Metin Gürcan’ın T24 sitesinde yer verilen değerlendirmesini okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:
Zeytin Dalı Operasyonu: Mevcut Durum Ne, Olası Riskler Hangileri, Olası Senaryolar Neler?
Türkiye’nin Afrin’deki YPG unsurlarına yönelik düzenlediği Zeytin Dalı Operasyonu’nun ikinci gününde TSK birlikleri de karadan giriş yaparken, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleri kentin kuzeyinde 5'e yakın köyün kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Zeytin Dalı Operasyonu ile ilgili mevcut durumu, karşılaşılabilecek riskleri ve olası senaryoları değerlendiren Metin Gürcan, “Türkiye’nin Afrin operasyonunun Türkiye’nin Esad’la Suriye’nin kuzeyinde PYD ve YPG konusundaki siyasi pazarlıklarını çok hızlandırdığını, Gelişmelerin Esad’ı ‘PYD/YPG’ ile olan ilişkisi konusunda artık bir karar noktasına doğru sürüklediğini düşünüyorum” diye konuştu.
T24'e konuşan Metin Gürcan, Zeytin Dalı Operasyonu'nu şöyle analiz etti:
Görebildiğim kadarı ile operasyon 4 aşamalı olarak ve ucu açık şekilde dolaylı askeri/territorial hedefleri olan ancak temel stratejik amacı Suriye kuzeyinde ABD ve Rusya’nın PYD/YPG yanlısı duruşunu etkilemek, hatta kırabilmek amacıyla ‘etki odaklı’ bir harekat şeklinde dizayn edilmiş. Ayrıca Zeytin Dalı Operasyonu’nda Fırat Kalkanı’nında düşülen hataya düşülmemiş. Yani Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı’nın aksine sahadaki müzahir silahlı gruplara (proxy) dayanan bir özel kuvvet harekatı olarak değil de daha çok konvansiyonel bir zırhlı süpürme harekatı olarak başladı. Bu önemli. Operasyonun aşamaları:
a.Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere tüm hükümet yetkililerin söylemleri ile şekillendirdiği operasyonun uluslararası hukuk ve diplomatik ortamda meşruiyetini güçlendirme için ‘güvenlik ortamının şekillendirilmesi’ diyebileceğimiz söylemsel hazırlık dönemi (Bu aşama artık bitti)
b.‘Harekat alanının kara unsurlarının hareketi için yumuşatılması aşaması’ Bu aşamaya dün geçildi. Hava taarruzları niçin gerekliydi? Çünkü Afrin son iki seneden beri yoğun olarak topçu ve roket atışlarına maruz bir bölge. Afrin’deki YPG güçlerinin görmeyerek topçu atışlarından korunmak için güçlü tüneller, beton barınaklar, koruganlar ve tahkimatlar yapıldığı zaten açık kaynaklardan biliniyordu. Bunun için önce kritik bölgelerdeki komuta kontrol tesisleri, haberleşme merkezleri ve kritik lojistik üslerin, cephaneliklerin vurulması gerekiyordu. Bu görevi F16’lar yapıyor.
YPG’nin elinde omuzdan atılabilen, 4-5 km. menzilli portatif hava savunma füzeleri (MANPADs) olduğu konusunda iddialar var. Ancak F16’lar her ne kadar Suriye hava sahasına girse de yaklaşık 5-7 km. mesafeden hedefleri atış altına alabilecek SOM füzeleri kullanıyor. Bu YPG’nin elinde füze olsa da bu portatif füzelerin F16’lar için tehdit olmaması anlamına geliyor. Ama Esad güçlerinin elinde orta menzilli hava savunma füzeleri olduğunu ve isterlerse bunları kullanabilecekleri de hatırlatayım. Benim beklediğim bir başka olay da operasyonda kuzeyden önde giden ÖSO unsurları himayesinde ilerleyen zırhlı ve mekanize birliklerimizin yakın hava desteği için T 129 Atak ve Super Cobra gibi taarruz helikopterlerinin de harekata katılıp katılmayacağı. Katılırlarsa veya lojistik destek veya yaralı tahliyesi için Afrin’e helikopter girerse bu helikopterler MANPADs ve tanksavar füzeleri tehdidi altında görev yapacak demektir. Bir şey çok net: Şayet Zeytin Dalı’nı etkin ve kısa sürede bitirmek isteniyorsa çok net bir hava-kara işbirliği gerekiyor.
