Conrad Oteli’nde önceki gün 2 Ocak 2012 Hamas hükümetinin Başbakanı İsmail Heniye’yi dinledik.
Elbette İsmail Heniye ve Hamas mensupları, kendi hükümetlerini yani Gazze’deki hükümeti seçilmiş ve tek meşru yönetim veya hükümet olarak görüyorlar. 2006 seçimlerinde Hamas beklenmedik bir başarı elde etmiş lakin hemen akabinde bir yıl sonra (2007) iç ve dış mihraklar birleşerek bu süreci baltalamış ve sabote etmişlerdi. Bunun ardından da Batı Şeria’da paralel Selam Feyyaz hükümeti kurulmuştu. Bundan sonra ise El Cezire gibi kanallarca İsmail Heniye hükümeti ‘el hükümetu’l mukale’ yani görevinden alınan hükümet tabiriyle anılmaya başlanmıştır. Son sıralarda ise uzlaşma zemini arayışları bazı somut adımlarla taçlandı. Bu yeni bir döneme ve uzlaşma dönemine işaret ediyor. Hamas ve İslami Cihad Filistinli örgütler arasında üst çatı örgüt olarak bilinen FKÖ içinde temsil edilmeye karar vermişlerdi. Bu, Filistinli gruplar veya örgütler arasında yeni bir paylaşım dönemine işaret ediyor. Lakin burada bazı kuşkular da ortaya çıktı. Bu da zımni olarak İsrail’i tanıma endişesidir. Bilindiği gibi, FKÖ aynen başlangıçta Hamas gibi kesinlikle parçalı çözümlere yanaşmıyor ve İsrail’i kalıcı olarak tanımaya yanaşmıyordu. Esasında Arafat, Camp David anlaşması sırasında (1979) veya benzeri dönemlerde İsrail ile barış sürecine katılmaya hazır olmasına rağmen diğer Filistinli örgütlerin muhalefetiyle bundan kaçınmış ve uzak durmuştur. Lakin Arafat özellikle İkinci Körfez savaşından sonra ‘kaçırdığı fırsatı’ telafi etmiş ve kademeli olarak İsrail’in varlığını ve kalıcılığını tanıyan bir süreç içine girmişti. 1994 yılında Oslo Anlaşması gerçekleşmiş ve Arafat ve örgütü Tunus’dan Ramallah’a intikal etmişti. Lakin 1995 yılında Rabin’in öldürülmesiyle birlikte süreç tıkanmıştı. Sonrasında yıkılan süreci ikame etme veya suni teneffüs çabaları fayda vermemiştir.
¥
Hamas’ın FKÖ çatısı altına girmesi zımnen İsrail’i tanıma anlamına gelip gelmediği hazirun tarafından İsmail Heniye’ye soruldu. Tabiatıyla Heniye’nin cevabı kestirmeden ‘hayır’ oldu. Zaten Filistin tarafı esneklik gösterse de İsrail bildiğinden şaşmayacaktır. Zira, hem Doğu Kudüs’ü Yahudileştirmeye devam ediyor, hem de Doğu Kudüs’ü de pazarlık dışına taşıyor. İsrail son sıralarda geri dönülmeyecek bazı adımlar atmaya başladı. Bunlardan birisi pazarlıkta ön şart olarak Filistinlilerden İsrail devletini Yahudi devleti olarak tanımasını istemesidir. Bu, uzlaşmaz Yahudi zihniyetinin bir ürünüdür. Ardından da Batı’sından sonra Doğu’suyla da birleşik Kudüs’ü ebedi başkenti olarak ilan etmeye ve uluslararası camiaya onaylatmaya çalışıyor. İsrail bunu, bütün İslam dünyasını hiçe sayarak ve kale almayarak yapıyor. Dolayısıyla buna mukabil bazıları da mukabele olarak Kudüs’ü İslam dünyasının başkenti ilan edilmesini salık veriyor. Bu çözüm müdür değil midir tartışılır. Lakin meseleyi nazariyat değil fiiliyat çözecektir. Önemli olan mukabil hazırlığınızdır. Hazreti Peygamber (Aleyhisselam) kıyameti soran birisine şöyle cevap veriyor: Kıyamet için ne hazırladın? Hazırlık veya mukabele olmadıkça tanım veya vakıayı tasvir bir işe yaramaz. Umumi ifadelerle, vakit harcamaktan başka bir yere varmak mümkün değildir.
¥
İsmail Heniye, İsrail’in politikalarının kendisini yalnızlaştırdığını da hatırlatmıştır. Hatta Filistin’i kuşatırken daha büyük daire tarafından kuşatıldığını söylemiştir. Aynen öyledir. Arap Baharı, İsrail’i daha da yalnızlaştırmıştır. İsrail 5 yıldır Gazze’ye abluka uyguluyor lakin abluka bumerang gibi geri dönüp kendisini vuruyor. Matruşka misali bir çember veya kuşatma var. Kuşatmanın çekirdeğinde ve iç çeperinde Gazze ve uzantısı olarak Batı Şeria ve Yeşil Hat yayılıyor. Lakin kuşatıcı İsrail’i de kuşatan bir dış çeper var ve bu İslam dünyasıdır. İsrail kuşatırken kuşatılıyor. İsrail bu çeperi yaramamıştır ve yaramayacaktır da. Arap Baharı ile birlikte bu çeper içinde bir siyasi birlik veya senkronizasyon yani eş güdümlülük sağlanacak olursa İsrail tıknefes olacaktır. İlk defa Arap Baharı ile birlikte İsrail’in varlığı gerçek anlamda tehdit altına girmiştir. İsmail Heniye’nin İsrail’i tarifi ve tasviri muktezayı hale muvafıktır. Yani durumla bire bir örtüşmektedir. Nitekim Foreign Affairs dergisinin (Kasım -Aralık 2011) sayısında Yosef Kuperwasser ve Shalom Lipner’in ‘Israel Under Siege’ yani İsrail kuşatma altında yazısı aynen İsmail heniye’nin tasvirini doğrulamaktadır. İsrail netice itibarıyla Filistin’i kuşatarak kendisini kuşatmıştır. Arap Baharı ile birlikte Filistin veya daha doğrusu Hamas değişen jeopolitik veya siyasi coğrafya sayesinde uzletini ve yalnızlığını kırarken İsrail iyice yalnızlığa gömülmektedir. Artık İsrail için stratejik hazine olan Mübarekgiller dönemi de bitmiştir. Bundan dolayı İsmail Heniye konuşurken umutluydu ve sanki yeni yılın ilk günü bu umudunu Türkiye ile paylaşmaya gelmişti. Bu yeni yılın ilk ziyaretçisinin kudümü; kudümü mübarek ve hayr olsun....
YENİ AKİT