Kur'an-ı Kerim’in müminlerin gündemine getirdiği peygamberlere karşı tavırlardan birisi de inkârcılar tarafından onların “büyülenmiş kimseler” olduklarının iddia edilmesidir. Ne var ki, bu kelimenin Arapça karşılığı olan (مُسَحَّرِينَ) kelimesinin tek anlamsal karşılığı “büyülenmiş kimseler” değildir.
Kur'an’ın, “Onlar şöyle dediler: (Şuayb) Sen, olsa olsa iyice büyülenmişlerdensin." (Şuara, 26: 185) şeklindeki ayetinin “büyülenmişlerdensin” şeklinde çevirisini naklettiğimiz kısmının orijinalinde geçen ente min el-musahharin (أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ) ifadesine verilebilecek anlamlardan birisi de “Yiyip içen kişilerdensin.” (lafız olarak “ciğerli kimselerdensin”) şeklindedir. Ne var ki, baktığımız 29 Kur'an-ı Kerim mealinde1 “Yiyip içen/ciğerli kimselerdensin” şeklinde bir çeviri tercih edilmemiştir.
Taberi, tefsirinde yukarıdaki ayette Hz. Şuayb’a peygambere yönelik ente min el-musahharin ithamı sahiplerinin, “Biz nasıl yemek içmekten ayrı düşünülemezsek sen de öyle yemek içmekle malül birisin, melek değilsin.”2 demek istediklerini ifade etmektedir. Kelbî de, İbn Abbas’tan naklen bu anlamı belirtmekte ve Arap şair Lebid’in şu ifadesini aktarmaktadır: “
فإن تسألينا فيم نحن فإننّا ... عصافير من هذا الأنام المسحّر
Bize ne yaptığımızı sorarsan, şüphesiz ki biz… (adeta) şu yiyip içen mahluklardan serçeleriz.3 Yani, “Sen bizim gibi bir beşersin, yiyip içiyorsun.”4
Verdiğimiz müfessirlerin belirttikleri görüşten –ki başka müfessirlerden de bu görüşü aktaranlar vardır- ve Lebid’in ifadesinden anlaşılan musahharin kelimesinin tek çevirisinin “büyülenmişler” olmadığıdır. Özellikle yazının girişinde mealini verdiğimiz ayetteki bu ifadenin ne anlama geldiği konusunda iki yaklaşım varken kelimenin akla gelen ilk manası olan “büyülenmişler” vb. anlamların günümüzde daha yaygın olması, kelimenin “yiyip içen kimseler” şeklindeki anlamının unutulduğunu ya da dikkate alınmadığını göstermektedir. Bu durumda musahharin kelimesinin anlam daralmasına uğradığını söylemek mümkündür. Bu nedenle kelime sadece “büyülenmişler” anlamıyla sınırlı bir anlama delalet eder hale gelmiştir.5
Ek olarak, yukarıda mealini verdiğimiz ayetin devamında inkârcıların, “Sen sadece bizim gibi bir beşersin. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” (Şuara, 26: 186) demeleri de dikkate alındığında –Kur'an’ın bu lafzı içeren tüm ayetlerinde anlamın böyle olduğunu iddia etmeksizin, bu ayet bağlamında- kastedilenin “büyülenmişlerdensin” değil “(bizim gibi) yiyip içenlerdensin” olmasının daha uygun olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü “onlar gibi yiyip içmesine” itirazlarının ardından bir de “beşer oluşuna itirazları”nın gelmesi buna işaret etmektedir.
Allah en doğrusunu bilir.
Dipnotlar:
1-www.kuranmeali.org 08.07.2012.
2-Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetu’r-Risale, Beyrut, 2000, XIX, 392.
3-Seâlebî, Ebu İshak Ahmed (h. 427), el-Keşf ve’l-Beyân an Tefsiri’l-Kur'an, 10 c., Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, Beyrut, 2002, VII, 176.
4-Bu anlamın Kelbî’nin yanında başkalarının da söylediklerine dair bkz. Şevkânî, Muhammed b. Abdullah (h. 1250), Fethu’l-Kadir,Daru İbn Kesir, Şam, h. 1414, IV, 130.
5-Karagöz, Mustafa, “Şuara Suresi 153. ve 185. Ayetlerdeki Musahharin Kelimesinin Tefsirinde Görülen Anlam Farklılaşması”, Marife Derg., C. 11, S. 1, Konya, 2011, s. 92-93.