Harekatın askeri amacı: Haritadan da görüleceği gibi kuzeyden başlayan zırhlı birliklerin ilerleyişinin doğudan Azez- Minig Havaalanı- Tel Rıfat hattında gelişen ÖSO ağırlıklı taarruzlarla Afrin bölgesinde birleşmesi ve güneyde tesis edilen sabit gözlem üslerine kadar operasyonun genişletilmesi.
a.Yukarıdaki Afrin bölgesinin yükseltilere göre verilmiş fiziki haritası.
Bu haritada ilk göze çarpan Afrin’deki fiziki özelliklerin Suriye’nin geri kalanının aksine kısmen dağlık ve tepelik, yoğun ağaçlı olması anlamına geliyor. Özellikle Afrin’in kuzeybatısı ve batısında arazi epey tepelik. Şimdi bu harita ışığında Zeytin Dalı Operasyonu’nun temposunu, süresini, kapsamını ve hedeflere ulaşılıp ulaşılamayacağını belirleyecek faktörleri aşağıdaki şekilde sıralamak mümkün:
1. YPG cephe savaşından kaçıp çekilecek mi yoksa direnecek mi? Direnecekse nasıl?
Eğer YPG güçleri direnecekse bu dağlık, tepelik kuzey, kuzeybatı bölgesine mi çekilecekler? Oradaki zırhlı birlik harekatını ve hava taarruzlarını kısıtlayan dağlık bölgeden istifade ederek bir gerilla savaşı şeklinde mi direnişlerini götürecekler, yoksa nispeten kalabalık olan ve göç almış bir yer olduğu için şehir merkezlerinde toplanmış halkın arasında “human terrain” dediğimiz insan arazisinin içinde mi direnecekler? Suriye’de sivil nüfusun arasına çekilerek, hatta kritik yerlerde ‘sivil rehineleri’ hava taarruzlarından ve görmeyerek atışlardan korunmak için zorla harekat alanı içinde tutmak IŞİD’ın de sıkça uyguladığı bir yöntemdi. Şayet YPG insan arazisine çekilerek direnmeyi seçerse sivil kayıpları muhtemel. Bu sivil kayıpları da YPG’nin operasyonun uluslararası meşruiyetini yıpratmak için kullanabileceği önemli bir propaganda malzemesi haline gelebilir.
Benim görebildiğim kadar ile YPG’nin biraz daha şehir merkezlerinde sivil nüfus içinde direneceğine yönelik emareler var. Bir de YPG’nin ‘halkın arasında buharlaşması’ ve TSK destekli ÖSO’nun bölgeye hakim olmasından sonra terör eylemleri yapabilmesini içeren seçeneği çok da olası bulmuyorum. Çünkü bunun için hem Afrin’in toplamda yaklaşık 250 bini bulan nüfusu yetersiz hem de bu küçük bölgede herkes herkesi tanıyor.
2. Esad güçlerinin operasyona yönelik tavrı ne olacak?
Bence Esad güçlerinin duruşu operasyonun süresi ve seyri açısından kritik. Önemsiyorum. Dört hareket tarzı var Esad’ın yapabileceği.
• Eğer YPG direnmeyecekse Afrin’deki 8-10 bin kadar olan YPG unsurlarının tahliyesini, geri çekilmesini sağlayabilir. Bu opsiyon TSK tarafından desteklenen ÖSO’nun Afrin’i kısa zamanda kontrol altına almasına yol açar.
• Eğer Afrin’de direniş olacaksa, takviye için imkan sağlayabilir. Fırat’ın doğusundan diğer YPG unsurlarının Afrin’e gelmesini ve malzemeyle lojistik takviye imkanını sağlayabilir. Bu opsiyon Afrin’deki direnişi güçlendirir ve operasyonu Türkiye aleyhine uzatır.
• Üçüncüsü Ankara’nın duruşunu destekleyip tamamen Afrin’i kapatabilir. Bu opsiyonda Esad yönetimi Afrin’deki YPG güçlerini teslim olmaya zorluyor demektir.
• Dördüncüsüyse Esad yönetimi ‘bekle gör politikası’ takip edebilir. “Günün sonunda Afrin nasıl olsa bana devredilecek” deyip bir stratejik sessizliğe bürünebilir. Burada aslında şu çok önemli. Ben Türkiye’nin Afrin operasyonunun Türkiye’nin Esad’la Suriye’nin kuzeyinde PYD ve YPG konusundaki siyasi pazarlıklarını çok hızlandırdığını, Gelişmelerin Esad’ı ‘PYD/YPG’ ile olan ilişkisi konusunda artık bir karar noktasına doğru sürüklediğini düşünüyorum.
