Zikrullah

Tezekkür şeytanî vesveselerle karşı basireti yeniden ihya eden bir hatırlayıştır, gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya çıkarma çabasıdır, hakikati arka planıyla birlikte, bütün boyutlarıyla birlikte kavramaktır.

Zikrullah -Unutmazsan Unutulmazsın Ey İnsan!-
Fevzi Zülaloğlu

“Onlar ki, imana erişmişler ve Allah’ı anmakla kalpleri tatmin olmuş/huzur ve doyum bulmuştur; çünkü bilin ki, kalpler gerçekten de ancak Allah’ı anarak huzura erişir.” (13/Ra’d, 28)

“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.” (33/Ahzab, 41)

“Her şeyden kesilip, O’na yönelerek Rabbinin ismini zikret.” (73/Müzzemmil, 8)

Söylemek konuşmak bahsetmek, hatırlamak, anmak, tefekkürle birlikte hatıra getirmek, mükâfatlandırmak-övmek gibi anlamlara gelen zikr kökünden kelimeler; hem isim hem de fiil olarak Kur’an’da çok sayıda ayette geçmektedir.1

Gevşeklik göstermeden, Allah’ın adını sürekli olarak belli bir forma bağlı kalmadan kesintisiz bir şekilde anarak yüceltmek, her zaman hatırlamak unutmamaktır. Bir anma eylemi olan namaz da vakitli, rükunlu, sistematik zikrullah’tır.2 Namaz olarak ve hayat tarzı olarak ‘zikrullah’ın amacı; Allah’ı tesbih edip yücelterek, dünyada diğer sahip olduğumuz hiçbir şeyin O’nun rızasının önüne geçmesine izin vermemektir.

Zikr ne değildir? Zikr, uyanıklığın, düşüncenin ve bilincin esası iken, zikir adı verilen bazı ayinlerde insanlar kendilerinden geçmekte, adeta uyuşturucu kullananlar gibi hayal dünyalarında tatlı rüyalara dalmaktadırlar. İnsanı şuurlandırmayan, bilincini kaybetmesine yol açan törenler Kur’an ve Rasulullah’ın Sünneti’nde hiçbir zaman “zikr” diye isimlendirilmemiştir.

Bu çalışmanın amacı; kalplere ebedi saadet güvencesi olan ‘zikrullah’ın anlam alanını hem lafız olarak, hem de lafızlara ruh veren vahyin işaret ettiği yol haritasına göre adım adım tespit etmektir. ‘Zikr’in ve zikrullah’ın Kur’an’daki bağlamlarını göz önünde bulundurduğumuzda karşımıza on anlam alanı çıkmaktadır: 

1. Nisyanın ve İnsanın Şifası Zikrullah

‘Zikr’in kelime anlamı, birini hatırlamak, anmaktır.3 Zikrullah, Allah’ı ve O’nun seçip üstün kıldığı değerleri unutmamak, O’nun razı olduğu değerleri yeryüzünde yüceltmek, O’nun şiarlarını hayata hâkim kılmaktır.

Zikrin tersi nisyandır; Şeytan unutturur, vahiy zikri ile insanlara asli sorumluluklarını hatırlatır.4 Zikr hatırda tutmak, öğüt vermek, öğüt almaktır, unutmanın tersidir. Unutturan anlamına gelen Şeytan, Allah’ı insanlara unutturur. Asli ve ölümsüz değerleri unutmamak bir kadirşinaslık, bir vefa göstergesidir. İnsan sevdiğini unutmaz. Örneğin Yakub Peygamber sevgili oğlu Yusuf’u hiçbir zaman unutmamıştır.5 Yaratan’ı ve O’na karşı sorumluluklarını unutanın dünya ve ahirette felaketler yakasını hiçbir zaman bırakmayacaktır.6 Bizi yaratan, yediren, içiren, doyuran ve ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir donanımla dünyada yaşatan Rabbimizi zikretmek hayatımızın amacıdır.

Zikre hem sebep hem de engel olan, ama aynı zamanda da hız kazandıran imtihan vesileleri destek de köstek de olabilir. Hem nisyanın hem de zikrullah’ın da sebebi olabilir.7

2. Kıyamet’ten Önce Hatırlamak: Zikrullah

Zikr ile aynı kökten gelen ve Kur’an’a isim-sıfat olan tezekkür mü’minlerin kalbi faaliyetlerindendir. Ancak kâfirler ve münafıklar, başlarına gelen felaketlerden ders çıkarmazlar.8

Asli sorumlulukları hatırlamak ve gereğince bir hayat sürdürmek ‘zikrullah’ın bitimsiz meyvesidir ve ecel gelmeden, kıyamet kopmadan önce bir işe yarayacaktır. Önemli olan dünyada unutulmaması gerekeni unutmamak, unutulması gerekeni unutmaktır.9

3. Unutana Nezirdir Zikrullah

“Sonra kendilerine yapılan uyarıları göz ardı ettiklerinde bütün (güzel) şeylerin kapılarını onlara ardına kadar açtık ve kendilerine bağışlanan şeylerden zevk alarak yararlanmaya devam ederlerken onları apansız yakaladık: işte o anda bütün ümitlerini kaybettiler.” (6/En’am, 44)

Bu ayette bir sünnetullah kaidesi yer almaktadır: “Unutulan unutulur, ihtarlara aldırmayanlar, anlayacakları dilden ihtar edilirler.”10

Sünnetullah’ın örnek olay ekseninde beyan edildiği ayetler, yoğun olarak kıssalarda yer almaktadır. Bu bağlamda zikr, zikrullah ve tezekkür; dünyada meydana gelen olayları görünen yüzüyle değil de, asli boyutlarıyla, gerçek mahiyetleriyle, hakiki hüviyetleriyle anlayıp idrak etmektir. Bu idraki güçlendiren, sağlamlaştıran ve devamlılık güvencesi veren Kur’an ve özelde de kıssalar, mü’minler için öğüt ve ihtardır.11

