Süleyman Nazlıcan’ın yazısı:
Epey bir zamandır içinde bulunduğumuz mevcut durum ile ilgili farklı mecralarda kritikler yapmaktayız. Özellikle dokunmaya kıyamadığımız referans kaynaklarımız, içine doğduğumuz siyasal ve toplumsal tabiiyetimiz ya da bir bütün olarak tarihimizin önümüze koyduğu ürünlerle ilgili yaptığımız analizler neredeyse ciltler dolusu içerikler barındırmakta. Fakat bu pratiklerden ve kaynaklardan devşirdiğimiz bilgi ve tecrübelerin barındırdığı gizli paradoksları, problematikleri, anakronizmleri ve çelişkileri hiçbir zaman tartışma konusu etmedik. Oysaki gelinen safhada hayata bakışımızı sabitelerimiz ve değişkenlerimiz üzerinden tekrardan ele almak gibi bir zaruretle karşı karşıya olduğumuzu bilmek zorundayız.
İnsani gelişimin safhaları bizi zoraki olarak yeni bir sorgulamaya tabi kılıyor. Toplumsal yapımızın durumunu, siyasal ufkumuzun niteliğini, kümülatif tecrübemizin kapsamını ve belki de en önemlisi zihinsel durumumuzun gelişime ve değişime hazır olup olmadığını ve bunun önündeki engellerin neler olduğunu bilmek ve ona göre davranmak gibi bir sorumluluğumuz var.