Yeşil'in İfadesi ve Bazı Gerçekler

Bu canda bu nefes durdukça bu davanın karartılmasına izin vermeyeceğim. Hele şu PKK medyasına bakın, sersemler, siz savunduğunuz ve hizmet ettiğiniz örgütün geçmişini ve bugününü Kürt halkına unutturacağınızı mı sanıyorsunuz?

Orhan Miroğlu / STAR

Musa Anter davasının son duruşmasından bir gün önce Ankara'da Pazar günü gerçekleşen katliam olmasaydı, o duruşmaya katılacak ve Mehmet Eymür'ün tanık olarak dinlendiği bu duruşmaya benim de katkılarım olacaktı. Doğrusu pazartesi gününe bir katliamın acısıyla uyanmak, beni mahkemeye gitmekten alıkoydu. Gidip duruşmaya katılmak içimden gelmedi. Duruşma, avukatlarımın verdiği bilgiye göre yaklaşık dört saat sürmüş.

Mehmet Eymür'ün dinlendiği son duruşmada Yeşil'e atfen, benimle ilgili söylenenleri, PKK medyası çarpıtarak bir linç kampanyasına dönüştürdü. Yeşil güya beni Tayfun kod adıyla tanıyormuş, olayı PKK'ya yıkmak için beni sağ bırakmış filan..

Mehmet Eymür'ü bu yazıdan önce aradım ve görüştüm. Kod adı veya ajan gibi bir ifadeyi benim için kullanmadığını ifade etti.

Eymür, başka önemli şeyler de söyledi ve izniniz varsa yazmak istiyorum dedim. Aslında Eymür'ün yeniden dinlenmesi daha iyi olacak.

Yeşil'in ifadesini alan, Eymür değil. Kim bilmiyoruz, ama bir başka MİT yetkilisi olduğu biliniyor. İfadenin özetlenmiş kısmını MİT, Doğu Perinçek'in talebi üzerine , İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine, 28.8.2012 tarih ve esas no: 2009/191 sayılı yazıyla yollamış.

Yeşil bu resmi MİT belgesine göre Musa Anter cinayeti ve benimle ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor:

"Musa Anter'le çok iyi görüşen bir PKK/MK (Merkez Komite) üyesini, Musa Anter'le telefonla görüştürerek, anılanı Diyarbakır'a getirttiğini, söz konusu şahsa Musa Anter'in kaldığı Büyük Oteli tekrar aratarak, ben gelemiyorum sana bir adam gönderiyorum, alsın seni yanıma getirsin dedirttiğini 

"Musa Anter'in oğlunun olaydan onunla görüşmeye gittiğinden haberi olduğu halde hiç bir zaman ağzını açmadığını 

"Orhan Miroğlu'nu, Orhan Miroğlu olarak ismen tanımadığını, gıyaben bildiğini 

"Orhan Miroğlu'nu, olayın detayını sorguda anlatması, eylemin PKK'ya yıkılması ve sorgunun da bunu tamamlaması için kendisinin yaralı bıraktığını.."

Resmi MİT ifadesinde bu olay hakkında Yeşil'in söyledikleri bunlar.

Mehmet Eymür'ün bu ifadeyle ilgili yorumu ise şu:

"MİT, YEŞİL'İ, JİTEM'de çalışırken işlediği veya katıldığı cinayetler için sorgulamadı. Bizim Yeşil'i sorgulamamızın nedeni, Kürt asıllı İranlı, Askar Simitko ve Lazım Esmaeli'nin İstanbul'da kaçırılıp öldürülmesiyle olayıyla ilgiliydi. Diğer olayları anlatırken Yeşil  ciddi bir sorgulamadan geçmedi, söylediği bazı şeyler dezenfermasyon amaçlı da olabilir.."

Eymür, o dönemde JİTEM'in başındaydı dediği Veli Küçük'le de görüşmesini ve bu görüşmeye ait notları mahkemeyle paylaştı. Mahkeme Veli Küçük'ü dinleyecek, ama bu duruşmaya Eymür'ün de gelmesi son derece iyi olurdu, bu konudaki talebimizi mahkemeye bildireceğiz.

Eymür'ün söylediği önemli bir şey daha var:

"Yeşil'i sorgulayan MİT görevlisinin, Yeşil'e, Musa Anter cinayetinde kullandığını söylediği PKK/MK üyesinin kim olduğunu sorması gerekirdi. Ama bu belli ki sorulmamış."

Sorulmamış mıdır gerçekten?

