Ali Şeraiti der ki: “Ne olurdu, bütün maddi kaynaklarımız, maddi menfaatlerimiz, yeryüzündeki ve yeraltındaki bütün zenginliklerimiz yağmalansaydı da yeter ki insanlarımız bozulmamış insanlar olarak kalsaydılar. Eğer kalsaydılar bunların tamamını yeniden geri almaya imkân olurdu ve kendi ayaklarımız üzerinde durabilirdik.”
Bu topraklar zayıf bırakılmışların (mustazaf) yurdudur. Yolunu yitirmiş, sömürülmüş, kurgulanmış, üretilmiş ve özünden soyutlanmış insanların; “zavallı”ların yurdu. Mustazaf, zavallı kişidir. Zavallı, özgüveni elinden alınmış, ezilmiş ve ezik kişidir. Hedefi yoktur, ayakta kalmasını da yürümesini de beceremez. Rehbersizdir. Efendileri önce rehberinden koparmışlardır onu.
Zavallı, çağdaş illüzyonlarca uyutulmuştur. Hakikati ayırt edemez, onu varlık ve düşünce âlemi içinden çekip çıkaramaz. Fitne onun zihnini iğdiş etmiştir. Fikirler çerçöp içindedir.
Malik Bin Nebi’nin saptadığı üzere, Zavallı’nın “ölü fikirleri öldürücü fikirleri çağırır” öldürücü fikirleri de kurtarıcı olarak sömürgeci efendilerini. Kurtarıcı olarak celladını dost beller. Etrafını saran kurtarıcıların birer sömürgeci efendi olduğunun farkında değildir. Onu ilaca muhtaç kılanlar son kalan azığını da elinden almak için eczaneler kurmuşlardır beyninin ortasına. O bir zavallıdır çünkü sokulduğu eczanede ilaçla zehri ayıramaz. Her taraf kumpas, her taraf tuzaktır. Zavallı, her adımda ayrı bir tuzağa yakalanır. Zavallı odur ki düştüğü tuzağı kuş tüyü yatak sanır.
Zavallı, yabancılaşmanın mankurtlaşma olduğunu fark edemez. Cellâdına hizmet eder, bilediği kılıçlar birazdan boynunu kesecektir ancak o aldatıcı bir huzurun, iğrenç bir mutmainliğin yumuşak yatağında uyumaktadır. Mevlana’nın tekkesini Nuh’un teknesi zanneder. Aşk meclisinde cezbe düşerken tufanın büyüklüğünü göremez.
Kendinden çalınmış servetten önüne atılan sadakayı lütuf sayar. Kendisine ait olan sofradan fırlatılan kemiklere şükreder. Uyuşukluğunu huzur, sömürülmeyi şeref bilir. Yüzüne gülmek yeterlidir, Zavallı’yı yanına çekmek için. Onursuzluğun orta yerine kurmuştur yırtık çadırını.
Cehennemi yaşar ama kendini cennette sanır. Yanlışın dibini bulmuştur lakin hakikatin sahibi görür kendini. Sapkınlığın ortasında hidayeti adı bilir. Öyle ki Zavallı’yı uyarmak mümkün değildir, çünkü kendini görmek istediği yerde olduğuna inanır. Sanrılarına iman etmiştir. Her uyarı gururunu kırar, uyarıları sahte bilgeliğine yapılmış bir hakaret sayar. İnandığı tek kişi cellâdıdır. Çünkü sözüne itibar ettiği tek kişi olan cellâdı ona hiç cehaletinden bahsetmez. Onu över, över, över… Egemenliğin kayıtsız şartsız Zavallı’ya ait olduğunu söyler. Bilincinin ortasında taht kurmuş olan ezikliği bu övgüye nasıl da ihtiyaç duymaktadır. Kandırılmak istenir, kandırılır Zavallı. Sömürülmek istenir, sömürülür.
Zavallı, gerçek dostlarını tanımaz. Çünkü gerçek dostlar ona kurtarıcı maskesiyle gitmezler. Gerçek dostları, kendisini önder kılmak istediğini söyleyince kızar, onları kovar kapısından. Öğrenilmiş çaresizliğinin zindanında yaşar. Zavallı, adım atacak mecal bulamaz kendinde. Çünkü adımları ona ümit vermez, kurtuluşun imkânsız olduğuna inanmıştır. Zira Zavallı, ümidini yitiren adamdır. Kendini vehimlerine mahkûm etmiştir. Benliğini yitirmiş, özgüvenini silahıyla birlikte toprağa gömmüştür.
Barışa inanır, Zavallı. Kavgayı Vandallık diye öğretmiştir efendileri ona. Ayağa kalkmak, diklenmek, posta koymak, tükürmek, taş atmak, intikam almak, kavga etmek Zavallı’nın lügatine barbarlık olarak yazılmıştır. O, her kavgaya davetinde bu lügate bakar ve kendisi için kavga edenlerle cellâtlarının arasına girer. Arabuluculuk erdemdir, kavgayı önlemek barışı korumaktır. Barışı korumak dediği şeyin ezilmek olduğunu henüz bilmemektedir.
O, öğrenilmiş çaresizliğine tapar, zindanı mabedidir. Zindanında perişanlığına ağlamayı erdem sayar. Bilmez ki, çeliğe su olmayan gözyaşı, dua da olmaz.
Aziz kılıklı cellâdına tapar, Zavallı. Zihnine her şeyi kodlayan efendilerinin düzenine uyanamaz. Uyansa bile düzeni aşamaz, çünkü o düzeni de efendilerinin okullarında bellemiştir muhalefeti de. En dişli muhalif olsa bile hala zavallıdır. Zavallı tehlikesiz bir kişidir sistem için. Tehlikesiz bir muhalif, tehlikesiz bir halk kahramanı, tehlikesiz bir değişim önderidir. Zavallı aydın tehlikesiz bir aydındır.
Zavallı inancını kaybetmiştir ve inancını kaybetmiş bir kişiyle inancını kaybetmiş bir kitle arasında fark yoktur. Zavallı’nın aydını, siyasetçisi, mühendisi ve mehdisi de birer zavallıdır.
Bu Makale Özgün Duruş Gazetesinin 82. Sayısında da Yayınlanmıştır.