Zaman geçtikçe işgal rejimi kaybediyor...

Yasin Aktay, üç aya yaklaşan saldırılar karşısında Gazze halkının tavizsiz duruşunun Siyonistler için sürdürülmesi mümkün olmayan bir süreç başlattığını ifade ediyor.

Yasin Aktay / Yeni Şafak

Zaman İsrail’in aleyhine işliyor

İsrail’in ABD desteği ve gözetimi altında Gazze halkına karşı başlattığı eşi benzeri görülmemiş soykırımcı saldırılar 78. Gününe ulaştı. ABD’nin desteği diyorsak da, aslında giderek daha da netleşen tablo asıl saldırganın ABD, İsrail’in ise ona tetikçi olduğunu ortaya koyuyor. Tabi tetikçinin de bu kadar yoğun insanlık suçunu üstlenmesi için kendine göre sebepleri var.

Gazze’ye ilk saldırıları başlattığında İsrail’in ilan ettiği iki ana hedef vardı: Hamas’ın bitirilmesi ve ellerindeki İsrailli rehinelerin kurtarılması. Geçen her gün bu hedefe ulaşılmadığını göstermekle kalmıyor, bu hedeflere ulaşmanın imkânsız olduğunu da ortaya koyuyor. İsrail bu iki hedefe ulaşmak için yaptığı her hamleyle Hamas’ın karşısında hezimete uğruyor, kendi halkına ve bütün dünyaya karşı rezil rüsva oluyor. Geçen her zaman İsrail’in aleyhine işliyor. O yüzden aslında bütün tahminler nesnel durumun İsrail’in bu savaşı sürdüremeyeceğini ve bu yüzden çok yakında saldırganlığın bitebileceği ve İsrail’in Hamas’la, Hamas’ı tanıyarak ve onun belirleyeceği şartlarda bir anlaşmaya yanaşmak zorunda olduğunu gösteriyor.

Bu mecburiyet içinde olduğunu kabul etmek ve bu şartlara bir anlaşmaya oturmaya razı olmak İsrail için intihara yakın bir şey. Ama başka çaresi de yok. Geçen her gün kayıpları artıyor. Sadece Kassam Tugaylarının ilkel silahları karşısında süper teknolojilerinin çaresiz kalarak hezimete uğraması, askeri zayiatlar vermesi değil kayıpları. Asıl kayıp Hamas’ın ve Kassam Tugaylarının savaş devam ettikçe dünyaya kendini tanıtmakta yakalamış olduğu benzersiz fırsat. Kassam Tugaylarının İsrail’in içine doğru başlattığı Aksa Tufanı bütün dünyaya Filistin davasını dünyanın en meşru, en makul, en haklı davası olarak taşıyor.

İsrail’in Hamas’ı yok etmek için şu anda yaptığı her hamle kendi aleyhine, Hamas’ın lehine çalışıyor, attığı her bombanın yol açtığı tahribat kendi imajını bütün dünyada ve uzunca bir tarihin seyrinde yerle bir ediyor. Şimdiye kadar dünyaya Batılı medeniyet adına anlatılmış aydınlanma, modernizm, ilerleme, gelişme anlatılarının hepsini bir kara delik gibi yutuyor.

Batı’da bütün bu değerlerin gizlediği acımasız sömürü düzenine karşı eleştirel bilinç yeni bir dayanak, yeni bir ruh, yeni bir motivasyon yakalamış durumda. İsrail’e karşı Filistin davası sadece mağdur, mazlum Müslümanlara değil, dünyadaki bütün sistem muhaliflerine, sol hareketlere de yeni ve taze bir ilham veriyor.

Gazze’deki direniş ve bu direnişteki kararlılık, altında yatan son derece tutarlı, inançlı ve güçlü teorik bakış dünyanın bugünkü düzenine hâkim olan açık veya örtük iktidar ilişkilerini de ifşa ediyor. Bu ifşanın yeni ve güçlü bir eleştirel hareketleri başlatması da mukadder. İslam Düşünce Enstitüsü’ndeki bir konuşmasında Ayçin Kantoğlu bu eleştirel imkânın ifşa etiği gerçekliği çok çarpıcı bir biçimde şöyle ifade etmişti: “Bugün görünenin aksine, Gazze’nin dışındaki bütün dünya işgal altındadır.”

