Yüksek yargıya sıra ne zaman gelecek?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün, üyesi olduğu mahkemede derdest olan bir dava ile ilgili telefon görüşmeleri, tam bir rezalet! Ama bu rezalet, maalesef savunulabiliniyor.

Sadece rezaletin göbeğindeki şahıs tarafından değil, yüksek yargıda yer alan diğer arkadaşları tarafından da! Öyle üstü kapalı olarak falan değil!

Açıktan..

Hem de gazete sayfalarında..

Öyle objektif yayın yapan gazete sayfalarında da değil!

Ergenekon terör örgütünün sanıklarının odaklaştığı Cumhuriyet gazetesinde!

Hayret etmemek elde değil!

Evet evet!.. İmtiyaz sahibi Ergenekon terör örgütü yöneticiliğinden yargılanan.. Yetmez; hemen hemen her sayfasındaki bir yazarı aynı terör örgütünde sanık olan Cumhuriyet gazetesinde, dün bir köşe yazısı yayınlandı!

Yazının sahibi, Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan.

Sahibi, yazarları Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan bir gazetede köşe yazısı yayınlatmak, bir Yargıtay üyesi için ne kadar vahim bir durum!

Yargıtay üyesinin evi, bu gazetenin önünden geçilerek gidilen bir yerde olsa, adamın evini taşıması gerekir..

Ama bu; durduk yerde gidip, terör örgütü üyelerinin odaklandığı bir gazetede, köşe yazısı yayınlıyor!

Köşe yazısı da, öyle bilimsel bir yazı falan değil!

Yine terör örgütü üyeliği suçlaması gündeme gelen, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ü savunmaya kalkışan bir yazı!

“Terör örgütü üyesi olmakla suçlanan kişileri, gelip Vakit gazetesinde mi savunacaktı? Tabii ki Cumhuriyet gazetesinde savunacak” diyeceksiniz.

Evet; siz de haklısınız ama, biz de garibimize giden durumu hatırlatalım dedik.

Böyle bir durum karşısında, Yargıtay Başkanı ne yapıyor?

Hiçbir şey!

Başkanlar Kurulu’nu toplayıp, “Beyler ne oluyoruz? Normal dönemde, Yargıtay üyeleri, genel olarak hukuki konularda belki görüşlerini açıklayabilirler.. Ama bugünkü ortamda, yarın önümüze gelebilecek dosyalardaki hukuki konular hakkında, hele hele terör örgütleri ile ilişkisi tartışmalı bir gazetede nasıl yazı yazabiliriz? Böyle saçmalık olamaz! Ya bu üyeyi ihraç edelim. Ya da en azından son bir ihtar yerine geçecek müeyyideyi uygulayalım” demesi gerekirken, hiçbir hareket yok!

Yargıtay 8.Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan’ın yazısındaki ifadeleri aktaralım, vahameti siz de görün!

İfade şöyle: “Tesadüfen elde edilen ilk delil derhal gönderilmeyip, tesadüfen elde edilecek diğerleriyle (?) birlikte ‘uygun zamanda’ gönderilmesi halinde ilk ve geçerli delilin de değerini yitireceği ve yasadışı niteliği kazanacağı Ceza Genel Kurulu’nun kararlarından anlaşılmaktadır.”

Dolambaçlı ifadelerle söylenilmek istenen ne?

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili hakkında tesbit edilen telefon görüşmeleri, hemen Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmediği için, artık delil niteliği kalkmış olur!

İşe bakın siz.

Yargıtay üyeliğine gelmiş bir hukukçu, “İşin özünde suç kastı yoktur” türünden açıklamalarla görüşlerini ortaya koyması gerekirken, usulî tartışmalarla terör örgütü üyeliği suçlaması yapılacak kişilere savunma taktikleri veriyor!

“Suç var ama, suçun soruşturması kurallara uygun yapılmadığı için, sen beraat edeceksin” diyor!

Oysa bunu sayfa köşelerinden ilan etmesine gerek yoktu sayın Aktan’ın.

Zaten yargılayacak olan daire, ya kendi dairesi, ya da bir sonraki daire!

Kaldı ki, temyiz edildiğinde zaten kendisinin de üyesi olduğu büyük kurulda dava görüşülecek!

Öyle ise, bu önceden ihsas-ı rey niteliğindeki açıklamalar ne oluyor?

Evet Sayın Yargıtay Başkanı, üyeleriniz önlerine gelen davalarda kullanacakları oyu önceden uluorta açıklarlarsa, Yargıtay’da davalara bakacak üye nasıl bulacaksınız?

Bu bir yana, bir yüksek yargıcın, suçların özü ile değil de, usulî eksiklikleri ile tartışma odağı olması ne kadar doğrudur?

Hele hele bu olaylar, somut olarak kamuoyunda tartışılan konular ise..

Temennim, Anayasa değişikliği tartışmalarında, bu tür yanlışlıkları önleyecek düzenlemelerin hayata geçirilmesidir. Düşünsenize; bir Yargıtay üyesi, “O delil çürük” diye, terör örgütünün gazetesinde yazı yazarsa, bir diğeri de “Delil sağlam” derse, bunun sonu nereye varır? Söyleyin Sayın Yargıtay Başkanı, bu işin sonu nereye varır?

VAKİT