Yirmi Yıllık Enkaz: Uğur Mumcu Suikastı

Uğur Mumcu'ya ait aracın enkazının da mirasçılarına iadesine karar verildi… Dalga geçer gibi! Yirmi yıllık netice mi?

Tamer Korkmaz, Umut davası sanıklarına mahkumiyet kararlarının çıkmasını değerlendiriyor:

Tamer KORKMAZ

Yirmi Yıllık Enkaz

Uğur Mumcu Suikastı'nın yirminci yıldönümüne bir hafta kala 'hakikatin üzeri' bir defa daha sıkıca örtüldü.

Nasıl mı?

Yargıtay'ın bozma kararının ardından Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görülen Umut Davası'nda sanıklar için yine mahkumiyet kararı çıktı…

(Mahkeme sanıklar Yusuf Karakuş, Abdülhamit Çelik, Fatih Aydın, Mehmet Şahin ve Recep Aydın'a 6 yıl 3'er ay; Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap'a da 12 yıl 6'şar ay ceza kesti.)

… … …

Uğur Mumcu'ya ait 06 YR 245 plakalı aracın enkazının da mirasçılarına iadesine karar verildi…

Dalga geçer gibi!

Yirmi yıllık netice mi?

'-Yiğidim, enkazım burada yatıyor!'

***

Uğur Mumcu'nun katili diye tutuklanan Yusuf Karakuş 16 Haziran 2000 tarihinde soruşturmayı yürüten DGM Savcısı Hamza Keleş'e verdiği ifadede, Umut Operasyonu'ndan otuz dört gün önce (3 Nisan 2000) dağa kaldırılıp işkence ve ölüm tehditleriyle Mumcu Cinayeti'ni üstlenmesi için hazırlanan senaryoyu kabul etmeye zorlandığını beyan etmişti!

Güldal Mumcu, İçimden Geçen Zaman adlı kitabında bakın ne diyor:

'Yusuf Karakuş pazarcı idi. Bir gün polisler gelip ona Uğur Mumcu cinayetini işlemiş olduğunu söylüyorlar…

O, bu olaya karışmadığını bunu da herkesin bildiğini ileri sürüyor. Polisler karışmış olduğu başka bir olay nedeniyle ona baskı yapıp olayı kabul etmesini sağlıyorlar. Karakuş, olay yerindeki tatbikattan sonra savcıya bunları anlatıyor, savcı da tespit ettiği polisler hakkında dava açıyor…' (Sayfa: 159)

***

Yusuf Karakuş, ağır işkencelere maruz kalarak ölüm tehditleri altında üstlenmek zorunda bırakıldığı cinayeti 'nasıl işlediğini' olay yerindeki tatbikatta (12 Mayıs 2000) 'ağızlara laik bir biçimde!' anlatması için 'bir ay boyunca' hazırlanmıştı!

7 Mayıs 2000 tarihli gazetelerin ezici çoğunluğu, Mumcu Suikastı'nın çözüldüğünden ve katillerin yakalandığından emin bir biçimde başlık atmışlardı.

Polis sorgusunda, 'Üç İranlı ajana gözcülük ettim, onlar da bombayı Uğur Mumcu'nun arabasına yerleştirdiler' şeklindeki repliği 'işkencelerden fal tutarak' seslendiren Yusuf Karakuş'un video görüntüleri ekranlarda fink atıyordu.

'Mumcu'nun arabasının altına bomba koyan üç İranlı ajandan birisi olduğu' iddia edilen Abdülhamit Çelik'in eşi Tuba Çelik ise evinde düzenlediği basın toplantısında cinayetin işlendiği gün olan 24 Ocak 1993'te İstanbul'da düğünlerinin yapıldığını söyleyerek kirli senaryoyu can evinden vurmuştu!

Çelik, gözaltına alınan dokuz zanlıdan Mehmet Şahin, Hasan Kılıç ve Mehmet Ali Tekin'in de düğüne katıldığını hatta Mehmet Ali Tekin'in video kamera ile düğünü baştan sona görüntülediğini basın mensuplarına anlatmıştı.

Hürriyet, başta Uğur Mumcu olmak üzere 1990'lı yıllarda işlenen laik aydın cinayetlerinin 'İrticaın ve İran'ın işi' olduğu yalanını pazarlamaya devam etti.

5 Haziran 2000 tarihli 'Acem Bülbülü' manşetinde 'İranlı ajan konuştu, başta Uğur Mumcu cinayeti tüm faili meçhuller aydınlandı' diye hüküm veren Hürriyet, sadece bir hafta sonra 'Acem Bülbülü'nün fabrikasyon olduğunu 'İranlı sahte' başlığı ile verdiği minnacık bir haberle kabullenmek zorunda kalıyordu.

***

Umut Davası devam ederken ilginç gelişmeler yaşanmıştı.

Bunlardan birini Güldal Mumcu'nun kitabında buluyoruz:

'Umut Davası'nın duruşmalarından birisi daha gerçekleşti, bugün. (7 Eylül 2001) Sanıklardan Rüştü Aytufan bir dilekçesini okudu ve dosyaya girmesini sağladı. Dilekçesinde şöyle diyor:

Tutuklu bulunduğum Eskişehir özel tip cezaevinde bir heyetin beni ziyaret edeceği söylendi. (…)

6 Eylül'de başsavcının odasına götürüldüğümde karşımda ABD Büyükelçiliği'nden güvenlik müsteşarı olduğunu söyleyen kişiler buldum. Konumlarını CIA mensubu oldukları yönünde belirginleştiren bu kişilerce sorgulanmak istendim. İran'a gidip gitmediğim yönündeki sorulara muhatap oldum. (…)

Mahkeme tarihinden bir gün önce CIA tarafından psikolojik baskı altına alınmam mahkemenin seyrini etkilemek değil midir?' (Sayfa:172-174)

***

24 Ocak 1993'teki Mumcu Suikastı'nı takip eden günlerde özellikle Milliyet (Aydın Doğan'ın Milliyet'i) cinayeti 'fabrika fiyatına' İran'ın ve İslamcı örgütlerin üzerine yıkıvermişti!

Gazetenin günlerce sürmüş olan mizansen/kurmaca yayınlarından sadece ikisinden söz etmekle yetineceğim…

2 Şubat 1993'teki 'Suikastlar İran işi' ve 5 Şubat 1993'teki 'Katiller İran Yapımı' manşetleri, '1990'daki Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Turan Dursun cinayetlerinden 1993'teki Uğur Mumcu Suikastı'na kadar' laik bir hat çekmişti, Milliyet!

***

Umut Davası'nı geçen hafta (17 Ocak 2013) noktalayan mahkeme kararının Mumcu, Kışlalı, Aksoy ve Üçok suikastlarını içerdiğini hatırlatmak istiyorum.

YENİ ŞAFAK

 

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?