kalbimizi onun şifalı ellerine bırakalım. Yeter ki onun her sene bize yeniden getirdiği Kur’an’ın iklimine, Kur’an ve sünnet tarafından belirlenen o muhteşem zengin programına harfiyen uyalım.

Rahmet Yüklü Rüzgâr Gibi Cömertlik

Değerli Kardeşlerim,

Ramazan, müminler için aslında bir aylık ilahî bir mekteptir. Bir okul, bir üniversitedir. Ve bu Mektep için seçilen zaman Kur’an’ın nazil olduğu aydır. Bu çok önemli. شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ  (2/Bakara, 185) Ramazan’ın kalbinde Kur’an vardır. Ve bu Mektebin muhteşem bir programı, yüksek bir gayesi vardır.

Elbette programın ilk maddesi Kur’an’dır. Mektebin programında Kur’an’dan sonra mükâfatı Allah’la insan arasında âdeta bir sır olan oruç vardır. Ne buyuruyor Yüce Rabbimiz الصَّوْمُ لِى وَأَنَا أَجْزِى بِهِ / “Oruç benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm.” (Buhârî, Tevhîd, 35) Ramazan Mektebinin programında insanın Rabbine en yakın vakit olan iftarın sevinci vardır. Allah Resulü öyle buyurur لِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ / “Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar vaktindeki sevinci, diğeri de Rabbi ile buluştuğu andaki o büyük sevinçtir.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163) Bu programda, Ramazan Mektebinin programında sahurun bereketi vardır. تَسَحَّرُوا فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَةً / “Sahura kalkın. Çünkü onda bereket vardır”, buyuruyor Allah Resulü (sav.) (Buhârî, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45).

Bu Mektepte teravihin huzuru vardır. Teravih, rahatlamadır. Kur’an’la namazla rahata ermektir, huzura ermektir. Bu Mektepte infak vardır, sadaka vardır. Rahmet yüklü rüzgâr gibi cömert olmak vardır. Bu ifade Sevgili Peygamberimiz için kullanılan bir ifadedir. فَلَرَسُولُ اللَّهِ أَجْوَدُ بِالْخَيْرِ مِنَ الرِّيحِ الْمُرْسَلَةِ / “Biz Peygamber’i Ramazan ayında rahmet yüklü rüzgâr kadar cömert bulurduk”, buyuruyor İbn-u Abbâs (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1; Menâkıb, 23; Müslim, Fedâil, 50). Bu Mektepte varlığımızın sadakası fıtır vardır. Bu Mektepte Kur’an’ı bize getiren o gece vardır, bin aydan daha hayırlı, bir ömre bedel, gözlerden gizli, gönüllere aşikâr, gecelerin imamı Kadir Gecesi vardır. Kadrimizi yücelten gece vardır. Bu Mektepte mukabelenin Kur’an’la olan tedarüsü yani birlikte Kur’an dersi var. Mukabele Kur’an dersidir. İmsakın sabrı var. İtikâf var, itikâfın sükûnu var. Bu Mektepte gündüzün sıyamı, gecenin kıyamı var.

Oruç Mektebi’nin Müfredat ve Pratiği

Kıymetli Kardeşlerim,

Bu Mektepte sadece midenin orucu yoktur. Gözün orucu var, dilin orucu var, kulağın orucu vardır. Aklın orucu var, kalbin orucu vardır. Oruç, yemek vakitlerini değiştirmekten ibaret değildir. Bu Mektepte kötü söz yoktur. Yalan yoktur. İftira yoktur. Bu Mektepte dedikodu yoktur. Bu Mektepte gıybet hiç yoktur. Bu Mektepte eğri büğrü konuşmak yoktur. Bu Mektepte kalp kırmak, gönül kırmak yoktur. Bu Mektepte gönül yıkmak Kâbe’yi yıkmak kadar günahtır. Öyle der Büyük Şair: كعبه بنياد خليل آزرست (Kâbe bünyâd-ı Halil-i Âzer’est.) / Kâbe Azer oğlu İbrahim’in yaptığı bir binadır. دل نظرگاه جليل اكبرست (Dil nazargâh-ı Celil-i Ekber’est.) / Kalp celil ve ekber olan Allah’ın binasıdır. (Molla Câmî, ………… )

