Yol, yolcu ve yol kenarındaki mukimler

AHMET YASİN ELKİ

Din yol demektir. Yol da yürünmesi için yapılandır. Yolda yürümek bazen düşmek, bazen yorulmak bazen de uzuvlarını yaralamaktır. Bazen koşarak gidilen, bazen de sürünecek halde gidilendir.

Kısaca yol yürünmek içindir… Düşe kalka ama yürünülen…

Yolda yürümek hedefini bilmek, bilinçli olmaktır. Yol, hedefi ve yolu bilen yolcularla kurşun gibi sıkılaşmış saflar oluşturup yürümektir. Yolda düşene el vermek, moral vermek ve koluna girmektir.

Bir de yolu, yolda yürüyenler üzerinden analiz, edebiyat veya eleştiriler yapmak için kullananlar vardır. Bunlar özellikle yolun kenarlarında kendilerine korunaklı tesisler yapmış, hiç çamur ve toprak değmemiş süslü elbiselerini giyip ellerine kalem ve mikrofon alıp, yolculara nizamat verirler. Onlara yolun erdeminden, güzelliğinden bahsederler ama bunu yürüyerek değil, yolcuları yolun kenarlarındaki tesislere çekerek yaparlar. Onların derdi yol, yolcular veya hedef değildir. Onların hedefleri yolcuları tesislerinde bekletmek, tesislerine para kazandırmak kendilerini büyütmektir.

Hayatlarında hiç yürümemiş veya yürümekten vazgeçmiş yol kenarlarını mekân tutan bu kişiler yolcuların her adımını, her düşüşünü ve her kalkışını konuşurlar, eleştirirler.

Güzel vitrinleri vardır. Mekânlarının her tarafını insanı cezbeden kokularla donatmışlardır. Yolculara büyük vaatlerde bulunurlar. Hiç gelmeyecek olağanüstü şöförlerin kullandığı, içerisinde her türlü servisin olan yolu çok hızlı gidecek araçlarla gitmek varken neden yürüdüklerini, neden kendilerini yorduklarını sorarlar. Hep beraber bu olağanüstü ve konforlu araçları beklemeyi salık verirler.

Mazluma verilen bir liranın hesabını yaparken, kendileri milyonları hesap vermeden toplarlar. Onlar için başkalarının yaptıkları büyük bir eleştiri konusuyken kendileri ve efratlarının yapıp ettikleri eleştirilmezdir. Onlar herkesi eleştirirken, kimse onları, tesislerini veya sözlerini eleştiremez. Bir eleştiri oldu mu hemen feryadı figan ederler.

Korkaktırlar, bencildir, egoisttirler, kibir abidesidirler.

Yolculardan gelen eleştiriler artınca hemen tesislerinde 5 adım ileri, 5 adım geri yürüyerek “biz de yürüyoruz” derler. Eleştiriler azalıp, gündem soğuduğunda hemen tekrar koltuklarına oturup ellerine kalem ve mikrofonlarını alırlar.

Diğer yolcuların dertlerini dert bilip elinden gelenleri yapan yolcuları eleştirirler. Kendileri hiç bir şey yapmazken hep yolculardan bir şey yapmalarını isterler. İstedikleri şeyleri kendileri yapma konusunda en ufak bir adım dahi atmazlar. Çünkü onlar liderdir, önderdir ve âlimdir. Onlar geride kalmalıdır. Onlar semirtilmelidir, onlar pohpohlanmalıdır.

Onlar yolcuların bütün yapıp ettiklerini, yayan kat ettiklerini hep küçük görürler ve yolculara “nirvana”yı müjdelerler.

Hem bilip, hem konuşan hem de tüm bunların yanında yürüyenlerden hoşlanmazlar.

Çok güzel konuşurlar, insanı dinlerken okurken cezb ederler. Ama verdikleri bilgi, öğrettikleri sadece insanı olduğu yerde sabitleyip, çürütmekten başka bir şeye yaramaz.

Ortaya koydukları pasifizmi, durağanlığı ve sapkınlıklarını meşrulaştırmak için her türlü yola başvururlar.

Bu kişileri boş verelim, biz yolumuza dönelim diyenler haklıdır. Lakin bunlar herkesin kendileri gibi olmaları için her türlü fitneyi kullanmaktan geri durmazlar. Birçok yolcunun yoldan çıkmasına sebep oldular, oluyorlar ve olacaklar.

Hem yürüyelim hem de bu dinin yolcularının bu tesis sahiplerinin tuzaklarına düşmemesi için azami çaba sarf edelim.

Allah’ım; bizi yürümekten alıkoyacaklardan beri tut. Bize bizle beraber yürüyecek önderler ve âlimler bahşet.

Allah’ım; bizi bilgimizle yolcuları yoldan saptıranlardan değil, yolcuları sırat-ı müstakimde sebat ettirenlerden kıl.

Hayırlı işin ufağı, büyüğü demeden gücümüzün yettiği her hayırlı işi yapmayı bize bahşet.

Bizi kibirlenenlerden, büyüklenenlerden ve bilgisi ile sapıtanlardan yapma.

Bizi, Müslümanlara bu yolda iyi bir kardeş kıl…