HAKSÖZ HABER
Mahmut Erol Kılıç Yeni Şafak’taki köşesinde Muharrem ayı vesilesiyle kaleme aldığı yazısında “Hüseyin misiniz, Yezid mi?” diye sormuş! İyi yapmış, Müslümanlar, Müslümanım diyenler geçmişte, bugün ve gelecekte yeryüzünde şahit oldukları zulüm tabloları karşısında bu soruyu hep sormalı ve gerek nefislerinde gerek çevrelerinde adil bir şekilde cevaplandırma çabası ve sorumluluğu içinde olmalılar.
Peki acaba bu son derece gerekli ve yerinde soruyu soran Üstad, sorusuna kendisi nasıl cevap veriyor acaba? Hüseyinleşmekten bahsettiği yazısında Hüseyinleşmenin somut manada neye tekabül ettiğine dair ne söylüyor? Ve yine yazısı boyunca lanetle andığı Yezid’in safına düşmeme adına hangi somut, açık, örnek alınabilir tutumu sergiliyor?
Hüseyin’e mersiye okumaktan söz ettiği yazısında bir kez olsun değinmediği, bugüne dek de hiç aklına getirmediği yanı başımızda yaşanan Kerbela hususunda bir şey söylememesi, çağın Yezidi Beşşar katili hakkında bugüne dek tek bir olumsuz kelime sarfetmemiş olması ilginç değil mi?
Yazısı boyunca Hüseyin aşkından, Arap ülkelerinin kimisinde Yezid ismine rağbet edilmesinden, Selefi ekole mensup bir alimin psikolojik açıdan nasıl sorunlu bir kişilik olduğundan vesaire bahsediyor. Hakkını yemeyelim, Şia ile ilgili eleştirileri de var yazarın ama ne eleştiri! Daha cümleye başlarken “bazı müfrid Şii sitelerinde de” diye başlayan bir kayıt düşerek bir anlamda sorunun o cenahta o kadar da derin olmadığını ima ediyor adeta!
Ve bir dizi hurafeyle, batıni, tasavvufi yorumla süslediği yazısını şu cümlelerle sonlandırıyor:
“…Gelin bu hafta Sünni Şii hep beraber olalım zalimlere karşı “Ya Hüseyin” diyelim. “Hüseyin benden bir parçadır” diyen dedesi aşkına Hüseyin bizi birleştirsin. Onun ruhuna Fatiha’lar, Yasin’ler, Mersiyeler okuyalım. Çocuklarımıza rol model olarak Hüseyni olmayı öğretelim. Safımızı, ecdadımız gibi kavi ve billur tutalım….”
Gerçekten hayret etmemek mümkün değil! Irak’ı, Lübnan’ı yutan Sünniler için hapishaneye çeviren, Suriye’yi kan gölüne çeviren İran ve Şii yayılmacılığına tek kelime etmeden, kardeşlik nutku atmak olacak şey mi? Bin dört yüz evvel yaptığı zulümden ötürü Yezid’i lanetleyip, bugün gözlerimizin önünde Yezid’in yaptıklarını bine katlayan Beşşar zalimini ve arkasındaki gücü görmezden gelerek Hüseyinleşmenin mümkün olamayacağı, olsa olsa Yezidleşileceği açık değil mi?