Bu Mektepte haram lokma yoktur. Bu Mektepte komşusu açken tok yatmak hiç yoktur. Bu Ramazan Mektebinde lağv dediğimiz malayani yoktur. Anlamsız, boş, beyhude sözler, işler yoktur. Bu Mektepte yüreğin rikkatini yok eden kin yoktur. Ramazan Mektebinde kalbin inceliğini ortadan kaldıran öfke yoktur. Bu Mektepte yürekleri işgal eden intikam yoktur. Bu Mektepte kalbin yüceliğini alıp götüren kibir ve gurur hiç yoktur. Gillu ğîş yani aldatma tutkusu yoktur. Bu Mektepte servet ve şehvet tutkusu yoktur. Bu Mektepte kendisinden başkasını yok sayan bencillik yoktur. Bu Mektepte sataşana karşılık vermek bile yoktur. Resulullah’ın talim buyurduğu gibi إِنِّى صَائِمٌ / “sataşıldığı zaman ben oruçluyum”, diyerek geçip gitmek vardır (Buhârî, Savm, 2).  

Değerli Kardeşlerim,

Dijital devrimle birlikte dünyada âdeta sanal bir ekran dünyası kuruldu. Ve hepimiz o dünyanın önünde pasif birer izleyiciye birer seyirciye dönüştük. Nazar eden, düşünen varlık olmaktan çıktık, sadece izleyiciye seyirciye dönüştük. Görsel idrakin egemenliğine mahkûm olduk. Görsel idrak egemen olunca aklın idraki zayıflar ve kalbin idraki ölür. Ramazan’ın bu rahmet ikliminde dirilmeye çalışırken ne olursunuz bunun farkında olalım.

Öbür taraftan üzücü olan bir diğer husus evlerimizde mahsur kaldığımız böyle bir zamanda dahi bu ekran dünyası üzerinden birbirimizi yaralamaya devam ediyoruz. Kutuplaşmaya kutuplaştırmaya devam ediyoruz. Sadece dillerimize değil, ellerimize de artık oruç tutturmalıyız. O tuşlara basan ellerimize. Bu dünyanın sanallığına aldanıp sözün şehvetine hem de yazıya dönüştürerek kapılmayalım. Bu oruçlu hâllerimizle Ramazan Mektebinde. Tabir caizse klavyelerimizle birbirimizin yüreğini incitiyoruz, incitmemeliyiz. Gelin, güzel sözü sadaka sayan Allah Resulü’ne kulak verelim. Dilinden emin olmayı Müslümanlığın şartları arasında gören bir Peygamber’in ümmeti olduğumuzu unutmamalıyız.

Kıymetli Kardeşlerim,

Bu Mektep bize unuttuğumuz çok büyük değerlerimizi hatırlatan bir Mektep’tir. Ve kaybettiklerimizi bulduran bir Mektep’tir, Ramazan Mektebi. Yüce Rabbimiz şöyle buyurur, Haşr suresinde وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ / “Allah’ı unutanlardan olmayın ve Allah’ı unutursanız, kendinizi de unutursanız Allah size kendinizi unutturur” (59/Haşr, 19). Ve bu Mektep bize kendimizi, bütün unuttuklarımızı ve Rabbimizi hatırlatmaya gelir. İnsanın en büyük zaafı aslında unutmaktır. İnsanın en büyük isyanı nisyan iledir. İnsan kendini unutur, Rabbini unutur, eşini, çocuklarını unutur. Ramazan bütün unuttuklarımızı bize hatırlatır. İnsanın en büyük kaybı nedir, biliyor musunuz? En büyük kaybı anlam kaybıdır. Varlığının anlamını manasını, varoluşunun gayesini manasını hikmetini kaybetmesidir. İşte her yıl gelen Ramazan bize bu manayı, bu hikmeti, bu anlamı yeniden kazandırır.

