Zaman Gazetesi'nin eski yazarları ve yöneticileri aleyhine açılan ve aralarında Mümtazer Türköne, Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Ali Bulaç'ın bulunduğu 22'si tutuklu 31 sanıklı dava görüldü. Davada, tutuklu sanıklar Hüseyin Belli, İsmail Küçük ve Onur Kutlu'nun tahliyesine karar verildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'nün karşısında bulunan duruşma salonlarında yaptığı bugünkü duruşmaya 22 tutuklu sanığın tamamı ile tutuksuz yargılanan 6 sanık ve avukatları katıldı.
Duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık Nuriye Ural, yıllarca Nuriye Akman olarak çeşitli gazetelerde röportajlar yaptığını belirterek, "Terör örgütü üyeliği ve darbecilik suçlamasını kesinlikle reddediyorum" dedi.
"HAYATIMI SÜRDÜREBİLMEK İÇİN ZAMAN'DAN GELEN TEKLİFİ KABUL ETTİM"
2002 yılında Dinç Bilgin'in tutuklanması ile Sabah Gazetesi'nde maaşların düzenli ödenmemeye başladığını, bu nedenle tazminatını sonradan mahkeme kararı ile alarak Sabah'tan ayrıldığını söyleyen Nuriye Ural, "Bekar ve bir evlat anası olarak hayatımı sürdürebilmek için iş ararken Zaman'dan gelen teklifi kabul ettim. Mesleki değerlerimle bağdaşmayan hiçbir işe imza atmadım" ifadesini kullandı.
"HİÇBİR YAYIN KURULUŞU BANA SAHİP ÇIKMADI"
5 yıl sonra merkez medyaya dönüş kararı aldığını ancak nitelikleri bilinmesine rağmen teklif almadığını söyleyen Nuriye Ural, "Zaman'da kalmaktan başka çarem yoktu. Kayyım atandıktan sonra yazmaya devam etmek istedim. İki yazımdan sonra kayyım devam etmemi istemedi ve tazminatsız kapı önüne konuldum. Hiçbir yayın kuruluşu bana sahip çıkmadı. Darbe girişiminin ardından tamamen işsiz kaldım. Mal varlıklarıma el konuldu. Bu karar mahkemeniz tarafından iptal edilmesine rağmen el koyma fiilen halen sürmektedir" dedi.
"BU YAZININ ALTINA HERKESİN İMZASINI ATACAĞINA İNANIYORUM..."
24 Aralık 2013 tarihinde yazdığı, "Yolsuzluklar nasıl ödenir" başlıklı yazısı nedeni ile burada olduğunu söyleyen Nuriye Ural, "Bu yazı 17 Aralık'tan sonra, 25 Aralık'tan önce yazıldı. Adres göstermeden, itham etmeden, sadece ahlaki değerleri ortaya koyarım. Kim üzerine alınacaksa alınsın. Hiçbir zaman algı numaraları çekmeye ihtiyacım olmadı, çizgim çalıştığım mecraya göre değişmedi. Bu yazımın altına herkesin imzasını atacağına inanıyorum, yeter ki Zaman Gazetesi dışında başka bir gazetede yayınlanmış olsaydı. Fikirlerin doğruluğu ülkemizde ne yazık ki okurla buluştuğu mecraya göre değerlendiriliyor. Bu korkunç bir hata. Ben hiçbir çobanın koyunu, hiçbir kralın soytarısı, hiçbir komutanın askeri olmadım" dedi.
"20 YIL ÖNCE FETULLAH GÜLEN İLE İLK RÖPORTAJI BEN YAPTIM"
"Fethullah Gülen'i hiçbir zaman hayatıma yön verebilecek bir lider olarak gibi görmedim" diyen Nuriye Ural, "Evet, 20 yıl önce kendisi ile ilk röportajı yapan gazeteci benim. O zaman Sabah Gazetesi'nde çalışıyordum. Gülen ile ikinci röportajım Zaman Gazetesi için oldu. Daha sonra Zaman Gazetesi bu röportajı kendi yayınlarından çıkan bir kitap haline getirdi. Sabah için yaptığım eski röportaj bu kitaba konmadı. Röportajın kitap formatına dönüştürülmesinde benim hiçbir tasarrufum olmadığı gibi, ekstradan bir çalışma da yapmadım. Bırakınız terör örgütü üyesi olmayı, mesleki örgütlere bile kayıt yaptırmamış bir insan var karşınızda. Telefonumda ByLock yok. Cemaatin okullarında okumadım. Gazetenin dışında FETÖ'nün hiçbir kurumunda çalışmadım. Himmet almadım, vermedim. Hiçbir kuruma bağış yapmadım. Editörlerimin ve bir kaç yazarın dışında kimseyi tanımam. Bu davanın hakkaniyetle sonuçlanacağına inanıyor, beraatimi talep ediyorum" şeklinde konuştu.
