Zalimin Zulmünü Mazluma Yüklemek

MUSTAFA SİEL

Eski Dostlar Kadim Düşmanlarımızı Aratır Oldu

Halen devam etmekte olan ve Arap baharı denen 3 yıllık süreçte çok ilginç durum ve değerlendirmelerle karşılaştık ve karşılaşmaya devam ediyoruz.  Bu süreçte öyle kestirilemez değişimler ve öyle umulmaz tepki ve değerlendirmelerle karşılaştık ki, adeta tersimiz döndü. Her geçen gün hayretten hayrete düştük, zaman zaman şaşkınlıktan adeta ağzımız açık kaldı.

Öyle acaib ve garaib bir süreç yaşadık ve yaşıyoruz ki, yıllardır dost bildiklerimizin bir kısmının aslında kuzu postu giymiş kurt gibi birer gizli düşman olduğu ortaya çıkarken, kadim düşmanlarımızın onmaz düşmanlıkları bir kez daha tescillenmiş, gavurdan dost olmayacağı bir kez daha anlaşılmış oldu.

Lakin öyle sarsıcı bir süreç yaşadık ki, eski dostlarımızın! Gerçek yüzlerini gün yüzüne çıkaran   düşmanlıkları, kadim düşmanlarımıza bile rahmet okuttu da, eski dostlarımıza karşı kadim düşmanlarımızdan medet umar duruma düştük zaman zaman.

Düşenin Dostu Olmazmış, Vurun Abalıya

Bu atasözlerinin sık sık gerçek olduğuna şahit olduk ve oluyoruz bu süreçte. Zalimin zulmünü mazluma yükleme hususunda da eski dostlarımız kadim düşmanlarımızla yarışır oldu.

Önce Kaddafi'ye karşı ayaklanan halka ayar vermeye kalktılar oturdukları yerden. Niye ayaklanıyorsunuz durup dururken, yerine gelecekler daha mı iyi demeye getirdiler. Neredeyse Kaddafi'yi evliya ilan edeceklerdi de, Kaddafi kısa yoldan hesabını vermeye yollandı da bu muhabbet tez kapandı. Ama yine de zaman zaman, Libya batının hegemonyasına girdi, Libya'da gelinen durum eskiden daha mı iyi gibi iftiralarla, Libya halkının iradesini ve kazanımlarını küçümseme ve önemsizleştirme çirkefliğinden ve adiliğinden vaz geçmiyorlar.

Ardından dünyanın hali hazırda ki en korkunç azınlık diktatörlüğüne karşı silahsız gösteriler fayda vermeyince silahlı direnişe geçen Suriye'li muhalif halka çakmaya başladılar. Ne yapıyorsunuz, batı ve İsrail'in ekmeğine yağ sürüyorsunuz diye bas bas bağırdılar.

Muhaliflere devamlı bağırdılar ama, esas zulmün odağına, Esed diktatörlüğüne bağırmak bir yana, ufakta olsa bir eleştiri yapmak akıllarına gelmedi nedense hiç. Sanırsınız ki Suriye'de her şey güllük gülistanlıkta, bazı aşırı islamcılar sırf şeriatı getirmek için durup dururken ayaklanmış ve halka zulmedilmesine sebep olmuş.

Üstelik bu değerlendirmeleri yapanlar kendilerini İslamcı olarak niteliyor ve sıkıştırıldıklarında Esed'in aslında bir diktatör olduğunu ve halkına zulmettiğini yarım ağız söylemek durumunda kalıyorlar.

Sizin Hiç Çocuğunuza Tecavüz Edildi Yada Katledildi mi?

Kendileri Allah yolunda ciddi bir sıkıntı çekmeyenler, Suriye kıyamının ilk günlerinde silahsız gösterilerde binlercesi katledilen Suriye muhalefetinin gerçekliğini görmedikleri gibi, Mısır'da şehit edilen 6000 kişinin acısını yüreklerinde hiç hissetmediler.

Libya'da 6 aylık devrim sürecinde Kaddafi çetelerince yapılan tecavüz ve katliamları ve 70 bin civarında masum insanın katledilmesinin acısın hissetmedikleri gibi, Suriye'de 2,5 yılda işlenen tecavüz, işkence ve katliam suçlarının acısını değil hissetmek, görmezden geldiler. Sanki Suriye'de eşit derecede suçlu iki taraf arasında bir iç savaş var ve bu savaşta her iki tarafta aynı suçları işliyormuş gibi bir algı oluşturdular.

Bu zevat, muhalifler niçin barışçıl yöntemler kullanmadılar diye, Suriye halkının sanki İngiltere yada ABD gibi bir ülkede yaşamakta olduğu zehabını uyandırırken, Mısır gibi bir memlekette bile tamamen haklı ve silahsız ve hatta etrafa en ufak bir zarar vermeyen eylemlerin 6000 şehide mal olmasına rağmen yönetimi niçin hiç sallamadığını analiz etmek gereği bile duymuyorlar.

Varsa yoksa barışçıl olsun, silahsız olsun. Amenna, bizde böyle arzu ederiz, olsun olmasına da, olmuyor işte. Libya, Suriye ve Mısır'daki muhalifler çok mu meraklı ölmeye ve öldürmeye, onlar kendileri ve yakınları öldürülürken, işkence ve tecavüze uğrarken acı çekmiyorlar mı? Buralarda yaşananları birer film, dökülen kanları boya mı sanıyorsunuz?

O tecavüze uğrayanlar yada şehit edilenler sizin kızınız yada oğlunuz olsa idi aynı soğukkanlılıkla aynı şeyleri söyleyebilecek miydiniz, hiç düşündünüz mü? Gezide 10 ağaç için kırıp döken çapulcular için empati yapan sizlerin yüreğinde,  en acımasız metotlarla zulmedilen ve katledilen 10 binler için en ufak bir sızı yok mu?

Zalimin zulmünü görmezden gelerek mazlumu zalimle aynı kefeye koymak, zalimin zulmünü mazluma yüklemektir ve çok büyük bir zulümdür. Allah mazlumlara zulmedenleri sevmediği ve cezalandıracağı gibi, zalimin zulmünü mazluma yükleyerek zulmedenleri de sevmez ve mutlaka bu zulmün karşılığını verecektir, dünyada ve/veya ahirette. 11.Hud Suresi 113. Ayetteki zulmedenlere meyledenlere ateş dokunacağı ihtarı ile 4.Nisa Suresi 135. Ayetteki kendimiz, ana babamız ve akrabalarımız aleyhine bile olsa hakkaniyetle adil şahitler olmamız emrini hatırlamak gerekir bu hususta.

Üçüncü Yol Mümkün müş?

 Şimdi de çıkmış, hiçbir utanma ve arlanma duymadan üçüncü yol mümkün, tüm taraflar hatalı, anlaşsınlar diyorlar. Zalimin zulmünü mazluma yüklemenin dik alası olan bu bakış açısının adaletsizliği ve haksızlığı bir yana, pratikte hiç bir anlam ifade etmediği, az çok olaylardan haberi olan herkes takdir edebiliyor.

Farz edelim ki analizleriniz ve çağrınız haklı, taraflar anlaşsınlar. Anlaşmasına anlaşsınlar da, kim kiminle anlaşacak. Sanırsınız ki Sisi ve Esed kollarını açmış muhaliflerle anlaşmaya can atıyorlar! Evet bu şahıslar kollarını açmışlar can atıyorlar ama, barış için değil, muhaliflerini sıkıp ezerek yok etmek için. Bunların razı olacakları tek anlaşma, muhaliflerin tam bir zillet içinde boyun eğerek kendilerine teslim olmaları. Sonra ortalık yatışınca kapalı kapılar ardında icaplarına bakarlar nasıl olsa.

Üstelik İhvan ve Mursi kendilerini darbeyle deviren darbecilerle ne anlaşması yapacak. Ortada çok açık olan hukuksuzluk ve adaletsiz bir zulüm varken, zalimi adalete değil de, mazluma zalimin zulmüne boyun eğmeye çağırmak nasıl bir yol oluyor?

Keza Suriye'li muhalifler en az 100 bin kişinin katili Esed rejimiyle nasıl anlaşacak. Sanki halklarının maslahatını düşünen, halkına karşı şefkatli rejimler var da, halk şımarıkça bu rejimlerle mücadele ediyor. Tam aksine, halkına sinek kadar değer vermeyen ve kendi iktidarları için gerekirse muhaliflerin tümünü sinek gibi ezmeye azmetmiş rejimler ve zalim iktidar sahipleri ve bu rejimlerin karşısında onurları için mallarını ve canlarını bile feda etmeye devam eden onurlu Müslümanlar var.

Aynı üçüncü yolcu güruh, beş on ağaç bahane edilerek Türkiye'yi yangın yerine çeviren gezici çapulculara destek çıkmış, hükümetin bunları anlamasını ve anlaşmasını salık vermişlerdi. Bu güruh muhaliflere olduğu kadar, karşılarındaki rejimlere de laf soksalar, biraz da onları eleştirip sıkıştırsalar.

Her şeyden önce üçüncü yol mümkün iddiası, adaletsiz ve alçakça bir teslimiyete çağrıdır. Adeta tecavüze uğramış bir kızın tecavüzcüsüyle evlendirilip, bu zulmün örtbas edilmesi çabasına benziyor bu çağrı. Kaba bir benzetme olacak ama, bu adaletsiz çağrının vehametini anlatmak için şu benzetmeyi kullanmak zorunda hissediyorum kendimi. Bu tecavüzcüler bu kızları nikahla hanım olarak almaya bile razı değiller, en fazla odalık olarak lütfen kabul buyurabilirler çok ısrar edip sıkıştırırsanız. Suriye ve Mısır muhalefetine bu zilleti tavsiye edenler, kadın haklarına verdikleri önemi, hor görülen ve ezilen halkların haklarına pek vermiyorlar anlaşılan.

Allah Bize Yeter, O Ne Güzel  Vekil

Çok önemli bir gerçeği çok açık olarak bir kez daha idrak etmiş olduk bu süreçte. Rabbimizden gayri dost ve yardımcımızın olmadığını, başarı ve zaferin ancak O'nun yardımıyla olabileceği gerçeğini. Bırakın kadim düşmanlarımızı, dost bildiklerimizin bir kısmının bile kuzu postunda kurt olduğunun tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığı bir süreçte, sadece O'na sığınmaktan, sadece O'ndan yardım talep etmekten, O'nun rızası için ve O'nun yardımıyla sabretmekten başka bir seçeneğimiz mi kalmıştır?

Allah'a sığınıyor, O'ndan yardım diliyor; aslında kuzu postunda kurt iken bize dost görünüpte, bu en kritik anlarımızda yüzlerindeki takiyye maskesini sıyırarak bizi arkadan hançerleyen eski dostları O'na havale ediyor, ahirette Yüce Allah'ın huzurunda hesaplaşacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz