Yılmaz Özdil Hazretlerinin Fanusu Şerifi

GÜNEY UZUN

Herkes gibi ben de haberi görünce bunun bir zaytung haberi olduğunu, birilerinin bizleri trollemeye çalıştığını düşündüm. İşin ciddiyetine ancak kitapların hazırlanış videosunu izleyince erdim. Erdim diyorum çünkü öyle kutsi bir hava vardı ki! Matbaa, dini merasim öncesi bir ibadethane gibiydi. Orada çalışanlar da işçi değil birer keşiş, havari gibi.

“Kemalizm bitti-öldü, artık tehlike değil!” diyenler için son olay herhalde öğretici olmuştur. Kemalizm ile ilgili yazdığında en çok satanlar içinde ilk sıralara giren Özdil gibi yazarların varlığı kadar milyon adet basılan kitapları alanların varlığı da görmezlikten gelinemez. Kemalist bir yazar için saatlerce kuyrukta bekleyen, sarılıp ağlayan psikologa terapiye gelmişçesine orada içini döken bir kitlenin, Kemalizmi savunuyor olmanın da duygusu ile diri, canlı ve aktif olduklarını söylemek gerekir. Bir de buna Erdoğan faktörünü ekleyin! Çünkü Kemalistlere çok yüklendi. Onları kendi içlerine çekilmeye, gettolarında (Beşiktaş, Kadıköy, Etiler) yaşamaya zorladı. Uzun bir süredir iktidardan ve nimetlerinden uzaklaştırıldılar. Yeri geldi adam yerine konulmadılar. Taltif edileceklerine hakir görüldüler. Onlar da Sözcü, Cumhuriyet, Aydınlık, Odatv, HalkTv arasında gidip geldiler. Sonuçta böylesine ucube şeyler çıkması herhalde kaçınılmazdı.

Yılmaz Özdil’in de yazdığı, Kemalist muhalefetin yılmaz savunucusu, hatta son kalesi Sözcü gazetesinde; hayat pahalılığına, vatandaşın alım gücündeki daralma ile ilgili haberleri bolca görürdük. Ekonominin iyi gitmediğine dair haberlerin Kemalizm ile soslanıp, yurttaşlara servis edildiği bu gazetenin artık böyle haberler yapamayacağına üzülüyoruz. Artık kimse kâğıda, mürekkebe gelen zamdan bahsetmeyecek. Matbaa ve basım sektörünün sorunlarından  dem vurmayacak. “Asgari ücret oldu 2020 TL ama maaşımızla bir kitap dahi alamıyoruz!” diyemeyecek.

 Ama her şey para değil. Memleketin hali içler acısı. İnsanımız bozulmuş. Kıskançlık, haset, çekememezlik diz boyu. Herkes adamın kazandığı parayı hesap ediyor. Neymiş efendim Yılmaz Özdil bir dakikada 1881x2500=4.702.500 TL kazanmış. Öyle değil. 54 yıl + 1 dakika. 54 yıllık ömrünü bu davaya harcamış. Haftada bir M. Kemal ile ilgili kitap yazmış. Bu nankörler bir de hesap soruyor. Bir dakikada 5 milyona yakın para kazanmışmış da. Bir önceki kitabı 1 milyon satmış da… Bazı üfürükçü, hurafeci rakiplerine toz yutturmuş da…

 Sonra bir de ülkede ekonomik kriz var diyorlar. Şimdi dakikada 5 milyon harcayabilen bir kitleye sahip  Kemalist toplumun eline imkân verildiğinde nasıl bir ekonomik açılım yapıp, katma değer üretebileceğini siz hayal edin.

Önümüzde 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim ve 10 Kasım tarihleri var. Düşünün (1920x2500) + (1919x2500) =9.597.500TL. Sırf KDV’sini hesaplayın. Devletin kasasına milyonlarca TL girecek. Bunlarla neler yapılmaz neler?  Ve bunu tek bir kişi yapıyor. Elinizde 100 tane daha Yılmaz Özdil olduğunu düşünün. Çarpın bu tutarları 100 ile. İnsan bir anda kendini Amerikalı, Alman gibi zengin hissediyor değil mi? Açıkçası benim CHP’nin ekonomiyi nasıl şahlandıracaklarına dair kuşkularım bu olayla bir anda sona erdi.  Ben ikna oldum.

Yılmaz Hocamız bir de bunları hiçbir destek almadan kendi “öz sermayesi” ile yapıyor. Arkasında devlet desteği olduğunu varsaysak NASA da kimmiş demez miyiz? Burada naçizane Bakanımız Mustafa Varank Bey’den Yılmaz Hocamıza destek vermesini rica ediyoruz. Hocamızda bir TUBİTAK Projesini hak ediyor. Bilmem robotmuş, yazılımmış, ilaçmış, uçakmış, roketmiş falan fistan. Bırakın bunları da hocamızı destekleyin.  Yılmaz Hocamızın hakkı olan sanayi teşviklerinden neden yararlandırılmıyor? Bu partizanlık da nedir ?  Bir Yılmaz Hoca kolay mı yetişiyor?

Adam tek başına katma değer üretiyor. Kitabının Türkçe baskısı bir dakikada tükenince Azerice, Rusça, Çince baskılarının yapılacağı duyuruldu. Ne mi oldu? Ülkedeki tüm dil kursları bayram etti. Yöneticiler sırf Özdil’in Türkçe kitabını alamayıp Rusça ya da Çincesini alma şansını kendinde gören birçok kişinin dil kurslarına yazıldığını ifade ediyor. Dünün Leninist ve Maocusu bugünün tövbekâr Kemalistleri ise bu durumu gözleri dolmuş ve şaşkın bir şekilde hayretle izliyor.

Tekstil ve turizmden sonra Yılmaz Özdil diye bir sektör ortaya çıktı. Şimdiden söyleyeyim: yastık altında dolarınız, euronuz varsa bozdurun. Çünkü Özdil’in İngilizce kitabı ile Türkiye dolara, euroya boğulacak. Amerika’nın Iphone XS varsa bizimde Yılmaz Özdilimiz var.

Ülkenin turizmine de katkı sağlıyor. Biliyorsunuz bir dakikada biten kitabı alamayan gariban Kemalistler için kitap evinde özel camekânlı bir alanda kitap sergilenmeye başlandı. Türbenin pardon yayınevinin önünde kuyruk sokağa taşmış. Kitapevinin sokağına Beşiktaş Belediyesi kahverengi turistik-dini mekânları gösteren tabelalardan asmış. Özdil Fanusu Şerifleri diye. Gelenler kapıda bir Sözcü gazetesi alıyor, ücretsiz girebiliyormuş. Yayınevi sahipleri önceliklerinin Kuzey Kore olduğunu, Küba ve diğer sosyalist ülkelerden turist çekmeyi de düşündüklerini belirtmiş.   

Hindistan guruları, Uzak doğunun Budist rahipleri, new age tarikatların kurucuları Yılmaz Özdil’i duymuş mudur? Özdil Hindistan’da doğsa idi şimdi nasıl bir kitleye sahip olurdu? Ama hakkını yemeyelim. Yılmaz Özdil çok yönlü biri olduğunu ispatladı. Kemalistliğinin yanında ayrıca iyi bir girişimci. Büyük holdinglerin CEO'ları kendisine gıpta ile bakıyordur. İktisat fakülteleri, teknoparklar start-up proje sahiplerine girişimcilik dersi vermesi için Özdil’den daha iyi kimi bulabilir?

Ülkenin Tek Ümidi Gizemli 1881 Kemalist Kim?

Kim bu kitabı alan 1881 kişi? Bu aydın, çağdaş, pozitivist, yurtsever bir o kadar halkçı, devrimci, işçiden yana olan, anti-kapitalist, tüketim kültüründen kendilerini kurtarmış bu şanlı toplulukla tanışmak isteriz. Yüzünü batıya dönmüş, hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyen, istikbali göklerde arayan, bizlere hep dogmalardan, batıl inançlardan uzak durmamızı öğütleyen,  din ile bizlerin uyutulduğunu, sömürüldüğümüzü, kullanıldığımızı ifade eden bu elit kitle kimlerdir bilmek isteriz.

Herhalde Özdil bu özel havarileri ile kapalı oturumlar, seanslar falan yapacaktır. Çünkü böyle bir kitle asla bir daha bulunmaz ve kaçırılmaz. Mesela devre mülk işine girse bu işte adı piyasada bilenen bazı işadamlarını sollar geçer. Tencere-tava işi de kârlı olur. Aynı kulvarda bir Kemalist tarikatçı ile rekabet içinde olabilirler ama olsun. Çünkü Özdil de kendi kalkınma modelini geliştirmiş bir alım. Sonuçta rekabet iyidir ve bundan Kemalistler fayda sağlayacaktır.

Ama benin aklım hala şu kitabı alan 1881 kişide. Acaba kitapla ne yapıyorlar? O kitap nerde duruyor? Kitaplık rafında mı, duvarda mı, özel para kasasında mı? Evlerine hayırlı olsuna gelenler oluyor mu? Gelenleri Yılmaz Özdil’in evine doğru döndürüp kitaba hürmetlerini sunuyorlar mı? Metroda, otobüste elinde 2500 TL’lik kitabı okuyan biri ile karşılaşacak mıyız mesela? Korsan kitapçılar bu mevzuda ne düşünüyorlar? Bir hazırlıkları var mı? Bu kitabın korsanı çıkarsa alanlar sahte Kemalist mi olacaklar? Korsan kitapçılar yakalanırsa adi suçtan mı yoksa ideolojik bir davadan mı yatacaklar?

İçinde gerçek dışı birçok bilgi de barındıran bu kitabı ve yazarını eleştirmek Atatürk’ü eleştirmekle eş tutulacak mı? Son olarak Atatürk’ü koruma kanunu duracaksa kanuna Yılmaz Özdil gibiler için özel bir fıkra eklenecek mi?