Tutuksuz sanıklar Lale Sarıibrahimoğlu ve İhsan Dağı Ankara'dan SEGBİS sistemi ile katılarak savunma yaptılar.
"DELİLSİZ SUÇLANIYORUM"
Savcının tek bir delil sunmadan toptancı bir bakış açısıyla kendisine yüklediği suçlara yanıt vereceğini söyleyen Lale Sarıibrahimoğlu, "İddianame ve eklerinde tek bir delil olmadan bana ceza davası açılmasını dikkatinize sunuyorum. Bu ağır suçlamaları içeren iddianamenin somut delillere yer sunması gerekir. Beni darbe ile ilişkilendirmiş, silahlı terör örgütü ile ilişkilendirmiştir. Bu şok edici suçlamalara tek bir somut delil sunamamıştır"
"Neyle suçlandığımı bilmediğim için nasıl bir savunma hazırlayacağımı düşünüp durdum" diyerek savunmasını sürdüren Sarıibrahimoğlu, "Çalışmadığım zamana ait bir cümleyi iddianameye koymuş, ben o tarihte Zaman Gazetesi'nde çalışmıyordum. Bana darbe çağrısı suçu da yöneltiliyor. Toptancı bir bakışla sanıkların darbe çağrısı yapmaktan çekinmediği belirtiliyor. Beni tanıyan herkes bilir ki; darbe karşıtı, demokrat, liberal bir gazeteciyim. Darbe karşıtı faaliyetlere bulundum, raporlar hazırladım. Bugün huzurunuzda oluşumun nedeni, kariyerim boyunca darbeci kişilerle ters düşmemdir. Silahlı kuvvetlerin demokratik denetimini savunurken bazı askerlerin düşmanlığını kazandım, askerin sürekli baskısı altında kaldım, asker tarafından andıçlandım ama yine de doğru bildiğim yoldan şaşmadım" dedi.
FETÖ / PDY'nin hiyerarşik yapısından yer almasının, demokratik çizgisi nedeniyle mümkün olmadığını söyleyen Sarıibrahimoğlu, "Bu hiyerarşik yapıya dahil olup talimat aldığıma yönelik tek bir delil yok. Bu sonuca nasıl varıldığını bilmiyorum. Sayın savcının bu iddiasını ispatlamasını bekliyorum. Hiyerarşik yapıda yer aldığım iddiası mantık dışı bir iddiadır. Ben Twitter'da darbeyi övmedim. Sayın savcı bunu kanıtlayacak tek bir tweet örneği göstermemiş. Seçimle işbaşına gelenlerin seçimle gitmesini savunan bir kişiyim. Basın kartımın iadesini ve beraatımı istiyorum" dedi.
Zaman Gazetesi'nde köşe yazıları yazdığı için suçlandığını söyleyen tutuksuz sanık İhsan Dağı, 17/25 Aralık'tan sonra yazmayı bıraktığını belirterek, "FETÖ'nün propaganda makinesine dönüştüğünü gördükten sonra bıraktım. Ben ayrıldıktan 2 yıl sonra Zaman'a kayyım atandı" dedi.
Hakkında somut bir suçlama bulunmadığını söyleyen Dağı, beraatını ve iddianame nedeniyle zedelenen itibarının iadesini istedi.
"AVUKATLIK MESLEĞİMİ İCRA ETTİĞİM İÇİN BURADAYIM"
Savunması alınan Orhan Kemal Cengiz, Ankara Barosu'na kayıtlı avukat olduğunu belirterek, "İddianamenin kendisi benim neden burada olduğumu anlatmıyor. Anladığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım. Londra'ya giderken havalimanında gözaltına alındım. Zaman Gazetesi'ne kayyım atanmıştı, buna ilişkin Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyu avukat olarak ben yapmıştım. Ben avukatlık mesleğimi icra ettiğim için burada bulunduğumu düşünüyorum" dedi.
