10 yıl önce, bombalı eylem sonucu ölen Ahmet Taner Kışlalı, dün Ankara’da anılmış! Anma konuşmalarından birisini de Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar yapmış.
Ne demiş Fethi bey? Aynen şöyle: “Tam bağımsızlığı, Cumhuriyetin temel niteliklerini korumak, laik, demokratik ve çağdaş Cumhuriyeti savunmak için bu yolda şehitler verildi. Ama yılmayacağız, korkmayacağız, korkutamayacaklar!”
Caaart, kabakâğıt! Türkiye’yi karıştıran sayısız cinayetin faili Ergenekon Terör Örgütü’nün avukatlığını yapan Deniz Baykal’ın partisinden belediye başkanı ol. Sonra da “Cumhuriyetin temel nitelikleri için şehit verdik” de..
Güldürmeyin adamı be..
Hani bu lâfları, 10 sene önce, 5 sene önce yaptığınızda, biz yine samimiyetsizliğinizi görüyorduk; ancak topluma anlatamıyorduk!..
Ama; artık toplum da görüyor, bu edebiyatın ikiyüzlülüğünü..
Ne Cumhuriyeti. Ne Laikliği? Ne Çağdaşlığı beyim..
Derin güçler, derin amaçları için öldürdü.. Hem öldürdü, hem de bu ülkenin inançlı insanlarını “katiller” diye hedef gösterdi..
Sizler de sokaklara döküldünüz, “Laik devlet” diye..
Ama sökmüyor işte.. Birbir ortaya çıkıyor; derin cinayetlerin derin izleri.. Aydınlanıyor; “Laiklik için öldü” dediğiniz insanların, aslında “Laiklik yanlısı” derin güçler tarafından nasıl katledildiği....
Aydınlanınca da, hemen tornistan oluyorsunuz piyasadan.
Nasıl mı? Anlatayım.. Danıştay Cinayeti’nin hemen arkasından, ortalığı velveleye verdiniz.
“Laik devleti yıktırmayacağız” diye!..
Oysa cinayeti işleyenlerin amacı, Laik devleti yıkmak değildi.. Ama ilk günler, medyanın da rüzgârı ile, cinayetin derin izleri, net olarak ortaya konulamadı..
Sizler de, günlerce o yönde propaganda yaptınız. Davanın her duruşmasında, mütedeyyin insanlara hakaretler ettiniz.
Sonra ne oldu? Cinayetin, derin bir iş olduğu delilleriyle ortaya çıktı..
O cinayetle birlikte, Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarının da amacının, toplumu, mütedeyyin insanlara karşı tahrik etmek olduğu gözler önüne serildi..
Sonra ne oldu? Duruşmaları adım adım takip eden, sanıkların cezalandırılmasını isteyenler, birer ikişer ortalıktan toz oldu..
“Danıştay Cinayeti, türban yüzünden işlenmiştir” propagandası yapılırken, Danıştay Başkanlığı, davayı adım adım takip ediyordu. Her duruşmada, avukatları hazır bulunuyor, ayrıca Danıştay’da hakimlik yapan, savcılık yapan bazı üyeler, mahkeme salonuna sabahın erken saatlerinde gelip oturuyor, “Laik devlete sahip çıkıldığı” imajı verilmek isteniyordu..
Katilin, Ergenekon Terör Örgütü adına cinayeti işlediğine dair delillere ulaşılınca, Danıştay, artık bu davayı takip etmez oldu..
Niye ki acaba?
“Cinayet, türban için işlendi ise, davayı takip ederiz. Cinayet, mütedeyyin insanları karalamak için işlenmiş ise, bir hakimimiz öldü ama, sağlık olsun, önemli değil” mantığı ile mi hareket ediliyor?
Bakın Cumhuriyet gazetesine..
Avukatları, kaç duruşmadır gelmiyorlar.
Oysa, dava Ankara’da yürüyor iken.. Özellikle de dava, “Türban yüzünden el bombası atılmıştır” iddiası ekseninde yürürken, İstanbul’dan kalkıp, Ankara’ya her duruşmaya giden Cumhuriyet gazetesi avukatları, sanıkların Ergenekon bağlantısı ortaya çıkınca, İstanbul’un içinden kalkıp, Silivri’ye gitmeye bile üşenir oldular..
Hooop arkadaşlar.. Neredesiniz.. Cumhuriyete atılan el bombalarının davası yürüyor, Silivri’ye.. Cumhuriyet’in avukatları neredesiniz? Niye gitmiyorsunuz davaya?.. Niye müdahil olmuyorsunuz? Sanık; dindar değil ise, ceza almasını istemiyor musunuz?
VAKİT