Yusuf kıssasında kardeşlik ve ilahi takdir

MURAT KAYACAN

Kur’an’ın her ayeti bizlere yeni ufuklar açan, hayatımızın en ince detaylarına dokunan ilahi bir rehberdir. Yusuf kıssası, sadece tarihte yaşanmış olayları değil, insan ilişkilerindeki karmaşıklığı, kardeşlik bağlarını ve Allah’ın takdirini anlamamıza vesile olur. Bu yazımızda Yûsuf sûresi 69. ve 70. ayetleri ele alarak, Hz. Yusuf’un kardeşi Bünyamin ile yaşadığı önemli bir anı inceleyeceğiz. Bu iki ayet bağlamında sabır, strateji ve merhametin ne denli güçlü olduğunu birlikte keşfedeceğiz. Ayrıca söz konusu ayetlerin bugünün dünyasında bize ne söylemeye çalıştığını beraber anlamaya çalışacağız.

Hz. Yusuf’un Bünyamin’i Tesellisi

Bazı durumlarda amacın gizli tutulması doğru ve hedefe ulaşmada yararlıdır. Herkesin her şeyi bilmesi gerekmez: “Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve ona dedi ki: Bilesin ki ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme.” (Yûsuf 12/69). Hz. Yûsuf’un “Bilesin ki ben senin kardeşinim” demesi, ileride Bünyamin’in hırsızlık iddiasıyla alıkonmasının onda bir mağduriyet oluşturmadığının kanıtıdır. Fiili bir durumun oluşmasından dolayı ya da Hz. Yûsuf’un planı gereği Bünyamin’in böyle bir ithamla karşılaşmış olması, onu üzmeyecektir. Aksine bu durum, yıllardır göremediği Hz. Yûsuf’un yanında kalabilmek için bir imkândır. Bünyamin’e “onların yaptıklarına üzülme” demesi Hz. Yûsuf’un, kardeşlerinin yaptığı kötülükler nedeniyle intikam hissi duymadığını gösterir. Ek olarak Bünyamin’i de bu iyiliğe teşvik etmektedir. Zira o da ağabeyi Yûsuf’a diğer kardeşlerinin neler yaptığına dair bilgi sahibi olmalıdır.

İthamlar ve Gerçekler

Misafirperverlik göstergelerinden biri de fark ettirmeden insanlara bir hediye vermektir. Kardeşlerinin ilk ziyaretinde onları güzelce ağırlayan Hz. Yûsuf (Yûsuf 12/59) ikinci gelişlerinde hediye etmek niyetiyle Bünyamin’in yüküne su kabını koymuş olabilir. Bu niyette olup olmadığını yüce Allah bilir: “Zahire yüklerini onlara hazırlayınca su kabını onun yükünün içine koydu. Sonra bir çağırıcı, ‘Ey kafile, siz mutlaka hırsızlarsınız!’ diye seslendi.” (Yûsuf 12/70). Ayetteki “kafile (el-’îru)”; deve, at ya da eşekleri ifade eder. Zamanla onlarla yük taşıyan insan grubu için kullanılır hâle gelmiştir. “Ey kafile, siz mutlaka hırsızlarsınız!” diye seslenen kişi, Hz. Yûsuf’un bilgisi dahilinde bu ithamda bulunmuş olabileceği gibi kendi iddiası olarak da bu ifadeyi söylemiş olabilir. İlki olduysa yüce Allah’ın vahyi doğrultusunda Hz. Yûsuf’un planı gereği kralın su kabı Bünyamin’in yüküne konulmuş olur. Diğer ihtimal de Hz. Yûsuf, melikin ona verdiği geniş tasarruf yetkisiyle kralın su kabını hediye olarak Bünyamin’in yüküne koymuş olmasıdır. Bunu bilmeyen çağırıcının Bünyamin’i ve kardeşlerini hırsız tutmasıyla Bünyamin’in alıkonulması konusunda Hz. Yûsuf için fırsat çıkmıştır. Bu nedenle Hz. Yûsuf, “Su kabını ben onun bineğine koydum.” dememiştir. Zaten Kur'an, Hz. Yûsuf’un o çağırıcıya bu iddiada bulunmasını emrettiğine dair bir bilgi vermemektedir. Bir yoruma göre de Hz. Yusuf’un kardeşleri hırsız tutulmamıştır. Söz konusu ifade “Ey kafile, siz hırsızlar mısınız?” anlamındadır.[1] Bu ifadeyi bu şekilde yorumlayanlar, Hz. Yûsuf’a yalan atfetmemek için böyle demektedir. Ayette “hırsızlarsınız” denilmiş olsa da bu iddianın doğrudan muhatabı Bünyamin olmaktadır. Zira kralın su kabı onun bineğindedir. Bünyamin’in bu keşif sırasında sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bunun nedeni, büyük ihtimalle Hz. Yûsuf’un onu bilgilendirmesidir. Hz. Yûsuf’u koruyacaklarını söyleyip babasından alıp kuyuya atan kardeşler, Bünyamin’i de korumaya söz verip babasından almış fakat onu da koruyamamışlardır. Bununla birlikte onları aşan bir durum nedeniyle meşru görülebilecek bir mazeretle -içlerinden biri hariç- babalarına dönmüşlerdir.

Hz. Yusuf’un hayatına dair bu yazıda ele alınan iki ayet (Yûsuf 12/69-70), bizlere sadece zorlu sınavları değil, bu sınavlar karşısında nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğini de öğretir. İster kardeşler arası ilişkilerde olsun ister hayatın çalkantılı anlarında, her olayda ilahi bir plan ve hikmetin bulunduğunu bilmek, gönüllerimizi teskin eder. Bugünün dünyasında da sabır, adalet ve merhamet gibi değerler, hayatımıza ışık tutmalıdır. Yusuf kıssasına dair bu iki ayetteki her bir detay, bizlere nefsimizin ve dünya meşgalesinin ötesine geçip, Allah’ın sonsuz hikmetine güvenmeyi öğütler ve her zaman olduğu gibi doğru yolda ilerlemek için bizlere doğru bir hat çizmeye devam eder.

 

[1] Zayıf bir görüş olarak Kurtubi’de soru kalıbında olmadığı hâlde anlamca “Başıma kaktığın … nimet mi?” şeklinde soru anlamlı olduğu belirtilen bir ayet şöyledir: “O nimet diye başıma kaktığın şeye gelince o da İsrâiloğulları’nı kendine kul köle etmendendir.” (eş-Şuarâ 26/22).