ŞAHİN ALPAY: GÜLEN HAREKETİNİN KARANLIK VE GİZLİ BİR YÜZÜ OLDUĞUNU GÖREMEDİĞİM İÇİN YANILGIYA DÜŞTÜM
Bugünkü duruşmada Nuriye Ural, Orhan Kemal Cengiz, Lale Sarıibrahimoğlu, İhsan Dağı'nın da aralarında bulunduğu 7 tutuksuz sanığın sorgusu yapıldı.
Öğleden sonraki oturumda sorguların ardından söz alan tutuklu sanık Şahin Alpay, 500 gündür tutuklu olduğunu belirterek, Zaman Gazetesi'nde yazdığı yazıların suç olmadığını, tersine parlamenter sistemi ve demokrasiyi savunan yazılar olduğunu savundu. Beraat edeceğine inandığını söyleyen Alpay, hayatı boyunca kimseye karşı cebir ve şiddet kullanmadığını, bunun delilinin de iddianameye konu yazıları olduğunu savundu.
Alpay, "Gülen hareketinin karanlık ve gizli bir yüzü olduğunu göremediğim için yanılgıya düştüm, bunu itiraf ediyorum. Bu hareketin mensuplarının bir darbe girişiminde rol alabilecekleri aklımdan geçseydi asla zamanda yazmazdım. Fethullah Gülen hareketinin suç örgütü olduğuna dair tek bir karar olsaydı orada çalışmazdım. 15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum, bu nedenle Zaman'da yazmış olmaktan pişmanlık duyuyorum. Demokrasiyi ve hukuk devletini savundum. 15 Temmuz darbe girişimini şu veya bu şekilde desteklemek için aklımı kaçırmış olmam gerekir" ifadesini kullandı.
Alpay şunları söyledi:
"Sayın Başkan, sayın üyeler ben terörist değilim. Yazarlık hayatım boyuncu terörün, teröristin karşısında yer aldım. Barışı savundum. Ben Ak Parti düşmanı değilim. Reformları yaptığı sürece 2002'den 2011 yılına kadar kuvvetle destekledim. Erdoğan'ın iç barışı sağlama yönünde attığı adımlar nedeni ile Nobel Barış Ödülü alması gerektiğini savundum. Bundan sonraki eleştiriler AK Parti'ye değil, otoriterliğe gidişe eleştirilerdir. Bu eleştirilerde yanlız olmadığımı biliyorsunuz."
"GİDEREK AZALAN YILLARIMI TORUNUMLA GEÇİRMEYİ DİLİYORUM"
"Benim bir çok kronik hastalığım var, bunların bir kısmı kanser şüphesi taşıyor. 10 Kasım 2017 de Silivri Devlet Hastanesi'nde sağlık kuruluna girdim. Önümüzdeki günlerde aynı hastanede anjiyo olacağım. Yapılan tetkiklerde kulağımın işitmeme oranının yüzde 30'dan yüzde 50'ye çıktığı söylendi. Ben 73 yaşındayım. Birçok kronik hastalığım olduğu gibi kalp sağlığımın da kötüye gittiği anlaşılıyor. Hiçbir suçum yoktur. Tutukluluğum cezaya dönüştü. Bu haksızlığa son verilerek giderek azalan yıllarımı eşim, çocuğum ve torunlarımla geçirmeyi diliyorum. Ailemin bakımına ihtiyacım büyük. Kaçmaya kalkabileceğimi düşünüyorsanız adli kontrolle tahliyeme karar verebilirsiniz."
İddianamede kendisine bir suç yöneltilmediğini söyleyen tutuklu sanık Ali Bulaç, "6 yazıya sadece başlıkları ile değinilerek atıfta bulunuluyor. Bu yazılarda herhangi bir suç unsuru yok" dedi.
Darbeden 3 ay önce bir yazı yazdığını hatırlatan Ali Bulaç, "Darbeden 3 ay önce darbeye davetiye çıkarmak alçaklıktır diye yazdım. Halkbank'a yapılan operasyonun haksız ve yanlış olduğunu yazdım. Yolsuzluk yapılmışsa, yapan varsa adil soruşturulup cezalandırılmalı diye yazdım. Düşünce ve yazı hayatım boyunca Müslüman yazarların devletten uzak bir hayat sürmeleri gerektiğini yazdım" şeklinde konuştu.
