Yaşar Değirmenci / Yeni Akit
İtikadımızı ve zihniyetimizi gözden geçirelim!
İnsan fıtratına uygun bir itikat ve zihin inşasına ihtiyacımız var. Yaşadığımız her olayın peşinden sürükleniyoruz. O hâle geliyoruz ki selin önündeki kütük, rüzgârın önündeki yaprak gibi olmaktan kurtulamıyoruz. Zihnî ve itikadi yapımızı âcilen gözden geçirmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsak sadece bilim, teknoloji ve ekonomik kalkınma ile insanlığınbunalımlarına çözüm bulmak mümkün olmayacak, yeryüzü her gün problem üreten çaresiz, bunalımlı toplum olmaktan kurtulamayacağız.
Öncelikle zihin ve zihniyet kavramlarını kendi değerlerimizle tanımlamamız lazım.
Zihin; insanda anlayış, kavrayış, algılama, hâfıza anlamlarına geldiğine göre Batı’ya bakarak mı tanımlayacağız?
Zihniyet; bir toplumdaki bireylerde, görüş ve inançlarının etkisi ile oluşan düşünme yolu, düşünüş biçimi, bakış açısı, ortak tavır alış olduğuna göre biz kendi ölçü ve millî manevi değerlerimiz içinde bir zihniyete sahip olmalıyız. Ancak o zaman ortak/müşterek değerlerde buluşuruz. Hangi meseleye el atarsak atalım dönüp dolaşıp Millî Eğitim’de bitiyor. Hep yazdığımız, söylediğimiz mesele! Son yüz senedir Batı uşaklığından kurtulamadık. Kanın, zulmün, katliamın, câniliğin ‘uygarlık’ etiketini çöpe atamadık. Muhafazakâr iktidarlar da Kemalizm ve sekülerizmin esaretinden kurtulamayıp her konuşmalarında ‘çağdaş uygarlık’ hedefini göstermelerinden kurtulamadılar.
Belli bir bakış açısı ile sürdürülen değer hükümleri ve tercih edilen eğilimler; bizi biz yapan kutsallarımız olmalı. Çünkü zihin üretir, zihniyet üretileni kendi amacı doğrultusunda kullanır. Zihin yapar, zihniyet uygular. Öncelikle insanlığın hayrına olacak bir zihniyet inşasını önemsemek durumundayız. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim; toplumsal zihniyet inşaası ile işe başlar. Kur’an her şeyden önce bir zihniyet kitabıdır. Zihinlerde bir inanç, bir bilinç, bir direnç oluşturmak için geldi. Gönderilen bütün peygamberler bir zihniyet değişimi ile görevlendirilmişlerdir. Böylece toplumlarda yaşanan fıtrata yabancılaşma ve yozlaşmanın önüne geçmek için mücadele etmişlerdir. Vahyin rehberliğinde ilahi değeri hâkim kılmanın gayretiyle yaşamış ve yaşatmışlardır. Cahili zihniyete karşı tevhidi ve fıtri bir zihniyeti ve itikadı yerleştirmek, hayata hâkim kılmak için bedel ödemişlerdir. İtikat yerine ‘inanç’ kelimesini yerleştirmek yanlıştır. İnançlar vahye dayanmadığı, vahiy çerçevesinde kalmadığı müddetçe hep yanlıştır, bozuktur, hatadır.
Zihniyet ve itikadi zafiyetler; şahsiyet ve hassasiyetlerimizi zorluyor. Kapalı, tutuk, donuk, bağımlı zihinler zihniyet inşasına giden yolu tıkıyor. Zihniyet değişimi toplumsal değişimin ayrılmaz parçasıdır. Yüce Allah, “İnsanın önünde ve arkasında, Allah’ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak kendisini koruyan kanunlar, korumalar ve davranışlarını zapta geçirmek için nöbet tutan melekler vardır.
Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz. (13 Ra’d, 11) buyurmaktadır. Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez.
İslami itikat ve zihniyette evren, hayat yeniden tanımlanmış, insan yaratılış amacına uygun konumlandırılmış, varlık algısı yenilenmiş, Allah’ın ve Resulünün bak dediği yerden hayata bakılmıştır. Ahiret inancı, sorumluluk bilinci (takva) zihniyeti inşasında merkezi bir etkiye sahiptir. Hayatı, doğru temellendirmenin imkânı öncelikle bu itikat ve zihniyete sahip olmaktan geçiyor. Düzgün bir itikat ve zihniyet üzerinden aidiyet, kimlik, aksiyon anlam kazanır. Bu sayede sorgulayan, savunan, sebat eden, seferi sürdüren şahsiyetler hayatta yerlerini alırlar. Olumsuzluklar karşısında savrulmamak, sürüklenmemek, sürüleşmemek, silikleşmemek için sağlam bir itikat ve zihniyete sahip olmak zorundayız.
Aklımızı askıya almadan, düşünmeyi dondurmadan, bilincimizi başkasına emanet etmeden, ayağımızı yere sağlam basarak başarı basamaklarını tırmanabiliriz. Sağlam/sahih bir itikat ve zihniyet kitap istifleyerek, hıfzederek veya bilgi depolayarak inşa edilmiyor. Bilginin önce zihinde işlenmesi, kalpte tasdik edilmesi sonra insanın tutum ve davranışlarına sinerek onda hayat tarzı haline gelmesi gerekir ki kendi zihniyetimize dönüşe bilsin.
Zihniyet inşasında belirleyici iki ana unsur:
*Kur’an’ın muhteviyatının manevi gücü olan itikadımızın sağlamlığı ve yaşanması.
*Peygamber Efendimizin örnek şahsiyeti.
Vahyin inşa ettiği bir zihniyete sahip olmakla çevreye uyma yerine çevreye mührümüzü vururuz. Zihin dağarcığımızdaki tortuları, tabuları, takıntıları, taassupları, tembellikleri, anlamsız tartışmaları, gereksiz alışkanlıkları, adetleri tasfiye etmemiz gerekiyor.
Kelimeyi şehadetin ve kelimeyi tevhidin ‘lâ’ ile başladığını, görünür görünmez zihnimize yerleştirilen putları temizlemeden olmayacağını unutmayalım.