Yiyin tırnaklarınızı

Merve Şebnem Oruç

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyareti Batı semalarında şimşeklerin çakmasına neden oldu. Gök gürültüsünü muhtemelen yakında duyacağız ama Avrupa ve Amerikan basınının Erdoğan-Putin zirvesini manşetlerden ve yorum sayfalarından görüş şekli huzursuzluğun ilk belirtileriydi.

Kuşkusuz bu zirvenin en değerli başlığı Putin’in Ankara’da, Rusya’nın Güney Akım doğal gaz enerji boru hattını iptal ettiğini açıklaması ve zirvede Türkiye üzerinden Avrupa’ya gaz akışı sağlayacak yeni hattın haberinin ilk kez verilmesi idi.

İptal edilen Güney Akım’la birlikte, Rus medyasının şimdiden ‘Türk Akımı’ adını verdiği yeni hattın kapasitesi 63 milyar metreküp olacak. Ukrayna ve Bulgaristan’ı bypass ederek Türkiye’den geçecek hat için Trakya’da Yunanistan sınırında oluşturulacak olan doğal gaz dağıtım ünitesi oluşturulacak.

Uzun süredir üzerinde ter akıtılan projeler yakında meyvelerini verecek. Şahdeniz Doğal Gaz Boru Hattı, Trans Hazar, Türkiye-İran ve Türkiye-Irak Doğal Gaz Boru Hatları, TANAP, TAP ve petrol boru hatları ile birlikte Türkiye enerji boru hatlarının merkezi haline gelecek. Osmanlı’nın yıkılışı itibarıyla enerji vanalarını sömürgeci devletlerin kurup uzaktan kumandayla yönettiği diktatörlüklerde kaybeden ve enerji fakiri bir ülke haline gelen Türkiye, enerji boru hatları üzerinden oynanan ‘Yeni Büyük Oyun’un göbeğinde yeniden oyuna dönecek. Enerji konusunda dışa bağımlı olan ve cari açığının en önemli nedeni de bu bağımlılık olan Türkiye, nükleer enerji santrallerinin de hayata geçmesiyle birlikte, sadece sırtındaki ağır yükten kurtulmakla kalmayıp enerji piyasasındaki önemli oyunculardan biri haline gelecek.

Aslında bu yeni bir durum değil. İki senedir karşılaştığımız darbe girişimlerinin, diktatörlük iddialarının, iç ve dış baskıların ardında yatan gerçek de, enerji oyununda Türkiye’nin bir süredir taşları yerinden oynatmaya başlamış olmasında saklı. Buna rağmen, Erdoğan ve büyük hamleleri yükselen ‘Yeni Türkiye’yi destekleyen medyada yaşadığımız gelişmelerin bu kısmı olması gerektiğinden çok daha az değerlendirildiği ve doğru okunabildiği gibi, Putin’in ziyareti de gerektiği kadar ele alınamadı. Enerji meselelerine vakıf birkaç isim dışında bu gelişmenin önemine dair kalem kıpırdatan olmadı. Nedendir bilemiyorum, pek çok kişi Hatice’yi geçip neticeye gelemiyor. Doğruyu söylemek gerekirse, yarın öbür gün Gezi kabilinden bir başka vaka daha kaşındığında veya bir başka darbe girişimiyle daha karşılaştığımızda ‘Neden yine bunlar oluyor?’ dememek için bu haftaki gelişme gibi kritik kilometre taşlarını fark etmek ve doğru yorumlamak gerek.

Ammavelakin Hasan Cemal ve Cengiz Çandar ile yol arkadaşları mevzuyu AB’den uzaklaşma, Kopenhag Kriterleri’nden kopma perspektifinden ele almakta hiç gecikmemişler. Putin’in Avrupa’ya doğal gaz savaşı açması bir Türkiyeli’yi neden bu denli rahatsız eder, anlayabilmiş değilim. Dengeler adına, menfaatler adına Suriye’de 300.000 insanın ölümünü dahi sineye çekmemizi, Mısır’da darbe rejiminin katliamlarını görmezlikten gelmemizi salık veren kişilerin, Rusya ve Batı çekişmesinden Türkiye’nin stratejik bakımdan fayda sağlıyor olmasından ve uzun vadede oyundaki pozisyonunu güçlendirip Suriye gibi insanlığın öldürüldüğü ülkelerde uluslararası politika değişimi sağlayabilecek nüfuzu ele geçirebilecek olmasından, bu ülkenin vatandaşı olan biri niye huzursuz olur çözebilmiş değilim.

İnsan kendini NATO için feda etmeye görsün bir kere, Putin’in Güney Akım Projesi’nin suya düşmesi nedeniyle böyle bir karar almak zorunda kaldığını iddia edecek kadar ipe sapa gelmez cümleler yazabilir dün gazetelerde okuduğumuz gibi. Putin’in Güney Akım’ın iptalini açıklamasının ardından AB Komisyonu’nun açıklama yapıp enerji bakanlarının 9 Aralık’ta yapacakları toplantıda ele alacaklarını açıklaması dahi, AB’nin Rusya’yı köşeye sıkıştırıp dayattıklarına razı etme planlarının suya düştüğünü göstermeye yeter. Veya aynı gün, Amerikan yönetiminin gün içinde Türkiye’nin Suriye’deki şartlarından olan güvenli bölge konusunda birbiriyle ters düşen açıklamalara imza atıp bu hamle karşısında afalladığını ve komik bir duruma düştüğünü görmemek için kendine oryantalist olmak gerekir. Mevzu bahis gelişmeyi, ‘Çok da abartmamak gerekir. Zaten Avrupa ABD doğal gazı alacak şekerim’ diye açıklamaya yeltenmek için de ya Batı’daki afallamayı göremeyecek kadar kör olmak ya da bile isteye manipulasyon yapmak gerekir ki ben tahminimi ikinciden yana kullanıyorum.

Açıkçası, hiç de öyle Rusya sevdalısı, Şangay Beşlisi ısrarcısı değilim. Ama aynı şekilde Türkiye çok iyi bir NATO şubesi olur. Kendimizi Batı’ya teslim edip çiçek gibi yaşayalım’ diyecek kadar da şaşkın ve zihnen köle olamam. Türkiye’nin öz çıkarları için gerektiğinde Çin’le, Rusya’yla, İran’la, gerektiğinde de ABD’yle, İngiltere’yle, Fransa’yla işbirlikleri yapabilecek olan bağımsız bir ülke olması tek dileğim. O yüzden bugün medyayı, STK’ları, düşünce kuruluşlarını silah niyetine kullanıp Türkiye’yi anti-demokratik gösteren ama utanmadan Mısır’daki diktatörlük şiddetine, İsrail’deki apatheid’e, Suriye’deki katliama sessiz bir alkış tutan Batı’nın, menfaatleri uğruna ‘demokrasi’yi eğip bükmesine tepkiliyim. Açıkçası buradaki kuklalarının haline de acıyorum. Ne diyeyim, ‘Yiyin tırnaklarınızı...’

YENİ ŞAFAK