Zalim kim olursa olsun zulmüne karşı düşmanlık Müslümanların şiarıdır!

Mehmed Göktaş, zalimlerin işledikleri cürümlere karşı Müslümanların ortaya tavır koymalarının adaletin ve itikadın gereği olduğunu vurguluyor.

Mehmed Göktaş / Doğruhaber

Düşmanlığımız zalimleredir!

Bu konuda konuşurken ve yazarken mutlaka sakin, soğukkanlı öfkeden ve duygusallıktan uzak olmamız her şeyden önde gelir.

Müslümanlar olarak düşmanlarımız var mıdır, kimlerdir? Düşmanlığımız ebedi midir? Birilerine olan düşmanlığımız değişebilir mi? Birilerini düşman sayabilmemiz için elimizde hangi ölçülerimiz var?

Yahudiler Müslümanların ta baştan beri ebedi düşmanları mıdır?

Hıristiyan kimdir, Haçlılar kimlerdir, Batı nedir, Batılı kimdir?

Yaşadığımız dönem, Müslümanlar olarak daha önceki dönemlere göre, kendi dışımızdaki dünyayı daha iyi bilmemizi, daha sağlıklı ve hakkâni ölçülerle değerlendirmemizi gerektirmektedir.

Dışımızdaki dünyayı çok iyi bir şekilde tasnif etmemiz, tanımlamamız, daha sonra Kur’anî bir bakış açısıyla taşları yerli yerine oturtmamız ve böylece her birine göstermemiz gereken tavrın ne olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

Değişmez düşmanımız Şeytandır.

Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, Müslümanın değişmez düşmanlığı sadece Şeytanadır.

“Şüphesiz ki Şeytan sizin için bir düşmandır, o halde siz de onu düşman edinin” (35/6)

“… Şimdi, Beni bırakıp onu (İblis’i) ve soyunu kendinize dostlar mı edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. Zalimler için ne kötü bir tercih!” (18/50)

İnsanlara olan düşmanlığımız…

İnsanlar üzerinden düşman tanımlamamıza, düşman tespitimize gelince:

Her şeyden önce, insanlara olan düşmanlığımız arızidir, her zaman değişebilir, yerine göre geçicidir.

Biz insanların sonradan kazandıkları sıfatlarına, kötü özelliklerine ve bunları fiiliyata geçirmelerine düşmanız. Bunların da değişmesi mümkün olduğuna göre, bizim de insanlara olan düşmanlığımız geçicidir, değişkendir.

“Umulur ki Allah, sizlerle onlardan kendilerine düşmanlık besledikleriniz arasında bir sevgi bağı kılar. Allah güç yetirendir, Allah bağışlayandır, merhametlidir.” (60/7)

Değişmelerinden maksadımız da tamamen bize dönmeleri, tamamen bizim dinimize ve düşüncemize gelmeleri değildir.

Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur

İnsanları kendimize düşman ilan edebilmemiz için onların kötülükte en uç çizgiye ulaşmış olmaları gerekir. Bu çizgi, zulüm çizgisidir. İnsanlar bize yönelik işledikleri kötülüklerde zulüm sınırına ulaştıklarında, zalim sıfatını hak ettiklerinde, zulmetmeye başladıklarında, işte o zaman biz de kendilerini düşman ilan ederiz ve düşmana yapılması gereken neyse onu yapmakla mükellef biliriz kendimizi.

“Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.” (2/193)

“Zulme uğradıklarından dolayı, kendilerine savaş açılan müminlere, savaşma izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.” (22/39)

Zalimler her zaman dışımızdaki kâfirlerden olmayabilir, Müslümanlar içerisinden de zalimler çıkabilir. Nitekim halkı Müslüman olan ülkelerin cezaevleri, tevhidi düşünceye mensup Müslümanlarla doludur. Hem sadece yönetici durumunda olanlar değil, onun dışında da zalimler çıkabilir.

Mümtehine Sûresi ışığında değişik kafir grupların konumları

Aslında bu sûre-i celile, kafirleri kendi aralarında çok güzel bir şekilde tasnif ettiği gibi, onlardan her biri karşısında bizim duruşumuzun nasıl olması gerektiği konusunda ilahi kurallar koymaktadır.

Birinci grup kafirler, Mekke müşrikleri:

Bunlar Allah’ın ve Müslümanların düşmanlarıdırlar.

Allah’ın gönderdiği Hak Dini yalanlamışlardır,

Sırf Rabbimiz Allah’tır, dedikleri için Rasûlullah ve arkadaşlarını haksız yere Mekke’den çıkarmışlardır.

Onlara sevgi beslemek, bunu hissettirecek davranışlarda bulunmak, düz yolda sapıtmaktır.

Bu örnekliğin ana ilkeleri de şunlardır:

Bu kafirlerden berî olmak, iman ve itikad bakımından onlardan ayrılmak, sıyrılmak, uzaklaşmak, onların ilahlarını reddetmek. Tevhidi bir kimlik ibrazında bulunmak. Onlar da kendileri gibi bir tek Allah’a iman edinceye kadar onlara buğzetmektir.

Müminlerle savaşmayan kafirler:

Müminlerle dinleri hususunda onlarla savaşmayanlar,

Müminleri yurtlarından çıkarmayanlar.

Bunlara iyilik yapmayı Allah Teala müminlere yasaklamıyor.

Bunlara adaletli davranmayı da yasaklamıyor.

Bu noktaya iyice dikkat edildiğinde, müminlerin bulundukları yerde hakim bir konumda olmalarını gerektirmektedir.

Bu duygularla herkesin cuması mübarek olsun!

Yorum Analiz Haberleri

2024 senesinde coğrafyamızdaki siyasi olaylar
Birleşmiş Milletler neden yeni Suriye'de rol almamalı?
Suriye Devrimi'ne Kur’an penceresinden bakış
İran kendi ipini çekiyor…
Ekran karşısında beyni çürüyen bir nesil...