Bilakis Gazze herşeyi göze alarak direnmeyi seçebilen tek halk, tek yer. Üstelik direnmeyi, isyan etmeyi seçtikleri andan itibaren bütün dünyanın nasıl bir örtük işgal altında olduklarını da göstererek bir kurtuluş meşalesini de yakmış oldu Gazzeliler. Şu anda dünyanın her tarafında hayatta kalarak, iyi kötü bir istikrarla hayatlarını sürdürenlerin bir şekilde yararlandıkları konforun bedeli, özgürlükleri, hakikate kör ve sağır kalmaları. Yoksa dünyamız dünya düzeninin zalim egemenleri tarafından bütün boyutlarıyla işgal altında ve çoğumuz kendi iradelerimizden vazgeçme pahasına bu işgalci iktidarın alış-veriş düzenine ayak ve zihin uydurmuş oluyoruz.

İsrail’in Gazze’ye hayvanca saldırıları devam ettikçe, soykırımcı vahşetini sergiledikçe bu eleştirel düşünceyi temellendirmek için çok büyük bir entelektüel çaba da gerekmiyor. Apaçık gerçekler bu eleştirel tutum için gerekli bütün gerekçeleri insanlığın gözünün içine sokuyor zaten.

78. gününde İsrail ilan ettiği hiçbir hedefe ulaşmamış, belki tek başarısı sivillere yönelik katliamları. Bu da hiçbir zeminde gururla savunulabilecek bir başarı değil. Bilakis her zeminde hesabı verilmesi gereken, utanç sebebi bir sonuç olarak kaydedilmektedir.

İsrail için nesnel durum savaşın bir an önce bitmesini gerektiriyor. Ancak savaşın bitmesinin Hamas’ın mutlak galibiyeti kendisinin ise yenilgisinden başka bir fatura çıkarması mümkün görünmüyor. Bu yüzden son zamanlarda şahit olduğumuz saldırganlık biraz da bu durumun ortaya çıkardığı bir çaresizliğin sonucu.

Nitekim İsrail ve uluslararası gazeteler savaşın yakın zamanda sona ermesi ihtimaline odaklanmış durumda hepsi de İsrail ordusunun tek başarısının ve ordusunun yalnızca sivilleri katletmeyi ve altyapılarını yok etmeyi başardığına dikkat çekiyor.

Yedioth Ahronoth Gazetesinde tanınmış gazeteci Nahum Barnea, savaşın yoğun aşamasının yakında sona ereceğini tahmin ederek, Han Yunus Muharebesi’nin savaşın daha az yoğun bir aşamaya geçmeden önceki son şiddetli dönem olabileceğini söylüyor. Barnea’ya göre ordu aynı zamanda “sonun yaklaştığını hissediyor ve ateşkes ilan etmeden önce başarılarını pekiştirmeye çalışıyor”.

Jerusalem Post’ta yayınlanan bir makalesinde Jill Jacobs, İsrail’i önemseyen ve onun refahına kararlı olanların, Gazze’deki savaşın müzakere yoluyla sona erdirilmesi çağrısında bulunması gerektiğini söyledi. Jacobs, bunu yapmanın “bir kişinin alabileceği en İsrail yanlısı ve hatta en Yahudi tutumu olabileceğini” de söylüyor.

İngiliz Financial Times’da, uzmanlar tarafından Gazze ve Han Yunus şehirlerinden alınan uydu görüntülerine dayanarak yapılan bir analiz de, İsrail ordusunun “kuşatma altındaki Şeridi’nde tarihin en büyük bombardımanlarından birini gerçekleştirdiğini” gösterdi.

Bunlar Batı medyasında da işlerin tamamen İsrail aleyhine dönmüş olduğuna dair örneklerden sadece bir kesit.

Bu görüntüler baştan itibaren Siyonist işgalin ve destekçilerinin Hamas’a karşı oluşturmaya çalıştığı terör ve IŞİD imajının tutmadığını, işgalin bombalarıyla ölen ve yaralananların görüntülerininse, bina, kurum ve hastanelerdeki yıkım ve yıkım görüntülerinin ortaya çıkmasıyla tam tersine döndüğünü de gösteriyor. Şimdi artık dünyanın büyük çoğunluğu tarafından görünen şey İsrail işgalinin bir savaş suçlusu, insanlık ve yaşam düşmanı olduğundan başkası değil.

Yorum Analiz Haberleri

Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”
Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası