YKS ve ABİDE Sınavlarının Gösterdikleri

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) temel yeterlilik testine giren adaylar arasından 14 bin 971 kişinin hiçbir soruyu yapamayarak “sıfır çekmesi”, birçok kez revizyona uğrayan eğitim sistemine dair eleştirileri de gündeme taşıdı.

ÖSYM'nin hesaplama yöntemine göre, “sıfır çekmek” tabiri, yaygın kanının aksine, tüm soruları yanlış yapmak değil, testlerde 0,5 netten daha az yapmak anlamına geliyor.

YKS’nin ilk aşaması olan temel yeterlilik testinde (TYT) en iyi performansın Türkçe, en düşük performansın ise fen bilimlerinde gösterildiği sonuçlarda adayların yüzde 74,16’sı barajı geçerek ön-lisans programı seçme hakkını kazanmış oldu.

Sınavın ikinci aşaması olan “alan yeterlilik testleri”nde (AYT) en yüksek ortalamalar coğrafya testlerinde yakalanırken, adayların en başarısız olduğu alanlar kimya ve fizik oldu. Bu aşamada kız adaylar sayısal, sözel ve eşit ağırlık puan türlerinde erkeklere oranla daha iyi bir performans gösterirken, dil alanında erkekler öne geçti.

"Sıfır çekenlerin" sayısı düşüşte

Euronews Türkçe’ye konuşan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden eğitim sosyolojisi konusunda uzman Doç. Dr. Zafer Çelik’e göre; ‘sıfır çekenler’ olarak bilinen bu olgu uzun yıllardır yükseköğretime geçiş sınavlarında karşılaşılan bir sorun olup, bu sene ‘sıfır çekenler’in sayısı geçmiş yıllar ile kıyaslandığında düşmüş görünüyor.

“Ancak yükseköğretime geçiş sınavlarının sorularının zorluk düzeyleri yıllara göre farklılaştığından, sıfır çeken kişi sayısının artması ya da azalması bize anlamlı bir şey söylemiyor. Burada çok daha önemli olan mesele, oldukça büyük sayıdaki kitlenin doğru cevapladığı soru sayılarının düşüklüğü. Yani, yükseköğretime geçiş sınavlarında her bir testte 1 doğru yapan aday sayısının büyüklüğü çok daha ciddi bir soruna işaret ediyor,” diyor Çelik.

“2010’lu yıllarda hatta daha öncesinde de sıfır çekenlerin sayısı 30 bin 50 bin bandında değişiyordu. Öte yandan, matematik alanında sınava giren dört kişiden biri, bir matematik doğrusunu ancak yapıyordu. Bir eğitim sistemde en az 12 yıllık eğitimden sonra, bir kişinin temel matematik sorularında ancak bir doğru yapabilmesi, çok vahim bir durum,” diyor Çelik.

Yapısal sorunlar var

Dolayısıyla, Çelik, genel itibariyle başarısızlık olgusunun daha ciddi bir sorun olduğunu düşünüyor; zira bir adayın o gün kişisel bir sorunu olduğundan dolayı ‘sıfır’ çekme ihtimali olabilir, ancak ciddi oranda bir kitlenin çok düşük oranda doğru cevap veriyor olmasının daha yapısal bir sorunu ifade ettiğini kaydediyor.

“Demek ki, 12 yıllık eğitim sisteminden bir çocuğu mezun ettiğimizde temel bilgileri dahi öğretemiyoruz,” diyen Çelik’e göre, bunun sebebi, ilk ve ortaöğretimde sisteminde çocukların hiçbir temel yeterlilik ve bilgiye sahip olmadan bir üst sınıfa geçebilmesi.

Ancak uzmanlar bu tablonun bir yıllık bir sorun olmadığına, on yıllardır devam eden yapısal sorunların eklemlenmesinin bir sonucu olduğuna dikkat çekiyorlar.

“Öncelikli olarak ÖSYM ve YÖK’ün yükseköğretime geçiş sınavı verilerini kullanarak kapsamlı analizler yapması gerekmektedir. Verilere göre hangi özelliklere sahip okulların, bölgelerin ve öğrencilerin performansının daha düşük olduğu, hangi konularda öğrencilerin başarısız olduğunun analizleri yapılmalıdır. Bu analizlerin sonucuna göre veri temelli etkin politikalar geliştirilmelidir.” diyor Çelik ve ekliyor:

“Başarılı eğitim sistemlerinin nasıl başarılı olduğunu söyleyen meşhur McKinsey raporunda ifade edildiği üzere, her çocuğun ulaşacağı asgari yeterlilikler tanımlanmalı ve çocukların bu düzeye erişmesi sağlanmalıdır. Türkiye’de de çocukların bir üst sınıfa geçerken, asgari yeterlilikleri elde etmeden birçok dersi zayıfken sınıf geçirme uygulamasından vazgeçilmeli, telafi eğitimleri gibi çeşitli uygulamalarla öğrencilerin asgari bilgi ve beceriyi elde ettikten sonra bir üst sınıfa geçmesi sağlanmalıdır.”

ABİDE sonuçları da parlak değil

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), PISA ve TIMSS’e alternatif olarak Türkiye genelinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerine yönelik geliştirdiği ABİDE (Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirmesi) araştırması sonuçları da geçtiğimiz günlerde açıklanmıştı.

Buna göre, öğrenciler en temel becerilerde yetersiz kalırken, okuduklarını anlayamıyorlar. İlkokulda başlayan bu başarısızlık eğilimi, ilerleyen sınıflarda da artarak devam ediyor. Bu rakamlara göre, Türkçe testinde öğrencilerin yüzde 1,6'sı, matematikte yüzde 16,4'ü, fen bilimlerinde 9,4'ü, sosyal bilgilerdeyse 4,4'ü temel altı düzeyde kalıyorlar.

Tüm çocukların nitelikli eğitime erişimi üzerinde çalışan Eğitim Reformu Girişimi araştırmacısı Özgenur Korlu, eğitimdeki tüm alanlarda okur-yazarlık becerilerine karşılık gelen temel yeterlilik becerilerinde, ortaokuldan liseye geçişle birlikte başarı ivmesinde bir düşüş yaşandığını kaydediyor.

Ergenlik faktörü dikkate alınmalı

“Çocukları o dört yıl içerisinde kaybediyoruz,” diyen Korlu, söz konusu dönemde öğrencilerin lisede bağımsız bir birey olma yolunda ilk adımı attıklarına, ergenlik faktörünün ağır bastığına, sınav baskısının yaratıldığına ve çocukların kendilerini keşfetmeleri gereken bir dönemde sınava yoğunlaşmaları gerektiğine dikkat çekiyor.

“Dolayısıyla, bu dönemde söz konusu gençlere psiko-sosyal desteğe dönük politikalar gerekiyor. Temel yeterlilik testinde ortalama bir lise mezunu hiçbir dalda yeterliliğe sahip değil, demek ki ortaöğrenimde temel beceri kazandırılmıyor,” diyor Korlu.

Okullarda bir rehber öğretmen başına yaklaşık 500 öğrencinin düştüğüne dikkat çeken Korlu, çocuğun öğrenmeyle ilişkisinin yeniden kurgulanması gerektiği düşüncesinde:

“Öğrenci sınavı amaç olarak görmemeli, bu süreçte öğrendiklerini beceriye dönüştürmeli. Eğitimin uygulama boyutunda sorun var, okullar için imkan, çocuklar için fırsat eşitliği sağlanabilmiş değil ve sistem üzerinden radikal bir dönüşüm gerekiyor ve uzun soluklu bir süreç olacak.”

Fırsat eşitliği sağlanmalı

Korlu ayrıca Türkiye’de okulların tüm öğrencilere fırsat eşitliğini sağlayacak bir sosyal politika mekanizması haline getirilmesi gerektiğini kaydediyor:

“Son rakamlara göre, annesi lisans-üstü mezunu olan öğrenciyle, ilkokul mezunu olan öğrenci arasında Liselere Geçiş Sınavı’nda 127 puan fark var.”

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Mayıs ayında liselerde yeni eğitim sisteminin detaylarını açıklamıştı. Buna göre ders sayısı azalırken, tasarım beceri ve mühendislik atölyeleriyle çocukların hayal kurmaları ve becerilerini uygulayabilmeleri hedefleniyor.

Eğitim Haberleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 üniversiteye rektör atadı
Bakan Tekin: Belediyelerin anaokulu açma yetkisi yok
Bazı illerde eğitime ara verildi
Birçok ilde eğitime 1 gün ara verildi
Erdoğan: Eğitim siyasi hesapların mezesi yapılmamalı