3. Rusya’nın duruşu:
Acaba Rusya Türkiye’ye operasyon için açtığı fırsat penceresini daha ne kadar açık tutacak? Bu sorunun cevabı çok kritik. Bakın burada önemli bir husus: Rusya Fırat Kalkanı boyunca hiç bir zaman TSK’nın Suriye içinde sürekli (yani günün 24 saati ve haftanın 7 günü) yakın hava desteği almasına izin vermedi. TSK ve ÖSO IŞID karşısında zorlandığında hava sahasını açtı, Fırat Kalkanı hızlandığında ise kesti. Bu sayede Moskova akıllı bir biçimde Fırat Kalkanı’nın operasyonel tempousunu kontrol etti, yani operasyonu yönetti. Bakalım Moskova’nın tavrı YPG’nin anti tank füze (ATGM) tehdidi, zırhlı direniş kapasitesi ile Afrin bölgesindeki tahkimatlar nedeniyle kritik önemde olan ilerleyen zırhlı ve mekanize birliklere yakın hava desteğini sağlamada nasıl olacak? Bunun cevabını Moskova’nın daha ne kadar uçaklarımıza Afrin hava sahasını açık tutacağı, hatta taaruz helikopterlerinin girip girmemesine izin vermesine göre cevaplayabileceğiz. Ayrıca ben Moskova’nın Rus askerlerini Afrindeki kritik bölgelerden çekip onları Afrin’den tamamen tahliye etmemesini de anlamlı buluyorum. Bu Moskova’nın operasyonu sahadan ve ilk elen gözlemlemek istediğini gösteriyor. Bu da bize Moskova’nın Ankara’ya yeşil ışık yakarken zamansal ve mekânsal tahditler de koyduğu anlamına gelir. Moskova kendi çıkarları açısından operasyonun zamansal veya mekânsal bir doygunluğa ulaştığını görürse yaktığı ‘koşullu yeşil ışık’ kırmızı ışığa dönebilir. Bunun en iyi örneğini Fırat Kalkanı’nda yaşadık.
4. Özgür Suriye Ordusunun (ÖSO) sahadaki muharebe etkinliği
Ne yazık ki IŞID karşısında Fırat Kalkanı operasyonunda özellikle operasyonun son aşaması olan ve 72 gün al Bab’ın ele geçirilmesi aşamasında (Aralık 2016- Mart 2017) ÖSO’nun muharebe etkinliği sicili bozuk. Bu yüzden Fırat Kalkanı’nın ilerleyen aşamalarında operasyon bölgesine Jandarma Özel Harekat unsurları ile Komando taburları sokulmak zorunda kalmıştık. Şimdi bence ÖSO’nun ilerleme esnasında göstereceği performans ve muharebe etkinliği de test edilmiş olacak.
5. Harekat Alanının Karmaşıklığı
Afrin hem fiziki hem de demografik açıdan çok karmaşık, dost-düşman ayrımının kolay yapılamadığı zor bir coğrafya. Yani dediğim gibi hem Rus askerleri bölgeden hâlâ tam çekilmiş değil, hem de siviller fazla bölgede. Burada dünkü ve bu günkü hava saldırılarının askeri harekat taktiği açısından bir başarı olduğunu vurgulamam lazım. 72 uçağın katıldığı ve 108 hedefe yönelik yoğun hava bombardımanı vardı. Uzaktan atış yapılmasına rağmen hassas güdümlü mühimmatlar sayesinde vuruş/isabet oranları yüksek ve sivil kaybı yok.
Zeytin Dalı’na yüksek kamuoyu desteği var
Operatif taktik bir analiz yapacağım, çok da siyasi konulara girmeden. Burada önemli olan ilk başta kamuoyu desteği. Benim gördüğüm kadarıyla kamuoyu desteği çok yüksek. Özellikle Fırat Kalkanı bize güzel bir veri veriyor burada. Kamuoyu desteğiyle ilgili olarak yapılan iki anket var. Kasım 2016’da Fırat Kalkanı’yla ilgili yapılan ankette yüzde 77 destek var. Aralık 2016’da 16 özel kuvvetçimizin şehit olduğu saldırıdan hemen iki hafta sonra yapılan ankette de yüzde 70 çıktı. Söz konusu olan şey özellikle PKK’ya yönelik bir sınır ötesi operasyonsa Türkiye’de siyasi ideolojik duruşlarına bakmadan yüzde 75’ler, hatta daha üstü bir destek görüyoruz. Bu önemli. Güvenilir bir anket çalışması yok ama Fırat Kalkanı tecrübesi bize hükümetin Zeytin Dalı operasyonu esnasında kamuoyu desteği açısından pek de zorluk çekmeyeceği anlamına geliyor. Bu da operasyonun bu ilk günlerinde hükümetin elini rahatlatan şekilde kamuoyu baskısı olmayacağı anlamına geliyor.