4. Öğüt Almak, Öğüt Vermek: Zikrullah

“Yalnızca (Allah’tan) korkan herkese bir öğüt ve uyarı olsun diye (Kur’an’ı) indirdik.” (20/Taha, 3)

Zikr, Allah’ın kullarına öğüdüdür. Mesela, namaz bir hasenattır; iyiliktir, iyiliklerin güvencesidir, bu yönüyle seyyiatın, yani kötülüğe yol açan hastalıkların şifası Allah’ın zikridir. Bu öğüdü duyarlılıkla dinleyip gereğini yerine getirenler tezekkür ehlidir. Tezekkür ehli, vahyin yol gösterici ışıklarıyla olayları arka planlarıyla birlikte hatırlama kabiliyetine kavuşan âlimlerdir.12

5. Onurlanmak Onur Duymak: Zikrullah

Zikr, bir kimsenin onuru, şerefidir.13 Eyyub (a)’ın onulmaz hastalıklardan şifa bulması, öncekinden daha sağlıklı olarak risalet görevine devam etmesi, Allah’a gereğince ibadet eden, “saygıda kusur etmeme” duyarlılığı içinde yaşayanlar için bir zikr/öğüt, hatıradır. Onun bu hatırası Kur’an’da zikredilerek Kıyamet’e kadar yaşayacak insanlara örnek gösterilmiştir.14

Diğer yandan Allah’ı zikretmedikleri için başlarına çeşitli felaketler gelen toplumların anılması da, ibret alınması gereken bir zikrdir.15

Ahireti dünyaya tercih etmeleri hasebiyle ve takva sahiplerinin akıbetinin ne güzel olduğunun tanıkları olmaları yönüyle İbrahim, İshak ve Yakub, İsmail, Elyesa, Zülkifl peygamberlerin hatırasını Yüce Allah Kur’an’da yâd eder.16

6. İsrafın ve Nankörlüğün Tedavisi Zikrullah

Allah’a verdiğimiz misakı unutmamak, o misakla kazandıklarımızın şükrünü ifa etmek, zikrdir. Tersi ise, asli sorumluluklarımızı, var oluş gayemizi unutmak, verilen imkânları nankörlük ederek boşa harcamaktır.17

Allah’ın nimetlerine karşı işlenen bir suç olan her tür nankörlük zikr ile ters orantılıdır. Allah’ın düşmandan kurtarması, güvenli beldeler, güvenli evler ve yurtlar yaratması, yeryüzünün yaşamaya elverişli bir yer olarak donatılması bir nimettir. Bunların Yaratan’a ait şükredilmesi gereken nimetler olduğunu unutmak insanda şükürsüzlük duygusunu güçlendirir. Bu nedenle Allah’ı ve O’nun insanlık için seçip üstün kıldığı değerleri unutanlar nankörlerdir. Unutmak eylemi bilinçli bir hal alıp hayat tarzına dönüştüğünde, onun ikiz kardeşi olan nankörlük insanın yakasını bırakmayan, ete kemiğe dönüşen bir huy haline gelir.18

Peygamberlere verilen vahiy nimeti ve Allah’ın yardımları birer nimettir ve her nimetin zikrullah ile şükrünün ifa edilmesi gerekir. Biz insanlara Rabbimizin verdiği sağlık, özgürlük gibi nimetlerin de şükrünün zikrullah ile ifa edilmesi lazımdır.19

Zikr ile israf arasında da unutmak eyleminde olduğu gibi ters orantı vardır. Unutmak, var oluş gayemize ilişkin değerleri ve sorumlulukları hatırda tutmamak insanı müsrif kılar. Yani dengesiz, taşkınlık yaparak etrafına zarar veren bir kişi haline getirir.20

Zikrullah, insanın huylarını da düzene koyar, mütevazı, iyiliksever, münkerden uzak duran bir kimlik kazandırır. Zikr takvanın, nisyan istiğnanın doğal bir uzantısıdır. Tevazunun, iyiliği şiar edinmenin garantili yolu, Allah’ı sürekli ve kesintisiz olarak hatırlamak, bir an bile akıldan çıkarmamaktır.21

7. Tefekkürün Kılavuzu Zikrullah

“Dilediğine hikmet bağışlar ve her kime hikmet bağışlamışsa doğrusu ona en büyük servet verilmiş demektir. Ama derin kavrayış sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz. (yezzekkeru)” (2/Bakara, 269)

Tezekkür şeytanî vesveselerle karşı basireti yeniden ihya eden bir hatırlayıştır, gerçeği tüm boyutlarıyla ortaya çıkarma çabasıdır, hakikati arka planıyla birlikte, bütün boyutlarıyla birlikte, değişik vechelerini unutmadan kavramaktır.22

Doğru düşünme kabiliyeti körelmemiş olanlar için hem ilahi vahiy hem de Allah’ın içimize ve çevremize serpiştirdiği ayetler doğru düşünmeye yarayan işaretlerle doludur: Kör ile sağır, sağır ile işiten bir olmaz.

Tezekkürle tefekkür birbirini destekleyen dostlardır. Tefekkürün alanı hem kendi öz benliğimiz hem de çevremizdir. Eşya üzerinde düşünerek, Allah’ın ortağı olmadan yaratan ve yarattıklarını yöneten, yönetiminde hiçbir boşluk bulunmayan bir ilah olduğu hakikatine tıpkı peygamberlik öncesi İbrahim Peygamber’in yaptığı gibi, tezekkürle de ulaşabiliriz.