Ramazan ‘Hür İrade’dir

Aziz Kardeşlerim,

Ramazan Mektebinin en büyük gayesi o genç dostlarımızın âşık olduğu hürriyettir aslında, özgürlüktür. Ramazan insana hür bir irade kazandırmak için gelir, her sene. İnsanı insan kılan iradedir. İrade göklerin, yerin, dağların almaktan çekindiği, ama insanın yüklendiği büyük emanettir. O Ahzâb suresinde اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا / “Biz emaneti göklere, yeryüzüne, dağlara tevdi ettik, ama almaktan çekindiler.” وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ / “Ama insan onu üstüne aldı” (33/Ahzâb, 72). İşte o emanet iradedir. Ramazan Mektebinin en büyük gayesi de insanı arzu ve hevanın boyunduruğundan kurtarmak, tutkularının esaretinden kurtarıp arındırmak ve özgür bir iradeye sahip olmasını sağlamaktır.

İslam bilginleri hürriyeti üçe ayırmışlardır: Birisi, cismani bedenî hürriyet. İkincisi siyasi medeni hürriyet, üçüncüsü ahlaki ve vicdani hürriyet.

Cismani ve bedenî hürriyet, bedenimizin ve azalarımızın hiçbir engel ve zorlamayla karşılaşmaksızın istenildiği gibi kullanılmasıdır. Bugünlerde bunun da önemli bir kısmından mahrum kalmış durumdayız.

İkinci özgürlük, siyasi ve medeni hürriyet, doğuştan veya sonradan elde ettiğimiz bütün haklara sahip olmamız ve bu hakları özgürce kullanmamızdır.

Ancak bir de ahlaki ve vicdani hürriyet var. Bu, irade hürriyetidir. İnsanın nefsin isteklerine boyun eğmemesidir. Fikir ve vicdan hürriyeti de aslında bu hürriyetin önemli bir parçasıdır. Bu üç hürriyette, hiyerarşik bir sıralamaya koyacak olursak önem sıralaması sondan başa doğrudur. Kısaca ahlaki ve vicdani hürriyet olmadan siyasi medeni hürriyet olmaz. Siyasi medeni hürriyet olmadan cismani bedenî hürriyeti de kaybederiz. Tarih bize bunu göstermiştir. Buna göre caddelerde, sokaklarda özgürce dolaşan nice insan vardır ki, özgür değildir. Hiç kimse zindandaki Hz. Yusuf’a özgür değil, diyebilir mi? Zindanda Yusuf (as.) ne kadar özgürse sarayda Firavun o kadar köledir ve esirdir aslında.

Mahsur Kalmadık, Ramazan’la Kucaklaştık

Değerli Kardeşlerim,

Bu zor zamanlarda salgın hastalık tehlikesi, hürriyetimizi kısmen elimizden almış gözüküyor. Ancak en zor karantina inanın evlere kapanışımız değildir. En zor karantina nedir, biliyor muzunuz? Kalplerimizin, yüreklerimizin üzerindeki karantinadır. Yüreklerimizin iyiliğe kapanmasıdır. En zor esaret nedir, bilir misiniz? En zor esaret, yüreklerin esaretidir. İyiliğe, güzelliğe, hayra kapanmasıdır, kalbimizin. En zor muhasara bedenlerimizin evlerimizde mahsur kalması değildir. Ruhlarımızın muhasara altına alınmasıdır. İşte aslında topyekûn İslam, imanımız, İslam’ımız ve Ramazan Mektebinin en büyük gayesi yüreklerimiz, kalbimiz ruhumuz üzerindeki bütün bu karantinaları ortadan kaldırmaktır.

