İslam ümmeti başsız kaldıktan sonra çeşitli meselelere maruz kalmaya başladı. Bunların muhtelif sebepleri var. Ancak bizim gördüğümüz kadarıyla en önemlisi Müslümanların ümmet bilincinden, kardeşlik ve dayanışma ruhundan, birlikte hareket etme ve yaraları birlikte sarma duyarlılığından yoksun bırakılmalarıdır. Müslümanların tümünü kuşatması gereken cemaat ruhunun yerini ya tümüyle ferdiyetçi anlayış ya da sadece dar bir kesimi kapsama alanı içine alan ümmet bilincinden yoksun bir cemaat anlayışı aldı.
Bu durum İslam coğrafyasını çeşitli sorunlarla boğuşturmak isteyenlerin işlerini kolaylaştırmakta ve onlara cesaret kazandırmaktadır. Bunun bir neticesi olacak ki günümüz dünyasında en çok problemlerle boğuşan coğrafya İslam âlemidir. Bu coğrafyanın hangi parçasına bakarsanız bir mesele karşınıza çıkar. Ya birbirine komşu ülkeler arasındaki ikili problemler, ya zulüm rejimlerinin halkların meşru haklarını ve özgürlüklerini tanımamalarından kaynaklanan sorunlar, ya işgal dönemlerinde birtakım göçlerle oluşturulan yapay azınlıkların ayaklandırılması suretiyle ortaya çıkarılan problemler, ya haksız işgal ve gaspların sebep olduğu problemler, ya İslam’ın kaynaştırıcı, bağlayıcı ruhunun terk edilerek ulusçu anlayışa dayandırılan ayrılıkların öne çıkarılmasından doğan problemler veya bunların dışında İslâmi duyarlılığı kaybetmekle irtibatlı sorunlar karşınıza çıkar. Sorunların bu kadar çok olması ister istemez ilginin de bölünmesine neden oluyor. İnsanlar bütün meseleleri gündemlerine alarak her biriyle ayrı ayrı ilgilenmekte zorluk çekiyorlar. Bazılarını öne çıkardıklarında diğer bazıları geri planda kalıyor. Söz konusu problemlerden doğan yaraların sarılması konusunda bazı adımlar atılsa da gösterilen gayretlerin doğurduğu sonuçlar tüm yaraların sarılmasına yetmiyor. Hatta öne çıkarılan bazı yaraların bile sarılmasında zorluk çekiliyor.
Günümüz Müslümanlarının karşı karşıya olduğu meseleler konusunda karşılaşılan en önemli sıkıntılardan biri de rutinleşmedir. Yani insanların olaylara alışmaları ve bunun neticesinde yaşananların onlar için adeta olağan hale gelmesi ve zamanla gündemlerinden düşmesidir. Oysa olaylar aynı sıcaklığıyla devam ediyor. Örneğin herhangi bir yerde meselenin kaynağını teşkil eden zulüm aynı sıcaklığıyla devam etmektedir. O zulme başkaldıranlar da mücadelelerini yılmadan sürdürme kararlılığı gösterme eğilimindedirler. Ama onlar bu konuda dünya Müslümanlarının ilgi ve desteklerine muhtaçtırlar. Ne var ki zaman onların davalarını yıpratmış, davalarıyla ilgili gelişmeleri rutin hale getirmiş, bu da kendilerine yönelen ilgi ve duyarlılığın azalmasına sebep olmuştur. Bu azalma ise zamanla zulme karşı direnme kararlığı gösterenlerin azimetlerinin de yıpranmasına sebep olabilmekte, bu ise onların mücadelelerinde ilkeli ve tavizsiz davranmalarını zorlaştırmaktadır.
Rutinleşme ve zamanın yıpratması birçok mücadelenin maddi sebeplerden çok psikolojik sebeplerden dolayı hedefine ulaşamadan son bulmasına sebep olmuştur. Bazen de mücadelenin adeta bir hayat biçimi haline gelmesine sebep olmaktadır. Yani zaman ilgi ve desteği yıpratsa da mücadeleyi yıpratamıyor, ama bu kez fiili mücadele; herhangi bir haksızlığın, işgalin ya da zulüm uygulamasının son bulması için verilen mücadele insanların hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline geliyor.
Günümüzde rutinleşme tehlikesiyle karşı karşıya olan en önemli meselelerimizden biri de Suriye’dir. Aslında Suriye’de zulme karşı direniş hem bölgedeki dikta rejimlerini tehdit edecek kitlesel direnişin önünü, hem de siyonist işgale karşı verilen hak mücadelesiyle Müslüman halkların bağlarını sağlamlaştıracak yolu açmada kilit rolü oynayacaktır. Söz konusu dikta rejimleri, siyonist işgal devleti ve onun arkasında duran bütün uluslararası güçler de bunun farkındadır.
Katil Baas diktasının yanında çıkar hesaplarının birleşmesi ve direnişin önünü tıkarken katillerin ve onlarla işbirliği içindeki ihanetçilerin önlerini sonuna kadar açmaları, gerçekleştirdikleri hunharca katliamlara tamamen sessiz kalmaları, hatta zulme direnenlerin silah temin etmelerini önlemek için bütün kapıları kapatırken Baas zulmünün saflarında çarpışanların önlerini açmaları bu sebepledir.
YENİ AKİT