Ayakta, otururken, yan yatarken afakî, enfusî ayetleri düşünmek bir zikrdir, hakikati unutmamaktır. Bu bağlamda zikr, tefekkür için gereken ön hazırlıktır.23 Ve derin tefekkürün yoldaşı olan tezekkür için Yüce Allah, insanlara yeterli zamanı, imkânı ve fırsatı verir.24

Bilinçli bir hatırlama, eşyayı ve olayları arka planlarıyla birlikte hatırlama anlamına gelen tezekkürün üç alanı vardır:

Birincisi, afakî ayetler/idrak alanı içinde yer alan çevresi. Rüzgarın taşıdığı rahmet esintileri, ağaçtan çıkan ateş, göklerde ve yer bulunan nimet çeşitliliği, yeryüzünü dolduran rengarenk çiçekler, çeşitli koku ve tatlar taşıyan yiyecekler hep afakî ayetlerin tezekkür alanıdır. Yeryüzünün geniş ovaları, kanyonları, çölleri, çeşit çeşit bitkileri, her şeyin çiftler halinde yaratılmış olması, düşünenler için zikrdir.25 Bunları gözlemleyip tezekkür eden insan şu hakikate ulaşır: yaratılan ve yaratamayan Yaratan’a benzemez.26

İkincisi; enfusî ayetler/insanın kendisi. Allah’ın toplumsal işleyiş, ilerleyiş ve değişimle ilgili, hidayet-dalalet ve helak yasalarını düşünmek zikrullahtır.27 Gece vakitleri kıyamda duran, secdeye kapanan, Rabbine itaat edip rahmetini uman, ahiretten sakınan kimselerle; Allah’a eşler koşan, O’nun yolundan insanları saptıranlar bir olmaz. İman edip salih amel işleyen ile kötülük yapan, gören ile görmeyen bir olmaz. Gökleri ve yeri yaratmak insanları yaratmaya göre daha büyük bir iştir, bu hakikati ancak tezekkür ehli olan akıl sahipleri düşünebilirler.28

Üçüncüsü; insanı, çevresini anlamlandıran, rehberlik edici ışıklarıyla yol gösteren nebevi ayetler/ilahi vahyin kılavuzluğudur.29 “Nebevi ayetleri tezekkür” de diyebileceğimiz bu ibadet ilahi vahiy üzerinde tefekkür ederek yapılır.

Doğru düşünme kabiliyetleri körelmemiş olan tezekkür ehli için ilahi vahiy, “kökü yerde dalları semaya açılan ve sürekli olarak yemiş veren bir ağaç gibi”dir.30

Tarih boyunca peygamberlere indirilen tüm vahiyler zikrdir. Bu zikr ile Allah’ı zikretmeyi ve nasıl tezekkür edeceğimizi, nasıl doğru düşüneceğimizi öğreniriz.31 İlahi vahiyler ve Kur’an Allah’tan haşyet duyanlar için ve O’nun üstün kıldığı değerlere saygı uyandırmak için gereken tezkiradır.

Tezekkür aklın bir eylemidir; akıllarını kullanmayanlar tezekkürden de nasipsizdir. Mesela “Meleklerin yaratılışına şahit olmadıkları halde onların cinsiyetini gündeme getirenler, tezekkür etmeden hüküm verenlerdir.” Çünkü tefekkürün ve tezekkürün alanı öncelikle afakî, enfusî ayetler alanıdır. Gaybi hakikatlere yolculuk ise yol haritası olmadan çıkılamaz. Görünmez âlemler ilahi vahiyde beyan edildiği kadarıyla tezekküre konu olabilir.32 Bu nedenle Yüce Allah’ı zatıyla değil sıfatlarıyla tefekkür edebilir, idrak edebiliriz.

Önceki toplumlar da Kur’an’da üzerinde tezekkür edilmesi gereken, tefekkür ve ibret alanıdır. Örneğin, bizim de tabi olduğumuz, bizden önce yaşayan ümmetlerin tabi olduğu, hiçbir zaman unutmamamız, hatırdan çıkarmadan hayatımıza çekidüzen vermemiz gereken değişmez kanunlar vardır.33 Nebevi vahyin son temsilcisi olan Kur’an, zikrullah’ın rehberi olup, dinleme anlama cehdi gösterenlerin, idrak etme kabiliyetini diri tutar.34

8. Hayatın İbadeti Zikrullah

Zikr, Allah’ın adını yüceltmektir; Allah’ın adını hayatın tüm alanlarında yüceltmek mü’minlerin görevidir. Bu anlamda zikrullah İslam’ın şiarlarını yüceltmek için yapılan her salih ameldir.35

Zikrullah’ın namaz gibi özel standartları yoktur, daha genel bir ibadettir, özel şekilleri ve şartları, hazırlığı yoktur, yapacağımız her işte Allah’ı hatırlayıp O’nun rızasını gözetmektir, O’na karşı sorumluluklarımızı unutmamaktır. Allah’ı çok zikretmek basiretimizi açar ve Rasulullah’ın örnekliğini daha iyi idrak edebiliriz.36

Zikrullah, kâfirlere ve zalimlere itaat etmemektir. Gündelik hayatın karmaşık ilişkileri içinde bile Allah’ı sürekli zikretmek üzerimize farzdır.37 Zikr, Allah’ı hayatın her karesinde yürekleri ürpertecek derecede anmak, hatırdan çıkarmamaktır.42 Allah’ın zikri mü’minlerin derilerini yumuşatır, sertliklerini giderir.38

Zikr, hayatın her alanıyla ilgili Allah’ın rızasını hatırda tutmaktır. Mesela istiğfar da bir zikrdir, yiyeceğimiz eti bize sağlayan hayvanları boğazlarken onları yaratıp bize hediye eden Rabbimizi hatırlamak da.39

Zikrullah iç dünyamıza ve dışa dönük boyutları olan aktif bir eylem olup ebedi kurtuluşumuzun anahtarıdır. Yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, ekini nesli bozan müfsidleri protesto etmek, zalimlerle birlikte oturmamak, ayetlere karşı münasebetsizlik yapanların meclisini terk etmek, onlara elim azabı hatırlatmak Allah’ı zikretmektir. Katillerin, hainlerin, zalimlerin yüzlerine “Yaşasın zalimler için cehennem!” demek de zikrullah’tır.40

