Kur’an’ın en uzun kıssası olan Yusuf kıssasının yer aldığı sure olan Yusuf suresi 111 ayettir ve bir defada indirildiği belirtilir. Bu yazıda, Yusuf kıssası bağlamında müşrik birisinden yardım istenip istenmeyeceği, Hz. Yakub’un Mısır’a giden diğer çocuklarına niçin bir kapıdan girmemelerini söylediği ve son olarak da peygamberin bir kimseye hırsızlık ithamında bulunup bulunamayacağı konusunu ele alacağız.
Kur'an Hz. Yusuf’un konulduğu hapishanede bulunan iki delikanlıdan bahsetmektedir. Hz. Yusuf o ikisinin “öldürülmekten kurtulacak olanından” bir talepte bulunmaktadır: “O ikisinden, kurtulacağını bildiği kimseye, ‘Efendinin yanında benden bahset.’ dedi.” (Yusuf, 12: 6). Hz. Yusuf’un zindandan çıkacak kişiden efendisine kendisinden bahsetmesini istemesini ve belki bu yolla zindandan kurtulma çabasını hukuki açıdan değerlendiren bazı müfessirler bunu bir Müslümanın hakkın yerine gelmesi için Müslüman olmayan birinden yardım isteyebileceğine delil olarak göstermektedirler (Şimşek, 2012, III: 28; Kâsımî, VI: 179). Hedef hakkın hakim olması, zulmün ortadan kalkması ise, bunun gerçekleşmesi için bulunulacak her girişim hayırlıdır, isterse bu “müşrik bir kimseden” talep edilsin. Hz. Musa’nın Firavun’dan İsrailoğullarını köleleştirmekten vazgeçirmeye çalışması buna örnektir: “Musa, ‘Ey Firavun! Bil ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.’ dedi. Allah'a karşı ilk görevim, hak olandan başka bir şey söylemememdir. Gerçekten ben size Rabbinizden bir mucize getirdim, artık İsrailoğullarını benimle gönder.” (Araf, 7: 104-105).
Hz. Yakub, Mısır’a giden oğullarına şöyle demektedir: “Oğullarım! Bir kapıdan girmeyesiniz. Gerçi ne yapsam da Allah’tan size gelecek olanı savamam. Hüküm, Allah’tan başkasının değildir. Yalnızca O’na tevekkül ettim ben; ve O’na tevekkül etsin, tevekkül edenler de.” (Yusuf, 12: 67). Bu ayetteki Hz. Yakub’un oğullarından niçin ayrı kapılardan Mısır’a girmelerini istediği konusunda söylenebilecek şey, daha önce çocuklarının Mısır’a gitmiş ve Mısır yönetiminde söz sahibi Hz. Yusuf’tan özel ilgi görmüş olmalarındandır. Bu sebeple o şehirde tanınıyor olabilirlerdi. İnsanların onları kıskanmalarından ve onlara zarar vermelerinden korktuğundan dolayı, Yakub bu tedbiri onlara hatırlatmıştır. Söylenebilecek ikinci şey ise, o dönemde açlık ve sıkıntının olduğudur. Böylesi durumlarda yönetimler sıkı tedbirler alırlar çünkü çok sayıda insanın bir araya gelmesinden endişe ederler. Belki de Yakub bu sebeple onlara ayrı ayrı kapılardan Mısır’a girmelerini tavsiye etmişti. Böyle bir ortamda birisine zarar verilirse diğerlerine verilmesin diye düşünmüş de olabilir. Nitekim günümüzde bazı aileler topluca bir yere gittiklerinde ayrı ayrı araçlara binmeyi tercih eder ve trafik kazası olursa aile hep birlikte yok olmasın isterler.
Yusuf kıssası bağlamında gündeme gelen bir soru da, “Bir peygamberin şeklen de olsa hırsızlık ithamında bulunması düşünülebilir mi?” şeklindedir. Konuyla ilgili ayet şöyledir: “Onların yüklerini hazırlatınca (Yusuf) su kabını öz kardeşinin yükünün içine koydurdu ve ardından bir çağrıcı, ‘Ey kervancılar, siz gerçekten hırsızsınız!’ diye bağırdı.” (Yusuf, 12: 70). “Siz hırsızsınız!” hitabı su kabı konusunda Hz. Yakub’un oğullarının karşı karşıya kaldığı bir itham değildir, ancak bu itham daha önce Yusuf’u babasından almış kaçırmış olmaları dolayısıyla doğrudur. O sabıkada bir rolü bulunmayan Bünyamin ise, zaten bunun kendisi hakkında bir muvazaa, bir danışıklı döğüş olduğunu bildiğinden bu ithamı kendi üzerine almamakta ve bundan memnun bile olmaktadır. Yazır’ın yorumu ilk anda akla gelecek bir anlam olarak gözükmemektedir. Çünkü “Siz hırsızsınız!” diye seslenen Hz. Yusuf değil, kralın eşyalarını koruyan kişidir (Ebu Zehra, ts., VII: 3843) ve onun, Hz. Yusuf’un kardeşlerinin zamanında Hz. Yusuf’a yaptıklarını bildiğine dair vahyi bir veri söz konusu değildir. Ayrıca, Hz. Yusuf’a böyle bir planı gerçekleştirmesini öğreten Allahu Teala’dır: “Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin eşyalarından önce onların eşyalarını aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünün içinden çıkardı. İşte Yusuf'a biz böyle bir oyun öğrettik. Kralın kanunlarına göre, kardeşini alıkoymasına imkân yoktu. Ancak Allah dilerse o başka.” (Yusuf, 12: 76).
En doğrusunu Allah bilir.