Anayasal yargı kurumlarının anayasayı neredeyse düzenli olarak ihlal ettiği bir ülke oldu burası. YSK'nın seçimlerde oy vermek için TC kimlik numarası taşıyan nüfus cüzdanı şartı getiren kararı bunun son örneği.
YSK kararı, '298 sayılı kanunun 87. maddesi uyarınca, seçmenin kimliğinin tespiti amacıyla düzenlenmiş belgelerde; TC kimlik numarasının bulunması zorunlu hale getirildiğinden' söz ediliyor.
Şimdi 87. maddeyi okuyalım: 'Sandık seçmen listesinde yazılı seçmenin kimliği, nüfus hüviyet cüzdanı VEYA kimlik tespiti amacıyla düzenlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan resmi belgelerle belirlenir. Hangi resmi belgelerin kimlik belirlenmesinde kabul edileceği, Yüksek Seçim Kurulu'nca seçimlerin başlangıcında tespit ve ilan edilir.'
Bunda anlaşılmayacak ne var? TC kimlik numarası istenilen belge nüfus hüviyet cüzdanı değil, kimlik tespiti amacıyla düzenlenen 'diğer' resmi belgeler. Kanun koyucu zaten nüfus hüviyet cüzdanını seçmenin kimliğinin belirleneceği temel belge olarak kabul etmiş. YSK'nın 'tespit ve ilan edeceği' resmi belgelerin arasında yok nüfus cüzdanı.
Anlaşılan 'VEYA'nın ne anlama geldiğini çözememiş YSK üyeleri. Açıp baksalardı bir TDK sözlüğüne: 'Ayrı olmakla birlikte aynı değerde tutulan iki şeyi anlatan kelimelerden ikincisinin önüne getirilir. Olacağı sanılan, seçime bırakılan şeyler ikiden çok olursa kullanılır.' Anlaşılmayacak bir şey var mı? Aynı değerde olan iki şeyden birinin önüne gelir ve bunlardan birini seçersin.
Yasa maddesinde o iki şey ne? Birisi nüfus hüviyet cüzdanı. Varsa, seçmenin kimliğini bununla belirlersin. 'Veya' diğer kimlik belgeleriyle belirlensin ki onlarda TC kimlik numarası olmalı.
TC yüksek yargıçlarının bunu anlayamadıklarını düşünemiyorum. Buna inanamam.
Ayrıca, madde 87'ye göre YSK'ya verilen görev nüfus cüzdanının özelliklerini saymak değil, kimlik tespitinde kabul edeceği ve üzerinde TC kimlik numarası bulunması şart olan 'diğer resmi belgeleri' belirlemek. Kanunda olmayan bir yasak icat edemez YSK; yaptığı, anayasal suçtur.
Temyizi olmayan bir yüksek yargı kurumu ne kanuna ne de akla uyan bir karar alıyor. Bunu yaparken de milyonlarca kişinin en temel demokratik hakkı olan oy verme hakkını gasp ediyor. Mesele vatandaşın oy vermek hakkının kısıtlanması da değidir sadece, birilerinin vatandaşın aklıyla dalga geçmesi.
Karşı karşıya olduğumuz durum yeni bir '367 skandalı' ve '411 vakası'dır. Dün Anayasa Mahkemesi sahnedeydi, bugün seçim öncesinde YSK. Yarın, 'seçime ne gerek var, biz yargıçlar zaten yönetiyoruz ülkeyi' diyecekler korkarım.
Öncesinden konuşulmadı, cin fikirli bir eski savcı bunu yüksek sesle telaffuz etmedi, ama besbelli ki bir cinfikirli yine çıkmış. Anlaşılan bazı bürokratik 'dokunulmazlar' seçimleri mahkemelik yapmak istiyorlar.
Seçim çalışmalarının duayeni Tarhan Erdem de böyle diyor, ama YSK'nın yanlış yorumunda bile suçu siyasilere yıkıyor. Türkçe üstadı Hakkı Devrim de benzer bir tepki vererek yasakoyucuyu sorumlu tutuyor bu kargaşadan. Bu duayen gazetecilere sormak istiyorum: Yukarıdaki kanun maddesi YSK'nın yorumladığı biçimde anlaşılabilir mi Allah aşkına? Biraz Türkçe bilen herkes bu cümlede ne yazıldığını, ne kastedildiğini, gerekli kimlik belgelerinin ve YSK'nın görevinin ne olduğunu anlar.
YSK kararının akıl ve hukukla izah edilir bir tarafı yok. Vatandaşın oy verme hakkını gasp eden bir yargı kararı olabilir mi? Olur; bürokrasinin vatandaşa zulmü genetikse olur, sandıktan çıkan sonuca 'buna milli irade diyemiyorum' ittifakının elemanlarını biliyorsanız, olur.
YSK üyeleri ya Türkçe bilmiyor ya da niyet başka. Anlaşılan yine birileri 'durumdan vazife çıkartıp' demokrasinin önünü tıkamaya çalışıyor.
ZAMAN