9. Namazda Zikrullah

“Gerçek şu ki, Allah benim: Benden başka ilah yok, o halde yalnız bana kulluk et ve beni zikr/anmak için salâtta devamlılık ve duyarlılık göster!” (20/Tâhâ, 14)

Zikr, namazın amacıdır; namaz da Allah’ı anmaktır. Bu bağlamda mescidlerde yapılan ibadet de zikrullah’tır.41 Allah’ı günün her aşamasında anmak mü’minlerin şiarı iken, kâfirlerin ve münafıkların genel tutumu ise “unutmak”tır.42

Özel olarak ibadete tahsis edilmiş yerler de evlerimiz de Allah’ı çokça anmamız gereken mekânlardır; dahası tüm yeryüzü bir anlamda mescid hükmünde olup, ticarette, alış-verişte, gündelik hayatta Rabbimizi unutmamak, hep O’nun rızasını gözeterek yaşamak, O’nun çizdiği sınırlara riayet etmeyi kolaylaştıracaktır.43

Hacda Allah’ı anmak, O’nun şiarlarının hatırasını canlı tutmak da zikrdir. Hacda yaşanan coşkunun benzer bir şekilde gündelik hayatta zikrullah ile sürdürülmesi gerekir.44

Öte yandan kim Allah’ın zikrinden, O’na ibadetlerle gereken ta’zimi göstermekten özellikle uzak durur, O’nun değer verdiklerine yüz çevirir, burun kıvırırsa Allah onu şiddetli bir azaba sokacaktır:“…Rabbini anmaktan uzaklaşanı Allah, en şiddetli azaba uğratır.” (72/Cin, 17)

10. Kur’an’la Zikrullah

İlahi vahiy ‘zikr’dir: “Ne zaman rablerinden kendilerine yeni bir zikr/uyarıcı hatırlatıcı mesaj gelse ancak onu alaya alarak dinliyorlardı.” (21/Enbiyâ, 2)

Bütün peygamberlere indirilen vahiyler ‘zikr’dir/öğüt, uyarı, ihtar, hatırlatıcı mesajdır ve Yüce Allah’ı nasıl sahih bir şekilde zikredeceğimizi öğretir.45

Genel anlamda vahiy Allah’ın ihtar ve uyarılarını, insanların sorumluluklarını hatırlatması bakımından zikrullah’tır. Allah’ın sorumluluk hatırlatması ve sorumluluk hatırlamaktır.46 Zikr olan vahiy takvayı nasıl ahlak edineceğimizi, istiğna gibi kalp hastalıklarından nasıl kurtulacağımızı öğretir.

İlahi vahiy olması bakımından Kur’an da ‘zikr’dir. Hem öğüt, uyarı, ders, hatırlatıcı mesajdır; hem de özel ibadetlerimizde Allah’ı nasıl zikredeceğimizi öğretir.47

Kur’an tüm insanlık için bir zikr/öğüttür, Allah’tan saygı korku içinde çekinen, kalpleri duyarlı olan insanlara asli sorumluluklarını hatırlatır, unuttuklarını yeniden gündeme getirir.48 Üzerinde düşünülmesi gereken mübarek, hikmetli bir zikr/öğüt ve uyarı kaynağı olan Kur’an’dan ancak kalplerini Allah’ın arındırmasına açan, kalpleri Rahman’ın haşyetiyle titreyen kimseler yeterince fayda elde ederler.

Kur’an’ın her konusu, tüm hükümleri Allah’ın zikridir. Mesela, evlilik ve boşanma, miras, cihad, yetim malının korunması, ev halkına selam vermek, tevhid ve adaletin hâkimiyeti gibi konular bir zikrdir. Zikrin zikredilmesi, hayatın her alanında O’nun hükümleriyle amel ederek unutmadığımızın şahitliğini yapmak biz mü’minler için bir ibadettir.49

Vahyin hükümlerine göre adalet ekseninde yaşamak Allah’ı zikrdir; mesela yetim malıyla ilgili hukuka riayet zikrdir, doğru düşüncedir, aksi ise hem nankörlüktür, düşüncesizce harekettir, hem de Allah’ın koruyup gözeten, yaratıp yöneten bir ilah olduğunu unutmaktır. Zikrullah, insanlara adaleti ahlak edinme eğitimi verir.50

Kıssalar da zikrdir; önceki toplumların hatıralarının öğüt amacıyla hatırlatılmasıdır. Yüce Allah ahireti dünyaya tercih etmeleri hasebiyle takva sahiplerinin akıbetinin ne güzel olduğunu ve vahye karşı çıkanların akıbetlerinin ne kadar kötü olduğunu vahiyde zikreder.51 Kur’an tezkiradır; öğüt almak isteyen, doğru düşünme kabiliyetleri diri olan, kalbini arınmaya açık tutan, kibirli olmayan insanlar için; olayların arka planıyla birlikte düşünmeyi öğreten bir zikrdir.52

Zikrullah olan Kur’an unutulanı hatırlatır, idrak etme kabiliyetini diri tutar. Tevhid ve adaletin dirilten soluğunu yüreklerimize üfüren Kur’an, akrabaya iyilik yapmayı, fuhşiyattan, bağyden, münkerden uzak durmayı Rabbimizi zikretmekle eş değer tutar.53 Çünkü bu hakların ve tüm hakikatlerin güvencesi, sigortası ilahi vahydir.

