HAKSÖZ-HABER
Yolsuzluk operasyonu çerçevesinde gündeme gelen saat iddiası hakkında Bakan Zafer Çağlayan’dan hâlâ bir açıklama gelmedi. İddiaya göre Zafer Çağlayan, saatleriyle ünlü İsviçre’nin Cenevre kentinde beğenmiş olduğu Patek Philippe 5101G model saati Reza Zerrab’dan istedi. İranlı da, bir adamını Cenevre’ye göndererek saati aldırdı ve 25 Eylül 2013 günü saat 01.25 sularında Ankara’da Zafer Çağlayan’ın özel kalemi Onur Kaya’ya teslim etti.
İddiaya göre Reza Zerrab’ın bakana yurtdışından getirttiği saat, telefon tapelerine ve polisin fiziki takibine şu şekilde yansıdı:
24 Eylül 2013 saat 16.45 sularında Reza Zerrab ile Bakan Çağlayan’ın özel kalemi Onur Kaya ile servet değerindeki hediye için şu diyalog telefon dinlemesine takıldı.
Onur Kaya: “Ne zaman İstanbul’da olur?”
Reza Zerrab: “İstanbul’da değil ben Ankara’ya yolluyordum ama”
Onur Kaya: “Ankara da olur, fark etmez, daha iyi olur Ankara”
24 Eylül 2013 saat 17.25’te Zerrab’ın adamı Murat Yılmaz ile Bakan’ın koruma memuru Emrah arasında şu diyalog geçiyor:
Murat Yılmaz (Reza Zerrab’ın adamı): “İsviçre’deyim hani patron gönderdi buraya da ıııı…... emaneti varmış onu aldım ben ama gecede saat 12 gibi 12 buçuk gibi Ankara’ya ineceğim… dedim seni arayayım ben hani nasıl yaparız ne yaparız bu arada senin istediğin bir şey var mı çoluk çocuğa...”
Emrah: “Biz senden emanet alacağız öyle mi”
Murat Yılmaz: “Yani BEYFENDİYE bir emanet var verilmesi gereken”
Emrah: “Anladım”
24 Eylül akşamı Murat Yılmaz patronu Reza Zerrab’a, saati koruması aracılığı ile teslim edeceğine dair mesaj gönderiyor. Mesajın içeriği “Reza Bey, bu gece 00.30 yakın koruması aracılığı ile teslim ediyorum bilginize efendim” şeklinde. Aynı gece 22.30 sularında Cenevre’den İstanbul’a gelen Yılmaz, vakit kaybetmeden servet değerindeki saati Bakan’ın korumasına ulaştırıyor. Ertesi gün saat 10.36’da Bakan’ın özel kalemini arayan Reza Zerrab, saati korumaya teslim ettiklerini söylüyor. Saatin kendisine ulaştığını belirten Çağlayan’ın özel kalemi Onur Kaya, hediyeden ötürü çok teşekkürlerini iletiyor. Bakan Çağlayan da ertesi günkü programında Zerrab’ın hediye ettiği saati gittiği programlarda kullanıyor.
***
Fatih Altaylı, Reza Zarrab'ın Bakan Çağlayan'a hediye ettiği iddia edilen saati yazdı... Fatih Altaylı’nın bugün Habertürk’te kaleme aldığı yazı:
MEĞER ne saat meraklısıymışız.
Günlerdir ağır bir mail bombardımanı.
“Yıllardır saat yazarsın. Şimdi yazsana şu 300 bin Euro’luk saati. Meraktan çatlıyoruz. Bu kadar pahalı saat mi olur” diye.
Millet haklı.
Biz bunca zamandır zaman zaman saat yazdık ama aklımızın ucundan politik bir skandalın unsuru olarak saat yazacağımız geçmezdi.
Gerçi hatırlar mısınız bilmem, yıllar önce Fransa’da hükümeti dağıtan bir skandal patlamıştı.
Elf Aquitaine Skandalı.
O skandal da saatten değil ama ayakkabıdan ortaya çıkmıştı.
Fransa’da vergi müfettişlerinin “Berluti” adındaki ultra lüks ayakkabıcıda yaptıkları bir inceleme sırasında her biri birkaç bin Euro’luk bu ayakkabılardan bazı siyasilere ve devlet başkanlarına hediye olarak gönderildiği ortaya çıkmış, Fransız polisi ve maliye müfettişlerinin buradan elde ettikleri ipucunu takip etmeleri sonucunda bu Fransız kamu şirketinin Afrika’da ve hatta Avrupa’da siyasetçilere yönelik büyük bir rüşvet ağı oluşturduğu anlaşılmış ve dönemin Fransa Dışişleri Bakanı olan en parlak politikacılarından birinin kariyerinin sona ermesine neden olmuştu.
Şimdi Türkiye’de de 300 bin Euro’luk saat benzer bir şekilde gündemde. Madem bu kadar merak ettiniz anlatalım.
Bakan Zafer Çağlayan‘a Reza Zarrab tarafından hediye edildiği iddia edilen Patek Philippe’in 5101P modeli, zaten yeterince pahalı olan Patek Philippe saatlerin en pahalısı değil, pahalılıkta 3. modeli.
Ondan daha pahalı iki tourbillon’u daha var Patek’in.
Biri 3939 referans numaralı Minute Repeater Tourbillon.
Yaklaşık 1 milyon Euro civarında bir fiyata sahiptir ve bulunması çok zor, çok sade ve çok güzel bir saattir.
