Haksöz Haber
Dün İstanbul’un Maltepe ilçesinde bir yolcu minibüsünde yaşanan olay kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Başörtüsünden dolayı genç bir kıza saldıran ve aşırı doz laiklik komasına girmiş olduğu anlaşılan bir manyağın eylemi toplumun zihninde geçmişte karşılaşılan manzaraların canlanmasına sebep oldu.
Genç kıza hakaret edip, vuran ve başörtüsünü başından çeken, sonrasında ise gözaltına alınıp bilahare tutuklanan kadının yerinin gerçekten hapishane mi, yoksa tımarhane mi olduğu hususunda net bir kanaatimiz yok. Aslında bu konunun mahkeme tarafından da etraflıca tartışılmış olması gerektiğini düşünüyor ve ciddi manada rahatsız olduğu anlaşılan bu hasta ruhlu şahıs için şifa diliyoruz.
Bu hadise vesilesiyle gündeme gelen kınama-lanetleme açıklamalarının mahiyetine ilişkin olarak da 2 noktanın altını çizme gereği duyuyoruz.
Öncelikle burada saldırıya uğrayan şeyin “yaşam tarzı” olduğu söylemi samimi gelmiyor. Saldırı başörtüsü özelinde doğrudan İslami kimlik ve değerlere yöneliktir. Kemalist sistemin kirli-paslı geleneğini yansıtmaktadır. Yaşam tarzı vb. kavramsallaştırmalarla konunun köklü boyutunu örtmek, arka planını geçiştirmek kabul edilemez.
İkinci olarak da, ne yazık ki başörtülüye yapılan saldırıyı kınayanların bazısının söyleminde başörtüsü takmak ile şort giymek, mini etek giymek vb. müfsid eylemler eşitlenmeye çalışılmaktadır. Bu çirkin ve hadsiz bir benzetmedir. Belki dini ve ahlaki herhangi bir değeri bulunmayan birileri açısından bu böyle görülebilir, bu iki farklı eylem isteyen kadının ya da kişinin ne istiyorsa giyebileceği, o şekilde gezebileceği zemininde eşitlenebilir. Ama ahlaki bir kaygı taşıyan, helal-haram ölçüsüne inanan ya da inandığını söyleyen birileri için bu eşitleme asla olacak şey değildir, kıyaslanmaları bile kabul edilemez!