Sözün Özü: Unutan Unutulur

Kur’an’ın mubin olan hakikatlerine göre, kalpler sadece ve sadece Allah’ın zikri ile yatışır, bundan başka yok olmayan saadet, ebedi mutluluk arayanların çabası boşa çıkacaktır. Zikrullah Kur’an ahlakının anahtar kavramlarından biridir. Zikrullah ile titreyen kalplerimizde Allah’a karşı haşyet hisleri gelişir; güzel hasletler meydana gelir. Bu hasletlerle vahyi, ahlak edinen mü’minler, Kur’an’da ebedi itminanı yakalamaya namzet olarak gösteriliyor:

“Onlar ki, ne zaman Allah’tan söz edilse, kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü darlığa, sıkıntıya göğüs gererler, salâtta devamlı ve duyarlıdırlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına harcarlar.” (22/Hacc, 35)

Zikrullah’ı hayat tarzı haline getiren mü’minler, ahiret günü büyük ödülün sahipleri olacaktır. Allah’ı ananı, Allah da zor zamanında anar, unutmaz, onun meşakkatini gidermesi için yardım eder. Dünyada Allah’ı anmaktan yüz çevirerek, hakikate karşı kör davrananlar ahirette de kör olarak haşrolacak, hiçbir sevindirici gerçeği göremeyecek, Allah da böyle kimselerin haliyle ilgilenmeyecektir.54

Allah’ı zikredeni Allah da en zor zamanında zikreder/yalnız bırakmaz, terk etmez, şanını korur, şerefini alçaltmaz. Ancak unutan unutulur. Ve kim Allah’ı unutursa, ‘hizbuşşeytan’dan olur; şeytani güçlerin taraftarı olur, şeytan onun arkadaşı olur çıkar:

“Rahman’ın zikrini görmezden gelmeyi tercih eden kimseye gelince: Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere şeytani bir dürtü yerleştiririz. Kendisi onun uydusu haline gelir; artık o onları doğru yoldan çıkarır, berikiler de zannederler ki kendileri doğru yoldadırlar.” (43/Zuhruf, 36-37)

 

Dipnotlar:

1-Kur'anda zikir kelimesi türevleriyle birlikte 253 ayette geçmektedir. Sadece “zikr” şekliyle -isim ve mastar olarak- 63, emir haliyle 37 yerde geçmektedir.

Zikrkelimesinden türetilmiş diğer isimlerden Kur'an'da geçenlerden bazıları şunlardır: "Tezkiratün", "tezkir" "mezkür" "müzekkir", "zakirat", "zakiriyn", "zeker/erkek", "zükür", "zükran"

Zikirkelimesi fiil şekliyle Kur'an'da daha az geçmekle beraber muzari hali, mazi halinden daha çok kullanılmıştır: “...Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı ümit eden ve Allah'ı çok zikreden kimse için Allah'ın Rasulü’nde güzel bir örnek vardır.” (33/Ahzab, 21)Bu ayette zikir "düşünmek" anlamında kullanılmıştır.

“Arınan ve Rabbinin ismini zikreden ve namaz kılan kurtuluşa ermiştir. (87/A’la, 15) Burada da arınma ile düşünce ve inanç, zikir ile "anış", namaz ile de "eylem" dile getirilmiştir.

“Hayır, Kur'an bir öğüttür. Öğüt (zikr) almak isteyen için.”(74/Müddessir, 54-55) Aynı ifadeler 80. sure Abese'de de geçmektedir. Burada da “öğüt” anlamı ön plana çıkmıştır. Şu ayette ise “hatırlama” anlamında kullanılmıştır:“Genç de şöyle demişti: Gördün mü, kayaya sığınınca ben balığı unuttum. Onu zikrimi (hatırlamamı) unutturan da, şeytandan başkası değildir.” (18/Kehf, 63)

Bu ayetlerde “düşünmek” anlamında:“Size söylediklerimi elbette zikredeceksiniz/hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Allah, kullarını hakkıyla görendir.” (40/Mümin, 44) “İnsan, önceden hiçbir şey değilken kendisini yarattığımızı hiç zikretmiyor/düşünmüyor mu?” (19/Meryem, 67) Bu ayette “anmak” anlamında: “... Allah'ın adını zikretsinler/ansınlar.” (22/Hac, 28)

Esasen ‘anmak’, ‘hatırlamak’ ve ‘düşünmek’ birbirlerini tamamlayan üç unsurdur. Düşünülen şey, hatırlanır, hatırlanan şey de yâd edilir, anılır. Dile getirilir. Bu sebeple ayetlerde geçen “zikretmek” ifadesinde bu üç unsuru da görmemiz mümkündür.

2-87/A’la, 15.

3-2/Bakara, 235.

4-Bkz. 18/Kehf, 63, 70. Zikri unutmak insanlarda israfa/taşkınlığa ve dengesiz davranışlara yol açar. (43/5) Zikr, Allah’ı hayatın her karesinde yürekleri ürpertecek derecede anmak, hatırdan çıkarmamaktır. (8/2; 22/35) Allah’ın zikri mü’minlerin derilerini yumuşatır, sertliklerini giderir. (39/23) Şeytanın amacı nisyandır; insanlara asli sorumluluklarını unutturmaktır. Vahyin amacı ise şeytanın bu tuzaklarını hatırlatarak bizi şuurlandırmaktır. Öte yandan hayata çevresine ilahi vahyin ayetlerine hikmetle bakan ve bu nedenle zikir ehli olan mü’minler ise; hatırda tutulması gerekeni hatırlar, unutulmaması gerekeni unutmazlar. 

Allah’ı anmayı unutmak, insanların helake giden bir yola girmesi anlamına gelir. (25/18) Zikr, gafletin ve israfın şifasıdır. Allah’ın zikrinden gafil yaşayan ve O’nu unutanlar, hayatlarının merkezinde O’na yer vermeyenler hevasının peşine düşenler hadlerini aşarlar. (18/28) Allah’ı anmayı unutup, Allah’ın da kendilerini unuttuğu ‘hizbuşşeytan’dır/şeytanın taraftarı, grubudur. (58/19)

Önemli olan sorumluluklarımızı ve hiçbir zaman gündemden düşmeyecek olan kıyameti bu dünyada hatırlayıp unutmamak ve tüm ayetler üzerinde düşünerek kişiliğimizi sahih bir kimlik üzerinde inşa etmektir. Ahirette tezekkürün bir faydası olmayacaktır. (79/35, 43)

5-7/A’raf, 165; 12/Yusuf, 42,45,85; 23/Mü’minun, 110.