Sorulmamışsa vahim, sorulup bu kişinin kimliği öğrenilmiş ve hala da devlet sırrı olarak gizleniyorsa, bu daha da vahim.

Dolayısıyla Dicle Anter, babasının kollektif katillerini aramak istiyorsa, PKK baskısıyla ikide bir bana saçma sapan sorular soracağına, babasını Diyarbakır'a çağırıp, JİTEM'in cellatlarına teslim eden bu ismin peşini bırakmasın. Onun yerinde olsam, Öcalan'a da Kandil'dekilere de bu ismi sorardım. Yeşil her şeyi doğru söylemiyor olabilir. Ama olayın o gece cereyan ediş şekli, olayda bir PKK ortaklığı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu ortaklığı bazı belgeleriyle beraber önümüzdeki duruşmada uzun uzadıya anlatacağım. İnşallah Dicle Anter de tatmin olur, ama benim için önemli olan kamuoyu vicdanının rahatlaması ve tatmin olmasıdır. Dicle şunu bilsin ki, Musa ağabey, JİTEM'e değil, PKK'ye güvendiği için öldürüldü.

Bu dava tozlu raflardan bugünlere Dicle Anter'in değil, benim çırpınmalarım ve çabalarımla geldi.

Mehmet Eymür, Yeşil'in ifadesinin bazı bölümlerini 2000 yılında ilk deşifre ettiğinde, Sedat Yurttaş'la beraber Diyarbakır'da suç duyurusu yapan benim. Hem de kimlerin hakkında.. Süleyman Demirel'den tutun da Ünal Erkan ve İsmet Sezgin' varıncaya kadar, dönemin bütün görevlileri hakkında. Sedat Yurttaş hatırlayacaktır, o suç duyurusu dilekçesini savcılar korktukları için almak ve işleme sokmak bile istemediler.

Dicle Anter'i o gün aradım ve aynı şekilde suç duyurusunda bulunmasını istedim, kızlarının-veya kızının İsveç'ten geldiğini, tatile gideceğini söyledi. Dicle Anter babasını kaybetmiş biri, acısına ve yasına saygı duyuyorum, ama babasının davasını 23 yıldır gündemde tutan, kendisi de büyük mağduriyetler yaşamış bir insana karşı PKK'nin başlattığı itibarsızlaştırma kampanyalarına katkı sunan yaklaşımlardan da üzüntü duyuyorum.

Dicle çok iyi biliyor ki, Bir günahım varsa o da yaşarken ve öldürüldükten sonra da babasına saygı duymam, o zor yıllarda Diyarbakır'da evimi ona açmamdır.

Yeşil güya beni sağ bırakmış?! Yeşil o gece olay yerinde yanındakilerle beraber dolanıp duruyordu. Katil ikimize onüç mermi sıktı. Sıfır nabızla hastaneye kaldırıldığıma Diyarbakır'da yüzlerce kişi şahittir ve o şahitler mahkemeye gelip tanıklıklarını paylaşacaklar.

Bu canda bu nefes durdukça bu davanın karartılmasına izin vermeyeceğim. Hele şu PKK medyasına bakın, sersemler, siz savunduğunuz ve hizmet ettiğiniz örgütün geçmişini ve bugününü Kürt halkına unutturacağınızı mı sanıyorsunuz?

Öcalan'ın MİT'in Ankara'daki bürolarında geçen gençlik yıllarını, MİT bölge başkanının kızı Kesire Yıldırım'ı, Pilot Necati'yi, her biri, görev bölümü yaparcasına, ayrı ayrı ülkelerin istihbarat örgütleriyle çalışan liderlerinizi, unuttuk mu sanıyorsunuz?

Musa Anter'i ajan ilan ettiniz, kuşattınız sonra da JiTEM'le işbirliği yaparak infaz ettiniz. Bir tek günahı vardı Musa Ağabey'in, size inanması.. İnandı ve bu inancın bedelini canıyla hayatıyla ödedi.

Bana gelince İyi ki yaşamışım, ve iyi ki hayattayım, Allah beni Zerdeşt'e, Hiwa'ya, anneleri, benim biricik meleğim  Canan'a ve sonra da kendinize köle yapmaya çalıştığınız Kürt halkına, bağışladı..

Kürtler'in özgürlüğü, Türk halkıyla kardeşçe ve ebediyete kadar kardeşçe yaşaması için canımı vermeye hazırım, kefenim cebimde ve sizden hem daha cesur, hem daha haklı, hem daha güçlüyüm..

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!