"GÜLEN BANA 'SABETAYİST' DEDİ"
Fetullah Gülen'in kendisine Sabetayist dediğini savunan Bulaç, "Ben örgüt üyesi olamam. Örgütün lideri bana 'Sabetayist' dedi. Ben bir Yahudi de doğabilirdim, ama ben bir Müslümanım elhamdulillah. Bana Sabetayist diyen Gülen'in benim için bu 'Ali Bulaç mıdır, bulamaç mıdır' dediği Nurettin Veren tarafından ifade edildi. Bana 'Bulaç mıdır, bulamaç mıdır' diyen biri beni örgüt üyesi yapar mı? Ben sadece o gazetede inandığım şeyleri yazıyordum" dedi.
"YARIN İNŞALLAH 500. GÜN OLACAK"
Bulaç şunları söyledi:
"Anlaşıldığı kadarı ile Zaman gazetesinde yazmakla suçlanıyorum, başka da bir delil yok. Ben 17 aydır tutukluyum. Bugün 499. gün, yarın inşallah 500. gün olacak. Ben asla yargıdan kaçmadım. Bundan sonra da kaçmaya niyetim yok. Yargılama sonunda beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum."
"500 GÜN HAFİFE ALINMAMALIDIR, İNANMAYAN İÇİNDEN 500'E KADAR SAYABİLİR"
20 yıl Zaman gazetesinde yazdığını, 500 gündür tutuklu olduğunu söyleyen tutuklu sanık Ahmet Turan Alkan, "Bir insanın cebren gasp edilen 500 gün asla hafife alınmamalıdır. İnanmayan içinden 500'e kadar sayabilir" diye konuştu.
Bu davanın siyasi hınç ve intikam sonucu açıldığını savunan Alkan, özetle şunları söyledi:
"İddianamenin sevk maddeleri dudak uçuklatacak kadar ciddi, delil kısmı bomboş. Biz burada 500 gündür mağduruz, ne kadar süreceğini de bilmiyorum. Bu kadar hafif ve ciddiye alınmayacak ithamlarla bir insanın hayatını 500 gün çalmak bu kadar kolay mı hukuk devletinde. Cevap veriyorum; evet kolay. Benim hayatımla, şerefimle oynamak bu kadar ucuz mu. Cevap veriyorum; evet ucuz. Kimseye angajmanın yok. Ne Recep Tayyip Erdoğan'a ne de Fethullah Gülen'e angajmanım yok. İnandıklarımı yazdım. Uygun gördüğüm zaman destekledim, uygun gördüğüm zaman eleştirdim. Bununla onur duyuyorum. Gençliğimde yıllarca milliyetçilik yaptım, Allah'tan af diliyorum. Bir hafta önce uğruna nota verilen Rıza kadar itibarım yokmuş bu devlette. Biz şu an konu mankeni olarak dayak yiyoruz."
"SANKİ BU SALON BÜYÜK ABİNİN TEHDİTKAR BAKIŞLARI ALTINDA"
"Sayın mahkeme heyeti, sizden merhamet ve adalet beklemiyorum. Biz bir şekilde baskı altındayız, öyle zannediyorum ki yargı daha büyük baskı altında. Sanki bu salon büyük abinin tehditkar bakışları altında."
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, Mümtazer Türköne, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu ve Ali Hüseyinçelebi, Osman Nuri Arslan, Lalezar Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural ve Orhan Kemal Cengiz'in de bulunduğu 8 tutuksuz sanık yer alıyor.
İddianamede, sanıklar hakkında "Anayasal düzeni, TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye tes?ebbüs etme" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan da ayrı ayrı 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
İddianamede, Zaman Gazetesi'nde köşe ve haber yazarlarının 17-25 Aralık sürecinde olaya müdahil olarak algı mühendisliğine katkı sundukları iddia edildi.
ÜÇ SANIĞA TAHLİYE
Sanıkların savunmalarını yapması ve avukatların taleplerinin alınmasının ardından ara karar açıklandı. Mahkeme heyeti, suç vasfının değişme ihtimali, tutuksuz yargılanmanın ana kaide oluşu, tutukluluktan beklenen faydanın sağlanmış olmasını dikkate alarak tutuklu sanıklar Hüseyin Belli, İsmail Küçük ve Onur Kutlu'nun yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliyesine karar verdi. Diğer tutuklu sanıkların ise bu hallerinin devamına hükmedildi.
Duruşma, eksiklerin giderilmesi için 5 Nisan'a ertelendi.
Kaynak: Odatv