6-43/Zuhruf, 5, 36.

7-Mallarımız ve evlatlarımız bizi Allah’ı anmaktan, O’na ibadet etmekten alıkoymamalıdır. Münafıklardan farklı olarak, Allah’ı anmak bizim için dünyadaki her şeyden önemlidir. (63/9)

8-8/Enfal, 57; 9/Tevbe, 126.

9-40/Mü’min, 44; 47/Muhammed, 18; 89/Fecr, 23.

10-Allah’ın önceki ümmetlere vahiyle yaptığı ihtarlar zikrdir. (6/En’am, 44) Daha özelde Nuh Peygamber’in Allah’ın ayetlerini hatırlatarak kavmine yaptığı ihtarlar da zirkrdir. (10/Yunus, 71)

11-"Rabbinizden size indirilen (zikre) uyun. Onun dışındakileri veli edinip de onlara uymayın. Ne kadar az öğüt dinliyorsunuz! (Tezekkerun)." (7/Araf, 3) (Ayrıca bkz. 11/Hud, 120)

12-"Kendilerine öğüt/zikir verildiği zaman öğüt/zikir almıyorlar." (37/Saffat, 13) (Ayrıca bkz. 11/Hud, 114)

13-94/İnşirah, 4.

14-21/Enbiya, 84; 38/Sad, 41-43.

15-Ad kavminin sonraki kuşaklara ibret ve uyarı olan hatırası zikrdir: 46/Ahkaf, 21.

16-38/Sad, 45-49.

17-5/Maide, 7; 37/Saffat, 13; 43/Zuhruf, 13.

18-27/Neml, 62.

19-Yüce Rabbimiz bize vahyin rehberliğini vererek şeytanlardan kurtuluş reçeteleri sunmuştur. Bu da şükredilmesi gereken bir nimettir; vahyin kılavuzluğuna teşekkür onu hayatımıza hâkim kılarak, sahip çıkarak olabilir… Ebu Cehil gibi düşmanlardan Allah’ın helal kıldığı cihadla kurtulmak şükredilmesi gereken bir salih ameldir. Çünkü Allah’ın düşmandan kurtarması bir nimettir ve bu hatırlanması gerekir, aksi olan unutmak nankörlüktür. (5/Maide, 11; 33/Ahzab, 9; 35/Fatır, 3)

20-Zikr ile israf ters orantılıdır: Varoluş gayesini, asli sorumluluklarını unutanlar, dengeli yaklaşımdan yoksun taşkınlık yapan müsrifler/fırsatları boşa harcamış dengesiz insanlardır. İtidali korumak, fırsatları boşa harcamamaktır. Bu bağlamda Allah’ı ve O’nun buyruklarını zikretmek/kendi nefsimize ve çevremize hatırlatmak bizi israftan/taşkınlık ve dengesizliklerden koruyacaktır. Zikr israftan taşkınlıklardan koruyacaktır. Zikrullah israfı önlediği için israftan kurtulan taşkınlık yapmaktan ve zulümden beri olur. Zikr, israfı/ insanın taşkınlıklarını önleyen bir işleve sahiptir. (Bkz. 36/Yasin, 19; 43/Zuhruf, 5)

21-Zikr ile unutmak, zikr ile nankörlük ters orantılıdır: Hz. Musa, Allah’ın İsrailoğulları’na verdiği nimetleri zikr kavramıyla hatırlatmış onlardan nankörlük etmemelerini istemiştir. (14/6) Zikr ile unutmak ters orantılıdır. Zikr takvanın, unutmak ise istiğnanın doğal bir neticesidir. Çünkü: Hz. İsa’ya hitaben annesi Meryem ve kendisine verilen vahiy ve mucizeler Allah’ın nimetleridir, bu nimetlerin hatırlanması zikrdir, unutulması ise nankörlüktür. (5/110) Rahmet ve şefkat sahibi olan Yüce Allah’ın İsrailoğulları’na vahiyle bağışladığı nimetler, ki bu nimetler aynı zamanda ahlaki bir duruş olan takvanın teminatıdır, unutulduğunda takva yok olur, yerini istiğna/insanın kendi kendini yeterli görme hali alır. (2/40, 47, 63, 122; 5/13, 20; 7/171) İsa Peygamber’e ve ümmetine vahiyle iletilen zikri unutmak nankörlüktür. (5/14) Allah'ın insan üzerindeki nimetlerini ve lütuflarını hatırlayarak O’na şükretmek de zikrin bir yönünü oluşturur: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene verdiğim nimetimi zikret / hatırla!" (5/110) Şeytanın vesveselerinden biri de zikri unutturmaktır. Tezekkür; şeytanî vesveselere karşı basireti yeniden ihya eden bir hatırlama şeklidir, gerçeği tüm boyutlarıyla ve bütün çıplaklığı ile hatırlayarak doğru bir karara varmak için hakikati arka planıyla birlikte hatırlayıp düşünmektir. (7/201) Allah’ın ortağı olamadan yaratan ve yarattıklarını yöneten, yönetiminde hiçbir boşluk bulunmayan bir ilah olması, tezekkür edilmesi/üzerinde düşünülmesi gereken bir hakikattir. (3/103; 32/4)

22-Bkz. 2/269; 3/7; 2/282; 11/24.

23-Bkz. 3/191; 25/50.

24-Bkz. 35/37.

