Danıştay bir karar verdi, milyonların dünyası karardı. Eşitlikle ilgisi olmayan, derin mağduriyet yaratan, genç insanların gelecek umutlarına büyük darbe indiren çok yanlış bir karar bu.
Bir buçuk milyon genç insan her yıl üniversite sınavlarına giriyor. Aileleriyle birlikte dört beş milyonluk koca bir topluluk söz konusu.
Bunlara meslek liselerinde, imam hatiplerde okuyan gençleriyle ailelerini de eklerseniz, Danıştay’ın katsayı kararının bu ülkede ne kadar geniş bir kitleyi ilgilendirdiği ortaya çıkar.
YÖK’ün son katsayılarına da kırmızı ışık yakan Danıştay, hem eşiğine gelinen üniversite giriş sınavlarını kaos ortamına itmiş, hem de bu sınavlar için büyük fedakarlıklara katlanan milyonlarca aileyi son derece müşkül durumda bırakmıştır.
Gerçekten çok yazık.
Nereden baksanız öyle.
İnsanlar ne istiyorsa onu okuyabilmeli, tercihlerini istedikleri zaman değiştirebilecek olanaklara sahip olmalı.
14-15 yaşında meslek lisesine giden bir çocuk, hayatta başka bir şey olmak istiyorsa, yolu açık olabilmeli.
İster mühendis, ister hukukçu, isterse sinema oyuncusu olmak için yeni tercihler yapabilmeli.
İşçiysen işçi kalacaksın, teknisyensen teknisyen kalacaksın, imam hatipliysen imam hatipli kalacaksın!
Olmaz böyle şey.
13-15 yaşındayken düz lisede fen bölümünü seçtin, hayat boyu başka bir şey okuyamayacaksın, ne mimarlık, ne uluslararası ilişkiler, ne hukuk, hiç birini aklından bile geçiremeyeceksin.
Bunun adı eşitlik olacak, öyle mi?
Ayıptır, yazıktır.
Bu kararın eşitlikle de, özgürlükle de bağdaşır bir yanı yoktur.
Bu kararın altında yatan gerçek nedene gelince, bu konuda herhangi bir kuşku olduğunu sanmıyorum.
Akla hemen imam hatipler geliyor. Danıştay kararlarının asıl hedefi, imam hatiplilere üniversite yolunu kesmektir.
Bu da büyük bir haksızlıktır.
Ve Danıştay bu haksızlığı devam ettirirken, aynı zamanda milyonları ilgilendiren bir kaosun kapısını da aralamakta maalesef bir sakınca görmemiştir.
Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bu ülke bazı temel sorunlarını bir türlü çözemiyor.
Bu sorunlardan biri de ‘din eğitimi’dir.
Çocuklarına din eğitimi vermek isteyen ya da çocuklarını dindar vatandaşlar olarak yetiştirmek isteyen ailelerin öteden beri devletle, yerleşik laiklik uygulamasıyla dertleri olmuştur.
İmam hatip okulları da bu dertlere bir çare olarak, bu ülkenin ‘din eğitimi sorunu’na bir çözüm olarak çok partili demokrasiye atılan adımla eşzamanlı biçimde ortaya çıkmıştır.
Ama yine eşzamanlı olarak, imam hatipliler devletin içindeki sivil-asker bir çekirdeğin gözünde öteden beri laikliğe bir tehdit olarak görülmüştür. Danıştay’ın son kararı da bu anlayışın ürünüdür.
Ne yapmalı?
Eğer eşitlik, özgürlük, hukuk gibi demokrasiyle ilgili ilkesel kaygılarımız varsa, tek tip kafa yetiştirmeyi demokratik hayat tarzına aykırı buluyorsak, o zaman Türkiye’de din eğitimi sorununu çözecek özgür ve demokratik bir çerçeveyi bir an önce kurmak zorundayız.
Gerçek laiklik bunu gerektiriyor.
İkinci olarak, meslek lisesi mezunlarına,(bu arada unutmayın, tüm meslek liseleri içinde imam hatiplerin oranı sadece yüzde 8) üniversite yolunu açmak için de gerekli düzenlemeler vakit geçirmeden yapılmalıdır.
Üniversitede türban, başörtüsü yasağı gibi, imam hatiplere, meslek liselerine üniversite kapısını kapatmak gibi demokrasi ve insan hakları aykırı ayıplardan bir an önce kurtulmalıyız.
Ama nasıl?..
Demokrasi önünde duran bazı duvarlar var ki hâlâ yıkılamıyor ne hikmetse...
MİLLİYET