“Zalimlerin bir kısmını, bir kısmına böyle musallat ederiz…”

Bugün 3 Ocak. Halep Kasabı lakaplı Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümü…

HAKSÖZ HABER

İran’ın tarihsel husumetler üzerine kurulu olan dış politikası ‘mezhep ihracını’ temel aldı. Bu durum ’79 Devrimi’nden sonra resmi politika haline gelerek kültür politikalarıyla yayınlaştırılmaya çalışıldı.  

2011 senesinde başlayan Suriye Savaşı ile ipler tamamen koparken İran'da askeri olarak faaliyetlerini gizlemekten vaz geçti. Aylarca silahsız gösteriler gerçekleştiren Suriye halkı Baas rejiminin yıllardır devam eden şiddet politikalarıyla daha fazla yüzleşmek durumunda kaldı. Cuma namazlarında örgütlenen halkın kararlılığı karşısında katliamlarını artıran Esed rejimi ordusu ikiye bölündü. Halka saldırmayı reddeden askerler Özgür Suriye Ordusu’nu kurdu.

Halk rejime karşı silahlı direnişe geçti. Hızlı bir şekilde mevzi kazanan silahlı direniş karşısında ne yapacağını bilemeyen rejim ilk elden hemen İran’a davetiye yolladı. Önce Lübnan Hizbullah’ı rejimin yanında Suriye halkını katletme görevini üstlendi. Ancak Hizbullah’ın dahli de yeterli olmayınca daha sonraları ‘Halep kasabı’ olarak isimlendirilecek Kasım Süleymani öncülüğünde İran bizzat askeri varlığıyla Suriye’ye girdi. Ancak Suriye halkının ve mücahitlerin gösterdikleri direniş karşısında bu da yeterli olmadı ve Rusya, İran tarafından bölgeye davet edildi. Hava üstünlüğü savaşın seyrini değiştirdi. Şuan İdlib’e sıkışan direnişin akıbetini Müslümanların tutumu belirleyecek. İran ve Rusya’nın rejimden yana açık desteğine karşı Suriye halkının şanlı mücadelesine gerçek anlamda sahip çıkıldığını söylemek zor ne yazık ki.

Kasım Süleymani’nin burada sembolik bir değeri bulunuyor. Süleymani İran’ın askeri dış politik vizyonu temsil eden bir isim. Yani devrim-mezhep ihracının üst noktasında Süleymani’nin temsil ettiği şey bulunuyor. Gerekirse İran için ülke işgal edecek bir kararlılık(!) Bu yönüyle Halep kuşatması İran’ın yapabileceklerinin bir sınırının olmadığının göstergesidir. Süleymani ise bu kuşatmanın görünen yüzü, katliamın ele başıdır.

Katliamlar devam ederken ve Halep direnirken bizzat şehre giderek rejime stratejik ve askeri desteğini gösteren Süleymani çocuk, kadın, yaşlı binlerce insanın katliamının baş sorumlularındandır. Kuşatma esnasında işlediği suçlar bir yana sivillerin tahliyesi esnasında gerçekleştirilen katliamlar da onun komutasında yapıldı. Kasım Süleymani bu açıdan bakıldığında katliam için katliam yapan bir katil olarak modern dönemde savaş suçları tarihine bile girebilir.

Katil Süleymani bir tek Suriye’de değil Haşdi Şabi isimli vahşet örgütünü kurulmasını sağlayarak Irak’ta da birçok katliam gerçekleşmesine sebep oldu. Irak’ta Amerika’ya tek kurşun sıkmayan Şii örgütler, Amerika Irak’ı terk ettikten sonra Sünni avına çıktılar. Bu yönüyle İran’ın stratejik faaliyetlerini yöneten isim olarak Kasım Süleymani çok aktif rol alarak işlenen cürümlerin de baş sorumlularından oldu. Tüm bunlara rağmen Süleymani için anma programlarının düzenlenebiliyor olması İran sempatizanı mezhepçi tiplerin ne kadar alçak olduklarını da gösteriyor. Türkiye'de bu tarz propagandalara izin verilmesi ise siyasi basiretsizlik ve ahlaki sorumsuzluk örneği olarak tarihe geçmektedir. Hamdolsun ki Müslümanlar kendi çabalarıyla İran'ın propaganda ve yalanlarına karşı seslerini çıkartıyorlar...

Netice olarak Katil Süleymani geçtiğimiz sene bugün Amerikan’ın saldırısında öldü. Saldırıyı gerçekleştirenin Amerika olması birilerinin “Amerikan emperyalizmi vs.” teranelerini okumalarına sebep oluyor. Halbuki Bağdadi’yi öldüren de Amerika’ydı. Nasıl ki bu sebeple Bağdadi kahraman olmuyorsa Süleymani isimli katil de şehit olamaz! Süleymani ve İran’ın katliamlarının üstünü retorik ve hamasi okumalarla örtmeye çalışanlar ayet-i kerimenin nasıl tecelli ettiğini ise görmezden geliyorlar. “İşte biz, kazandıkları suç yüzünden zalimlerin bir kısmını, bir kısmına böyle musallat ederiz.” (En’am Suresi 129. ayet)

Ateşi bol olsun! Rabbimizden niyazımız zalimleri zalimlere kırdırdığı gibi zalimlerin meşum akıbetlerine bizleri de vesile kılmasıdır! Halep katliamını da unutmadık. Bir gün elbet Halep’e geri döneceğiz!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!