Aziz Kardeşlerim,

Görüldüğü gibi mahzun olmaya gerek yok. Mahrum olmaya gerek yok. Kendimizi mahsur hissetmeye de gerek yok. Bu yıl Ramazan tümüyle bizim oldu, elhamdülillah. Evlerimiz hanelerimiz Ramazan sayesinde bir mabede dönüştü, bir mektebe dönüştü. Zaten Ramazan bütün yeryüzünü bir mabede dönüştürmek için gelir her sene. Öyleyse bu mahrumiyeti rahmete dönüştürmenin yollarını bulalım. Hassaten bu yıl evlerdeki yalnızlığımızı Ramazan’la gideriyoruz, giderelim. Ve gelin, evlerdeki muhasaramızı muhasebeye dönüştürelim, bu çok önemli. Büyük muhasebeden önce kendimizi hesaba çekmek. Hani Hz. Ömer’e atfedilen o güzel sözde söylendiği gibi حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا / “Büyük hesap gününde hesaba çekilmeden siz kendimizi hesaba çekin” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 25). Tam da muhasarayı muhasebeye dönüştürme zamanı.

Her gün ailece özel saatlerimiz, özel vakitlerimiz, özel dakikalarımız olmalı. İbadet vakitlerimiz zaten bellidir. Mümkün olduğu kadar teravihi birlikte kılalım. Öyle kıldıramam falan demeyelim. Yani sadece İnnâ a’taynâ, İhlâs sureleri ile dahi her aile reisi kendi ailesine namazını teravihini kıldırabilir. Okuma vakitlerimiz olsun. Okuma vakitlerimiz içerisinde Ramazan’ın kalbinde yer alan Kur’an olsun. Allah Resulü’nün hayatı siyer olsun. Hadis olsun. Bütün okumalar makbuldür. İnsanın varlığını, vahyi anlamamızı sağlayan hem insanı hem varlığı hem vahyi anlamamızı sağlayan her şeyi okuyabiliriz. Bir tefekkür vaktimiz olmalı. Ve dua vaktimiz olmalı. Duanın özel vakti ise iftar vaktidir. İftar vakti tıpkı secde gibidir. Secde anı gibi insanın rabbine en yakın olduğu bir vakittir. Unutmayalım.

Zorlukların Tarlasında Ekili Kolaylık Tohumları

Değerli Kardeşlerim,

Sözlerimi Ramazan kelimesinin işaret ettiği iki ifadeyi duaya dönüştürerek bitirmek istiyorum. Ramazan, ramad kökünden geldiğinde kavurucu sıcaklık demektir, yakıcı sıcaklık demektir. Ramda kökünde geldiğinde sonbaharın rahmet yağmuru demektir. Sadece rahmet değil, aynı zamanda şifa da beklediğimiz bu zor zamanlarda Ramazan’ımızın insanlık ailesini kuşatan her türlü virüsü, mikrobu, hastalığı yakıp kül ederek şifa yağdırmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Ve üzerimize ilkbahar yağmuru misali rahmet sağanağı olmasını her şeye kâfi ve şafi olan Rabbimizin şafi ismiyle tecelli etmesini, bütün insanlığa, bütün insanlık ailesine niyaz ediyorum. Unutmayalım, o muhteşem İnşirâh suresindeki ayeti فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ / “Muhakkak ki her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır”. اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ / “Her zorlukla beraber mutlaka bir kolaylık vardır” (94/İnşirâh, 5-6). Bütün kolaylıklar, zorlukların tarlasında ekili birer tohumdur. Bunu unutmayalım.

Rabbim, sadece bizleri değil bütün insanlık ailesini Ramazan’ın şifalı elleriyle kurtuluşa erdirsin. Hepimizi bayrama kurtulmuş olarak kavuştursun. Ramazan, ruhlarımızı donatsın, aydınlığını gönüllerimize, bilhassa genç gönüllere salsın, inşallah. Yüreklerimizde, kalplerimizde derin izler bırakarak gitsin, Ramazan. Ramazan, bizleri bozulandan, kokandan, çürüyenden uzaklaştırıp yüzümüzün akıyla bayrama erdirsin, inşallah.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Allah’ın rahmeti, bereketi, mağfireti, nusreti inayeti üzerinize, üzerimize olsun.

Allah’a emanet olun efendim.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı