Zalimi mi seçersin işbirlikçiyi mi?

Ahmet Varol

Zimbabwe’deki seçim öncesi durumla ilgili bir yazı yazmış ve ikinci tur seçimlerin iptal edilmemesi durumunda bir değerlendirme yazısı yazabileceğimizi ifade etmiştik.

27 Haziran Cuma günü yani belirlenen tarihte ikinci tur seçimler gerçekleştirildi. Seçim Kurulu’nun verdiği bilgilere göre ikinci tur seçimleri 1980’den beri ülkeyi yöneten 84 yaşındaki Robert Gabriel Mugabe büyük bir farkla kazandı. Böylece bir dönem daha cumhurbaşkanlığına seçilmiş oldu. Seçim Kurulu’nun yaptığı açıklamaya göre Mugabe toplam 2 milyon 150 bin oy almak suretiyle kullanılan oyların toplam % 85.51’ini kazanmış oldu.

İkinci tur seçimlere muhalif aday Morgan Tsvangirai katılmadı. Dolayısıyla onun destekçileri tavırlarını oy kullanmamak suretiyle ortaya koymuş oldular. Fakat seçim sonuçları oy kullanma hakkına sahip insan sayısına göre değil de bu haklarını kullananların tercihlerine göre belirlendiğinden diktatör Mugabe ezici bir çoğunluğun oyuyla seçimleri kazanmış oldu. İktidarı elinde bulundurmanın avantajlarını da kullanmasına ve baskı uygulamalarına rağmen birinci turda muhalif adayın yaklaşık beş puan gerisinde kalan adayın ikinci turda böyle bir başarı gösterebilmesinin tek sebebinin muhalefetin yarıştan çekilmesi olduğunu herkes tahmin ediyor. Dolayısıyla sonuçlar hiç kimse için inandırıcı gelmiyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon da Zimbabwe’deki başkanlık seçimlerinin sonuçlarının gerçekleri yansıtmadığını ve tekrar edilmesi gerektiğini dile getirdi.

Muhalefetteki Demokratik Değişim Partisi’nin lideri ve muhalif başkan adayı Tsvangirai, seçimlerin dürüstçe yapılmadığını dolayısıyla iptal edilmesi ve yeni bir başkanlık seçimi gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Bu amaçla arkasına aldığı uluslar arası güçlerin Mugabe’ye baskı yapmaları için yoğun bir lobi faaliyeti yürütüyor. Aslında onun lobi faaliyetlerine de çok ihtiyaç olmadığı, dış güçlerin zaten bu doğrultuda baskı uyguladıkları hatta Mugabe’yi sahneden çekilmeye zorlamak için yaptırım uygulanması taleplerinin arttığı görülüyor. Özellikle İngiltere ve ABD, Mugabe’yi hizaya getirmek için yaptırımların başlatılması konusunda ısrarlılar.

Muhalif aday ikinci tur seçimleri boykot kararı alırken en başta kendi taraftarlarına baskı ve şiddet uygulanmasını gerekçe göstermişti. Bu şekilde polis ve iktidar şiddetinin gölgesinde düzenlenecek seçimlerin dürüst olmasının ve sonuçlarına güvenilmesinin mümkün olmadığını dile getiriyordu. Şiddete maruz kalan bazı taraftarlarının görüntülerini de iddialarının delili olarak dünya kamuoyunun dikkatlerine sunmuş, kendisi de hayatının tehlikede olduğu gerekçesiyle Hollanda büyükelçiliğine sığınmıştı.

Zimbabwe halkı krize yol açan son başkanlık seçimlerinde zor bir tercihle karşı karşıya kaldı. Çünkü iktidarda tahammül edilemez bir zulüm rejimini uygulamakta ısrarlı diktatör var ve halk ondan kurtulmak istiyor. Ama alternatifi de kendi özgür ve bağımsız iradesini temsil edecek lider değil dış güçlerle işbirliği yaparak iktidara gelmeye çalışan, kullanılmaya son derece müsait, bunu sergilediği tavırla da ortaya koyan bir kişi. Zaten dış güçlerin Mugabe’yi köşeye sıkıştırmak için böylesine baskı uygulamalarının, yaptırım tehditlerinde bulunmalarının sebebi de kullanılmaya müsait, işbirlikçi bir başkan adayını karşısına çıkarmış olmaları.

Başta Kenya olmak üzere bazı Afrika Birliği üyesi ülkeler Zimbabwe’nin, Mısır’ın Şarmu’ş-Şeyh şehrinde düzenlenen 11. Afrika Birliği Zirvesi’ne kabul edilmesine karşı çıkıyorlardı. Ama buna rağmen yine katılmasına imkân tanındı ve Mugabe zirvede yerini aldı. Zirvede en çok üzerinde durulan konulardan biri de onun ülkesindeki seçim kriziydi. Afrika Birliği çok fazla baskıcı bir tutuma başvurulmadan yumuşak geçişle çözüm bulunmasını önerdi.

Zimbabwe’deki seçim krizi çağdaş emperyalizmin ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bu ülkedeki seçimlerin dürüstçe olmamasını yaptırım gerekçesi olarak gören ABD ve İngiltere, Mısır’daki seçimlerde muhalefete göz açtırılmamasını, tamamen dayatma yoluyla Mübarek sultasının korunmasını gayet “demokratik” bulabiliyorlar. Filistin’de halkın büyük çoğunluğunun oyunu alarak yönetime geçme hakkı elde eden Filistin İslâmî Direniş Hareketi ve onu destekleyen halk ise iki yıldan beri tüm insanlık için yüz karası sayılması gereken bir ambargoyla karşı karşıya. Çünkü Mısır ve Filistin’de çağdaş emperyalizme değil kendilerini seçen halka hizmeti prensip edinen, İslâmî anlayışa sahip bir muhalefet var. Zimbabwe’de ise işbirlikçi.

Vakit gazetesi