HAŞİM AY / HAKSÖZ-HABER
Birlik Vakfı’ndaki iftar konuşmasında “Suriye'nin kuzeyinde çok ciddi bir proje uygulanmaktadır.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada IŞİD’e karşı tutum bağlamında yaptığı YPG-Nusra kıyası ilgi çekiciydi.
Konuyla ilgili Erdoğan’ın sözleri şöyle:
“Bize verilen cevaplar var, diyorlar ki; 'PYD, YPG bunlar DAEŞ'e karşı savaştıkları için biz onlara destek veriyoruz' diyorlar bazı dost ülkeler. Peki, bunu böyle söylüyorsunuz; El Nusra'yı terör örgütü olarak kabul ediyorsun. El Nusra da DAEŞ'e karşı savaşıyor, onu niye dost olarak kabul etmiyorsun?”
Hayır, yanlış anlaşılmasın. Bu kıyası yapan Erdoğan muhataplarına “Geliniz, IŞİD’e karşı Nusra’yı destekleyelim!” demiyor. Kaldı ki zaten kendisi de resmiyette Nusra’yı tıpkı muhatapları gibi “terör örgütü” olarak görüyor. Keşke böyle olmasa ama gel gör ki işin aslı bu.
Tüm bunlarla birlikte Erdoğan’ın YPG/PKK hamisi muhataplarına sorduğu soru gayet ufuk açıcı ve yerinde bir soru olduğu muhakkak. Bu köşeye sıkıştırıcı soru karşısında muhataplardan cevap beklemek beyhude bir tutum olur ki zaten kimsenin bunu beklediği de yok. Bu soru, YPG’yi bir süredir IŞİD’le savaşıyor diye adeta küresel kurtarıcı ilan eden ve her fırsatta destekleyenlerin samimiyetsizliğini, tutarsızlığını, çelişkilerini açıkça ortaya seren bir sorudur. YPG/PYD’yi IŞİD’le savaşıyor gerekçesiyle himaye edenlerin bu yaklaşımı tutarlı olsaydı aynı şeyi Nusra Cephesi, Ahraru’ş-Şam gibi IŞİD’in zulüm ve vahşetine muhatap olan kesimlere de göstermesi gerekirdi. Kaldı ki kahraman ilan edilen YPG/PKK’nin özünde IŞİD’den farklı bir özelliği de yok. Sonuna kadar saplandıkları dayatmacı, faşizan ve tefrikacılık hasletleri dolayısıyla iki yapı da muhaliflerine karşı aynı refleksleri vermekte, aynı zulüm ve vahşet mekanizmasını işletmektedir.
Bu bağlamda insaf sahibi herkes rahatlıkla görecektir ki; aslında salt bu gerekçe bile YPG/PKK’nin desteklenmesini gerektirmez. Çünkü kendisine karşı desteklenenden (IŞİD) farkı yok. Bu noktada bir Nusra veya Ahrar’la kıyasladığımızda bu iki yapının YPG ve IŞİD gibi muhalifleri karşısında zulüm ve vahşet üreten yapılar olmadığı aşikardır. O halde neden desteklenmiyorlar? Nedeni belli; çünkü temelde YPG/PKK’den ve himayecilerinden farklılar. Onlar İslamcı olup YPG ve IŞİD gibi piyonlarla uğraşmaktansa asıl fitne başı olan Esed, İran ve Rusya’yı karşılarına alıyor, bunlarla savaşıyorlar. “Himayeciler”in işine gelmeyen tam da bu. Çünkü Esed’i gözden çıkaramıyorlar. Bir de olayın paradigmatik-itikadi boyutu var tabi. YPG/PKK her ne kadar kendisiyle savaştığı söylenen IŞİD gibi zulüm ve vahşet üretme potansiyeline sahip ise de küresel himayeciler nezdinde hiçbir zaman bir Nusra veya Ahrar’la yan yana getirilmez. Çünkü seküler-laik olması hasebiyle paydaş itikadın bir tür garantörlüğü işlevini görür. Yani YPG/PKK istediği kadar zulüm ve vahşet üretsin; eninde sonunda IŞİD, Nusra, Ahrar fark etmeksizin bilumum İslamcıdan her zaman için daha sevimli ve daha tercih edilebilirdir.
Demek ki neymiş, küresel himayeciler YPG/PKK’yi sadece IŞİD’e karşı savaşıyor gerekçesiyle desteklemiyorlarmış. Bununla birlikte aynı seküler-aydınlanmacı paradigma veya itikada mensup olmaktan kaynaklanan bir güven ilişkisi var aralarında. Bu paradigmaya bağlı olduktan sonra onun sağı veya solunda yer almanızın çok da kayda değer bir ehemmiyeti yok.
Keşke bu ufuk açıcı ve diplomatik planda cesur kıyası yapan Erdoğan olayı şöyle bitirmeseydi: “Bize göre iyi terörist, kötü terörist olmaz, teröristlerin hepsi kötüdür.” Çünkü bu tanım, az önceki kıyasın arkasından gelince sadece YPG/PKK ile IŞİD’i değil aynı zamanda YPG/PKK ile Nusra’yı da aynı kefeye koymaktadır. Bu ise hem açık bir haksızlık olmakta hem de yukarıda değindiğimiz itikadi ölçü bağlamında basiretten yoksun olmaktadır. Bunun yerine “Senin YPG/PKK’yi IŞİD’e karşı ne kadar himaye etme hakkın varsa benim de benzer gerekçelerle Nusra, Ahrar da dahil İslamcı muhalif kardeşlerimi YPG/PKK, IŞİD ve Esed’e karşı himaye etme hak ve sorumluluğum var” dese.
Tamam “diyemiyor”, o zaman en azından sussa da bu güzel kıyasa gölge düşürmese….