Yıkıcı Tehdit ve ‘İçeriden Üretilen Korku’

KENAN ALPAY

Beklenmedik bir şey değildi ardı arkasına kalabalıkların arasına dalıp kendilerini patlatan intihar bombacıları. İntihar bombacılarını mazur görüp bağlı oldukları örgütü temize çıkarmaları da yabancısı olduğumuz bir davranış biçimi olmadı hiç. Kandil’deki PKK liderlerinin metropolleri savaş alanına çevirmek, devrimci halk savaşını büyütmek,Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Davutoğlu Hükümeti’ni devirmek etrafında dönüp duran mesajlarına ‘büyük müjde’ muamelesi yapılması da sıradan bir gelişme sayılır oldu.

Türkiye’de siyaset ve toplum son derece ahlaksız, şeref ve haysiyetten yoksun ideoloji ve kadroların kuşatması altındadır. İktidar şehvetleri zirve yapmış fakat toplumsal meşruiyetleri yerlerde sürünen kaotik bir siyasal ittifak ikna edemediği, desteğini alamadığı toplumu kan dökerek, korkuyu derinleştirerek, paniği yaygınlaştırarak ipotek altına almanın peşindedir. Siyaset ve topluma karşı her türlü suikasta sarılmakta tereddüt etmeyen bu “musibet ittifakıyla nasıl mücadele edilecek?” sorusu acilen cevap beklemektedir.

Korkunun Soluğu Ülkeye Egemen Olursa

Mezkûr musibet ittifakına karşı güvenlik tedbirleri kadar meşru siyasal söylem ve toplumu dinamik tutacak psikolojik destek birlikte ilerlemek zorundadır. Ancak gerek silahlı gerekse psikolojik saldırıların ana hedefi sadece kan dökmek ve zayiat verdirmekten ibaret değildir. Bununla beraber toplumsal yılgınlığı ve çaresizliği derinleştirmek, toplumu acziyet duygusu içinde tüketmek de hiç şüphesiz ana hedeflerden biridir.

Nerede ve ne zaman patlayacağı, kimi hedef alacağı belli olmayan, serseri mayın misali iş gören cinayet şebekesinin temel hedefi silahlı propaganda yoluyla kendini olabildiğince güçlü takdim etmektir. Ancak bu silahlı propaganda ve ona analiz-haber-yorum-rapor kılığında eşlik eden güçlü enformasyonla birlikte zayıflık, acziyet ve korku hissi perçinlenmektedir. Kendini zayıf düşmanını güçlü görmeye başlayan siyaset ve toplumun umutsuzluk ve teslimiyet uçurumuna sürüklenmesi mukadderdir.

En kritik mesele ise korku ve panik havasının sadece düşmandan kaynaklanmıyor oluşuna sağlamca odaklanmaktır. Mesela Ankara ve İstanbul’da kendini patlatan intihar bombacılarıyla birlikte güya ‘tedbir’ adına on binlerce defa paylaşılan güvenlik mesajları bütün bir toplumu “ölümün soğuk nefesi ensemizde” çöküntüsüne maruz bıraktı. Kimden geldiği, hangi somut delillere dayandığı, kime hizmet ettiği belirsiz ses kayıtları, araç plakaları, bombacı eşkâlleri zannedilenden daha ağır tahribatlar yapıyor.

Güya Hükümete yakın medyada temcit pilavı misali sabah akşam tekrar eden komplo teorileri bu bağlamdaki toplumsal korkuyu besleyen, büyüten hatta azdıran en önemli muharrik nokta olsa gerek. Daha düne kadar magazin programcılığıyla şöhret kazanmış ‘analistler’ ekranlarda büyük tuzaklar, sembolik anlatımlar, subliminal mesajlar, şifreli görüntüler üzerine büyük teorisyenler edasıyla ahkâm kesiyorlar. İki yüzyıl önceden yapılan planların, çizilen haritaların, kurulan devletlerin korku hikâyesi tadında nasıl aleyhimize işletildiği tekrar tekrar anlatılıyor.

Çok güçlüler, herkesi satın alıyorlar, etrafımızı sarıyorlar, içimizde gizlenen kriptolar marifetiyle bizi parçalıyorlar, yarın bugünden daha beter olacak tarzı söylemlerle nasıl bir toplum inşa edilir? Her şeyden önce iradesiz, muhakeme yeteneği felç olmuş, edilgen ve her türlü operasyona açık bir toplum oluşur elbette. İçeriden geliştirilen bu hastalıklı duygu, düşünce ve idrak yapısıyla tehdit unsurlarına karşı mücadele etme imkânı kalmaz.

İntihar Süsü Verilmiş Örgütsel İflas

Daha da kötüsü şudur: Çoğunluğu AK Parti tabanını teşkil eden cemaatler, cemiyetler, dernek ve vakıflar bu saçma ve yıkıcı mesajları sözde ‘hizmet’ adına paylaşarak ne kadar basiret ve ferasetten uzak olduklarını ortaya koymaktadırlar. Kaynağını anlamaktan, doğruluğunu test etmekten ve de kime hizmet ettiğini ölçmekten aciz öncü, sözcü, kurum ve temsilciler eliyle maalesef bu korku mesajları toplumun hücrelerine kadar işlenmektedir.

Müslüman bir toplumda “vesvese nedir, vesvasil hannas kimdir?” sorusuna hakkıyla cevap verilememesi kadar vahim bir durum olamaz. Şeytan ve dostları vesvese ile yıkıma bu derece kolay erişebiliyor ne yazık ki. Tehdit ve şantajlar söylentiler yoluyla dostlar arasında yaygınlaşan vehimlerle birleşince herkes adımlarını, programlarını sokağa çıkmamak üzerine kurgulamaya başladı.

Topluma abartılı kahramanlık duyguları aşılamakla abartılı tehdit ve korku duyguları aşılamak arasında sonuçları itibariyle hiçbir fark yoktur. İntihar saldırılarıyla hizaya geçmeye razı olmak yeni bir toplu intihar türüdür. Şehirlerin merkezine kazılan mayınlı hendekler, barikatlarla kesilen yollar, ilan edilen özyönetimler, basılan şantiyeler, yakılıp yıkılan işyerleri, dağlarda kurulan gerilla kampları istenen sonucu vermediği için intihar saldırısı konsepti devreye sokuluyor.

İntihar saldırısı konsepti sadece ahlaki açıdan değil askeri açıdan da tükenmişlik duygusunu teyit ediyor. Toplumun içine sürükleneceği korku örgüte güç, cesaret ve hâkimiyet kazandırıyor. Yaygınlaşan korku ilaçları, derinleşen panik alan hâkimiyetleri demektir. Bu ilaç ve kudreti intihar bombacılarına hediye etmeyi düşünmezsiniz değil mi?

Yeni Akit