Diğeri ise pek meşhur Sky Moon Tourbillon’dur, ki onun da fiyatı yaklaşık 750 bir Euro’dur.
Bizim politik skandalımızın içinde adı geçen ise Patek’in Tourbillon’larının en ucuzu.
Liste fiyatı yaklaşık 395 bin dolar.
10 yıl önce 200 bin dolar civarında olan fiyatı son yıllarda Çinliler yüzünden bir miktar arttı.
Gösterişi fazla olmayan, dikdörtgen formlu bir saattir 5101.
En önemli özelliği bir kez kuruldu mu, 10 gün süreyle bir daha kurmayı gerektirmeyen tek saat olmasıdır.
Ki bu aslında mucizevi bir başarıdır.
Zaten bu yüzden adı Patek Philippe 10 Jours Tourbillon diye bilinir.
Sade kadranında sadece akrep, yelkovan, saniye göstergesi ve bir de Reserve de Marche’ı vardır.
Yani kaç günlük gücü kaldığını gösteren bir göstergesi.
Kasası ve mekanizması 950k platinden yapılmıştır.
Ön camı ve arkası safirdir.
231 parçadan oluşan bir grand complication’dur.
29 yakutla mıhlanmış bir mekanizması ve toplam 11 köprüsü vardır.
Gerçekten muazzam bir saattir.
Ancak her nedense çok da tutulan bir saat olmamıştır ve 2. elleri diğer Patek’lerin aksine fazla değer kazanmamıştır.
Böyle bir saati takan tek Bakan da zannederim bizim ülkemizdedir.
Artık herkes eşekten düşmüş durumda
İÇİŞLERİ Bakanı Muammer Güler cumartesi günü aradı.
“Fatih Bey, arayayım mı, aramayayım mı diye çok düşündüm, ama kusura bakmayın aradım” dedi.
“Evlat söz konusu olunca insan duramıyor” diye de ekledi.
Epey konuştuk.
Konu yargıda olduğu için oğlunun durumuyla ilgili söylediklerini yazmayacağım.
Şu kadarını söyleyeyim, İçişleri Bakanı Muammer Güler‘le yaptığımız konuşmadan edindiğim intiba, Bakan’ın istifa etmediği, etmeyi düşünmediği ve etmeyeceği şeklinde.
Ama dediğim gibi bu bir intiba.
Yarın ne olur bilemem.
Güler, “Evde 6 kasa olur mu?” yazım üzerine aramış asıl olarak.
“Haklısınız, bir evde altı kasa olmaz” dedi.
“Peki niye var o zaman” dedim.
Anlattı:
“Oğlum, ticari nedenlerle işyerini kapamak zorunda kaldı. Kendisi biraz pintidir. İşi kapatınca, oradaki eşyaların bazılarını ve kasaları da eve taşımış. O kasalar onlar” dedi.
Bakan Güler bilgi kirliliğinden ve iddianamelere asla girmeyecek birtakım bilgi ve belgelerin ortalıkta cirit atmasından şikâyet de etti.
Bakan, polisin tapelere bazı eklemeler yaptığını veya kimi konuşmaları bağlamından koparacak şekilde kesip biçerek konuşmanın anlamını değiştirdiğini söyledi.
“Polis içinde oluşumlar var. Polis bölünmüş. Polis birimleri birbirine yalan söylüyor. Polis polisten bilgi saklıyor” dedi.
“Muammer Bey, Türkiye bunları daha önce sizin de bildiğiniz bazı davalarda aynen yaşadı. O zaman herkes polisimize, savcılarımıza leke sürmeyin diyordu” dedim.
“Haklısınız, ne diyeyim” dedi.
Belli ki, eşekten düşenin halinden anlamak için eşekten düşmek lazımdı.
Güler‘e göre işin içinde bazı yabancı gizli servislerin yardımları, buralardan servis edilmiş fotoğraflar, dinlemeler de vardı.
“Muammer Bey, tüm bunlar doğru bile olsa sonuç olarak yolsuzluğu ortadan kaldırır mı?” dedim. “Asla” dedi “Yolsuzluk varsa sonuna kadar üzerine gidilsin. Ama Türkiye üzerine oynanan oyunlar da deşifre edilecek. Tüm bunları belgeleriyle, bilgileriyle ortaya koyacağız” diye iddia etti.
Kabine bu hafta değişir
GÜVENDİĞİM bir kaynak “Çarşamba veya perşembe önemli” dedi.
Benim bundan anladığım şudur.
Başbakan’ın Pakistan gezisinden dönmesiyle beraber kabine değişikliği gündeme gelecek.
Ve yine benim anladığım, çarşamba veya perşembe günü soruşturmada adı geçen bakanlardan en az ikisi, belki de üçü oturdukları koltuklardan kalkmak durumunda kalacaklar.
Kim kazanır?
İÇİMDE bir his, tüm bu olan bitenden kazançlı çıkacak olanın Hanefi Avcı ve Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım olacağını söylüyor.
Emniyet’te yapılan atamalara baktığım zaman Hanefi Avcı‘ya bir tür “iade-i itibar” yapıldığını zaten görebiliyorum.
Yakında Aziz Yıldırım‘a da bazı “iyi haberler” gelirse kimse şaşırmasın.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hem yolsuzlukla hem paralel devletle aynı anda mücadele edebildiğimiz zaman.