25-Kur’an’ı ancak akıl sahipleri tezekkür eder/idrak eder; aklı olmayanlara ve aklını kullanmayanlara vahyin hidayet etmesi söz konusu değildir. (13/19; 25/50) İlk yaratılış üzerinde düşünmek tezekkürdür. (56/62) Düşünüp ibret alıp üzerinde düşünenler (tezekkür ehli) için rüzgar ve taşıdığı rahmet esintileri, ulaştırdığı nimetler ve yararlar Allah’ın şükredilmesi gereken nimetleriyle doludur. (7/57) Ağaçtan çıkan ateş de bir tezkira konusudur. (56/73) Yeryüzünde bulunan her şey, rengârenk nimetler tezekkür ehli için özünde nice hikmetler barındırmaktadır. (16/13; 23/85) Suyun kaldırma gücünü idrak etmeye çalışmak ve tabi olduğu kanunların yaratıcısını düşünmek de Allah’ın zikr edilmesidir. (69/12)

26-Göklerde ve yerde sayısız yol gösterici ışık taşıyan ayetler Allah’ın sonsuz kudretine ve birliğine işaret eder, bunlar düşünmek, Allah’ı zikretmek/tezekkür etmektir. (10/3) (Ayrıca bkz. 16/17; 39/21-22; 40/13, 50/8) İman edip salih amel işleyen ile kötülük yapan, gören ile görmeyen bir olmaz; gökleri ve yaratmak insanları yaratmaya göre daha büyük bir iştir, ancak bu gerçeği ancak tezekkür edenler idrak edebilirler. (40/54, 58)

27-Bkz. 11/30; 45/23; 51/49, 55.

28-Gece ibadetinin sağladığı olanaklar tezekkürü derinleştirir. (39/9) İlahi vahiyler ve Kur’an Allah’tan haşyet duyanlar için ve O’nun üstün kıldığı değerlere saygı uyandırmak için gereken tezkiradır: Allah’tan haşyet duyanlar/çekinen, O’nun sınırlarını koruyup saygı çerçevesinde yaşayanlar için ibret alınacak, üzerinde düşünülecek derslerle doludur. (20/3, 44)

29-Düşünüp öğüt alma yeteneği diri olan tezekkür ehli için, Kur’an apaçık bir tebliğdir: 14/İbrahim, 52.

30-Bkz. 14/İbrahim, 25.

31-İbrahim Peygamber düşüncesizce şirk koşanları doğru düşünmeye davet ederken zikri/hakikatin tüm boyutlarını hatırlamaya çağırmıştır. (6/80) Musa Peygamber’in daveti esnasında Firavun halkının büyük bir iktidar sahibi olmalarına rağmen kıtlık içinde kalması ve buna karşı hiçbir şey yapamaması, üzerinde düşünülmesi gereken bir zikr/ihtardır. (7/130)

32-Bkz. 37/Saffat, 155. 

33-Hidayet ve dalalet Allah’ın takdirinde, denetimindedir, O’nun koyduğu yasalara göre işler, düşünen idrak edenler için bunda dersler vardır. (6/126) İnsanların pek azı hakikati arka planlarıyla ve tüm boyutlarıyla idrak edebilirler. (7/3) Doğru düşünenler (tezekkür edenler) için, takva elbisesi tüm dış kıyafetlerden daha değerlidir. (7/26) İnsanların ve toplumların birbirlerine nasıl da mirasçı oldukları gerçeğini düşünmektir zikr. (7/74) İnsanların topraktan yaratılması, küçük bir toplumdan nasıl da çoğalarak büyük toplumlar haline geldikleri üzerinde düşünmektir tezekkür. (7/86; 19/67)

34-Bkz. 16/Nahl, 90.

35-Bkz. 73/Müzzemmil, 8.

36-Her namaz bir zikrdir; ama her zikr bir namaz değildir. Zikr, namazdan daha genel bir ibadettir. (5/91; 52/29) Gevşeklik göstermeden, kesintisiz bir şekilde Allah’ı anmak, her zaman hatırlamaktır zikr. Allah’ı ananı zor zamanında anmaya Rabbimiz söz vermiştir. (2/152; 20/34, 42; 26/227) Allah’ı çok zikretmek mü’minlerin basiretini açar ve Rasulullah’ın örnekliğini daha iyi idrak edebilirler: Allah’ı çokça zikredenler için Rasulullah güzel örnektir. (33/21)

37-Kâfirlere ve günahkârlara tabi olmamakla zikr doğru orantılıdır. (Bkz. 2/41; 17/46; 18/24; 76/25)

38-Kalpler Allah’ın zikri ile yatışır. Kalplerin Allah’ın zikri tüm hayatımızda Allah’ın rızasını unutmadan yaşamak demektir. Tevazuyu şiar edinmiş olan mü’minler olarak gözlerimizde imanın pırıltısı, alınlarımızda secdenin izleri, kalplerimizde Allah’ın zikri ile duyarlılıktan dolayı titrememiz gerekir. (13/28; 22/35)

39-Zikr ile tevbe kardeştir: Bir hata işledikten sonra istiğfar için asli sorumluluklarımızı hatırlayıp Allah’a dönmektir zikr. (3/135) Allah’ın çizdiği haram helal sınırlarını hatırlamaktır zikr. Bu bakımdan keseceğimiz hayvanlar ve kurbanlar üzerine Allah’ın adını anmak, Allah’ın ismi anılarak değil de putlar için kesilen hayvanların etini yememek de zikrdir. (5/4, 118-121, 138; 21/28; 22/34, 36)

40-Allah’ı zikretmeyenlerle münasebetleri azaltmak gerekir. (53/29) Çünkü zikr, hicrettir. Zalimlerle birlikte oturmamak, ayetlere karşı alay edenlerin meclisini terk etmek, onların münasebetsizliklerinden Allah’a göçmektir; onları protesto edip ilgiyi kesmektir. Zalimlere elim azabı hatırlatmak da bir zikrdir; öte yandan onlarla birlikte onursuzca kalmaya devam etmek ise Allah’ı unutmaktır. (6/68-70) Zikr, Allah’ı hatırlamak, yaşadığımız her anı O’nun bize beyan ettiği değerlerle anlamlandırmak, düşmanlarımıza karşı O’nun zikri ile direnmektir. (8/45)

