Tevhid akidesinin verdiği özgüvenle masalımsı dünyalarda yaşamak kolaydır. Önemli olan bunaltıcı problemlerin yaşandığı dönemlerde muvahhid kalabilmektir.
Müslüman, dünyayı yorumlamakla değil değiştirmekle mükelleftir. Keza yorumlamak kolay, değişim için gayret göstermek zor olandır. Bunun yolu Kur'an’da ilk nazil olan ayetlerle birlikte gösterilmiştir. Yol buradan başlar… Tasavvurun inşası ile başlayan yol, amellerin ihyası ile devam eder. Bu yol, dîni Allah’a has kılma yoludur. Yol azığı, emrolunduğu gibi dosdoğru olmadır.
Yol sorunu olanla yolda sorunu olan bir değildir. Yoldakilerin yol sorunu yoktur, yolda sorunları vardır. Yolda olanların sorunları pekâlâ olacaktır. Ancak yol sorunu bizatihi sorundur. Yol bilgisine sahip olmak dahi kişiyi yolda oldurmaz. Yol sorunu yolda olanın sorunu gibi değildir. Yolda karşılaşılan sorunlar rahmet yüklü iken yol sorunuyla yaşamak felaketin ta kendisidir.
Ruhların yoğrulmasının sayıların çoğaltılmasından zor, ancak zorunlu olduğunu sadece yolda olanlar bilir. Yolda olmak uyanık olmayı gerektirir. Yolda karşılaşılan sorunlar ancak vahyin aydınlığında çözülür.
İşaretlere ihtiyaç duyma, geriden gelenlere ise işaretler bırakma sorumluluğu yolda olmanın gereğidir. Bu yönde gösterilecek çaba amellerin en hayırlılarındandır.
Yolda yaşanılan bunaltıcı sorunların etkisiyle sabırsızlık gösterilmemelidir. Keza sabırsızlık zaferin en yakın olabileceği anda nimeti kaybettirebilir. Yolda olmak bedel gerektiren bir ameldir. Gül dermeye dikensiz yollardan gidilmez. Yolda olmak, zor zamanda konuşmak, zor zamanda Allah yolunda ‘ben de varım’ diyebilmektir.
Hedefe yürümek... Hedefe ancak yolda olanlar varabilir. Yol boyunca beraber olanlar yolda karşılaşanlar gibi değildir. Vefa duygusuyla yüklü olmak, geçerken uğramak değil ‘yanındayım’ demek için ötelerden kalkıp gelmektir.
Kulluğun Allah’a has kılınmadığı her iş fasittir. Bu kaygının ertelendiği hiçbir çaba şer’an hüsnü kabûl görmez. Yaşanılan her mesele akidevî olmayabilir ancak hiçbir mesele yoktur ki akideyle münasebeti koparılarak ele alınabilsin. Bundan ötürü her yeni günün yeni okumalara ihtiyacı vardır.
Modern dünya derin bir bunalım içindedir. Modern Batı zulüm ekiminin hastalıklı hasadıyla yüzleşmektedir. Modern insanın böğüren buzağısı, bireyselleşme ve dünyevîleşme hastalığıdır. Bu salgını, Mekke’nin dar sokaklarının fıkhını metropollere taşıyabilenler; çağı, olayları, insanları gerçek zamanlı okuyabilenler; yoldaki işaretleri ter, kan, gözyaşı ile çizebilenler aşacaktır.
Bu yolun adı Sırât-ı Müstakimdir
Sağlam bir inanç, ilmiyle amil bir Müslümanlık, an’ın fıkhını müdrik bir tefekkür yolda olanların yol azığıdır. Bilgi ile bilinci mezc eden farkındalık, kişiliğiyle mahfuz kimliğiyle makbul tutarlılık, önde gidenlerin nişaneleridir bu yolda.
Yolun başı da sonu da kimliğin kendisinden neşet ettiği La ilahe illallah hakikatidir. Yolda olanlar, içe dönük tahrip edici, dışa dönük imha edici illetlerden kurtulanlardır. Yol alabilenler, dış dünyayı mamur kılmanın ancak iç âlemi imar etme imkânından geçtiğine inananlardır. Yoldakiler, Allah’a olan güveni özgüvene, Tevbe-i Nasûh’u özeleştiriye feda etmeyenlerdir.
Kur’an’ı çağın idrakine sunma, sorunlarla vahyin aydınlığında yüzleşerek yol alma ile mümkündür. Selsebil’e, yolda dökülenler değil önde gidenler; yan çizenler değil dalgakıranlar vasıl olur.
Nice ulvî dâvâ zelil insanların elinde zayi olurken; onca süflî dâvâ aziz insanların omuzlarında yükselip enerjilerini tüketmiştir.
Bil ki aziz dâvâ, aziz dâvâ adamları ister…
Not: Bu Makale Ayrıca Nida Dergisinin 176. Sayısında Yayınlanmıştır