41-Bkz. 2/239; 20/14. Mescidlerde Allah’ın ismini anmak, ibadet anlamındaki zikrdir. (2/114; 22/40) Namaz ile zikr/Allah’ı anmaktır; hiçbir zaman terk edilemez: özel şartlarda -korku zamanlarında- namazı ayakta, oturarak, yatarak kılmaktı. (4/103) Allah’ın zikri olan namaz büyük bir ameldir; edepsizliği ve uygunsuz işler yapmayı önler, alınlarda secde izi, yüzlerde iman nuru oluşturur: (29/45) Namaz Allah’ı unutmamaktır, münafıklar ise Allah’ı anmak istemezler. (4/142) Cuma namazı Allah’ı zikretmektir ve Allah’ı zikretmek alış-verişten daha önemlidir. (62/9-10) Kim Allah’ın değer verdiklerine yüz çevirir, burun kıvırırsa Allah onu şiddetli bir azaba sokacaktır. (72/17)

42-Zikr, Allah’ın adını sürekli olarak belli bir forma bağlı kalmadan anmak, yüceltmektir. Bunu sürekli ve belli bir sistematik içinde, vakitli rükunlu olarak yapmak da namazda zikrdir. (87/15) İnsanların çoğunluğunun ebedi hüzne gark olacağı ahiret gününde mağfiret ile günahlardan tertemiz kılınacak olan ve büyük ödüle layık görülecek kimseler Allah’ı çokça zikredenler olacaktır. (33/35) 

43-Evlerimizde yaptığımız ibadetler de zikr kapsamındadır; bkz. Nur, 24/36. Öyle ki, ticaret ve alış veriş, bu özel ibadetlerden, Allah’ı zikretmekten –namazdan- bizi alı koymamalıdır; bkz. Nur, 24/37.

44-Bkz. 2/Bakara, 198, 200, 203.

45-Nuh, Hud, İbrahim, Eyyub, Musa, Süleyman, Davud (a) vd. peygamberlerin Allah’ın ayetlerini hatırlatarak kavimlerine yaptıkları ihtarlar, sorumluluklarını hatırlatan uyarı ve öğütler de zikr kavramının kapsamı içindedir. Bkz. 7/63; 14/5; 21/60, 84, 105; 38/17, 32, 41; 40/54; 69; 10/71.

46-Allah’ın önceki ümmetlere vahiyle yaptığı ihtarlar, onlara asli sorumluluklarını hatırlatmak anlamına geldiği için zikr kavramı çerçevesinde değerlendirilir: Bkz. 6/44; 15/6; 18/57, 101; 21/2, 7, 24; 25/73; 26/5, 209; 37/3; 77/5.

47-İman edenlere değer katan, izzetin şahidi, mesajı apaçık bir kitap olan Kur’an ‘zikr’dir. Bkz. 16/43-44; 20/99, 113; 25/29; 41/41; 74/31; 29/51; 32/15,22; 36/69; 38/1, 8; 43/44; 54/17, 22, 25, 32, 40; 65/10.

48-Kur’an hikmetli zikrdir. (3/58) Kur’an tüm insanlık için bir zikrdir. (6/90; 12/104) Kur’an üzerinde düşünülmesi gereken bir zikr/öğüt kaynağıdır. (44/13) (Ayrıca bkz. 21/36, 42, 48; 38/87; 50/45; 81/27; 87/9-10; 88/21) Kur’an Allah’ı nasıl zikredeceğimizi öğreten bir kitaptır. (13/28) Mübarek bir zikrdir Kur’an. (21/50) Kur’an vahyi kendisiyle arınmak isteyenler için bir zikrdir. (80/4, 11, 12) Kur’an’ın zikri/ilahi öğüt ve ihtarları ancak Rahman’a gaybi olarak inanıp korkanlara fayda verir. (36/11) Çünkü her ne kadar âlemlere bir hatırlatma ve öğüt olsa da Kur’an zikrini kâfirler duyduklarında öfkeleri kabarır, hasetlikten gözlerinden kin ve nefret saçarlar. (39/45; 68/51-52) Kur’an mü’minler için bir zikrdir. (7/2; 15/9; 21/10) Ve zikrullah’ın kıssaların diliyle beyan edilmesi mü’minlerin kalplerinin haşyet duygusundan coşmasına yol açar. (57/16; 11/120; 50/37; 38/17)

49-Bkz. 2/Bakara, 221, 231; 47/Muhammed, 20.

50-Vahyin hükümlerine göre adalet ekseninde yaşamak Allah’ı zikrdir. Bkz. 6/En’am, 152.

51-Bkz. 38/Sad, 45-49. Kur’an kıssaları ve peygamberlerin örnek hayatı bağlamında anlatılanlar, olayların kahramanları, hatırda tutulacak, unutulmayacak, kıyamete kadar bütün toplumlara yadigar olacak, örnek olacak, ibretlik dersler çıkarılacak bir zikrdir. (18/83; 19/2, 16, 41, 51, 54, 56) Ev halkına selam vermek, başkalarının evine izinsiz girmemek tezekkür ehli için daha hayırlıdır. (24/27)

52-Bkz. 20/3; 23/71; 24/1; 33/34; 38/29; 39/27; 44/58; 69/48; 73/19; 74/49, 54-56; 76/29; 80/11-12.

53-Bkz. 16/Nahl, 90.

54-Bkz. 20/Taha, 124.

Kaynak: Haksöz Dergisi - Sayı: 215 - Şubat 09

 

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı