"Yeryüzünü İfsad Eden Güvercin Maskeli Çakallar Yenileceksiniz!"

5. yılına giren Özgür-Der Sivas Şubesi 18 Ekim Pazar günü Kent Meydanı'nda son haftalardaki gündeme ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Özgür-Der Sivas Şubesi PKK saldırıları/infazları, Rusya'nın müdahalesi sonrası Suriye'deki gelişmeler ve Kudüs'teki işgalci İsrail'in infazlarını konu alan bir eylem gerçekleştirdi. Basın açıklamasını topluluk adına Özgür-Der Sivas Şubesi başkanı Sinan Ceran okudu.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Yeryüzünü İfsad Eden Güvercin Maskeli Çakallar Yenileceksiniz!

“Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, «Biz ancak ıslah edicileriz» derler. Şunu bilin ki, onlar müfsidlerin ta kendileridir, lâkin anlamazlar.” (Bakara Suresi, 11-12. Ayetler) 

Suriye: Varsa yoksa “IŞİD tehdidi”… Bu tehdit konsepti ile kafayı bulanlar Suriye’de öncelikli tehdidin Esed vahşeti değil, IŞİD olduğuna inanmamızı bekliyorlar.

Suriye dramının global ölçekteki karşılığının Esed’in vahşetinden çıkıp IŞİD tehdidine dönüşmesi yani Suriye deyince artık akla gelen ilk şeyin IŞİD olması büyük bir saptırmaca. Ve maalesef Suriye halkının Batılı sözde dostlarının da katkısıyla bu algı oturmuş vaziyette. 4 yıldır Esed’in katliamlarına karşı kılını kıpırdatmayanların hemen tümü bir anda “IŞİD tehdidi” karşısında şahlandılar!

Esed’e müdahale etmek için BM’de mutabakat arayanlar, söz konusu IŞİD olunca mutabakata ve o dillerine doladıkları uluslararası hukuka hiç aldırmadan doğrudan müdahaleye giriştiler.

Suriye halkını Esed canavarının önüne yem olarak atanlar, halkı IŞİD canavarından koruyacak kurtarıcı rolüne soyundular!Esed canavarından kurtulmaya çalışan Suriyelilere adeta onu boşverin, daha büyük tehdit olan IŞİD canavarı ile savaşın dediler!

 IŞİD canavarı ile kafayı bulup halkı Esed canavarına teslim eden “küresel toplum”, Aylan’ın minik bedeni karşısında bir anda vicdana geldi!

 Her Suriye dediğinde söylevinin baş yerinde “vekâlet savaşları” terkibine yer veren Türkünden Kürdüne Arabından ecnebisine bilumum Esed işbirlikçisi sol unsurların maskesi ise bir kez daha düştü. Sözde antiemperyalist olanlar emperyalist Rusya’ya alkış tuttular. “Vekâlet savaşı” derken Suriye direnişi ve direnişin bir şekilde destekçisi olan ülkeleri suçlayanlar bizatihi kendilerinin, Rusya’nın, İran’ın Esed canavarı adına vekâleten Suriye’de bayrağı devraldığını görmezden geldiler.

Gelinen noktada Suriye’deki canavarlık karşısında kimsenin gıkı çıkmıyor. Herkes adeta üçüncü dünya savaşının çıkmasından korkarcasına sus pus. Hâlbuki o savaşı egemenler zaten başlatmışlar da geriye sadece bunun resmen ilanı kalmış. Uzun zaman boyunca dayatmasına rağmen Eğit-Donat projesini ABD boşuna mı çöpe attı dersiniz? Hayır! Kendi ajandasını Suriyeli özgürlük savaşçılarına kabul ettiremeyen emperyalist ABD, bile isteye Esed’in ve emperyalist Rusya’nın direnişçilerin başını ezmesine göz yumdu, yumuyor.

Eğit-Donat projesi üzerinden kendi muhalif-direnişçi profilini oluşturmaya devam ediyor. Proje çöpe atıldı çünkü projenin ortağı Türkiye’nin talep ve koşulları ABD-Rusya-İran-Esed şer ittifakının çıkarlarına uymuyordu! Şimdi hepsi laik ve işbirlikçi PYD/PKK’ye muhtaç. Ve dolayısıyla diğer işbirlikçi hırsız unsurları da organize ederek PYD/PKK şemsiyesi altında “ılımlı muhalifler”den oluşan “Milli Ordu”yu kurdular bile! Dün kuruluşu resmen ilan edilen “Demokratik Suriye Güçleri” aslında emperyalistlerin şimdi kavramsal olarak çöpe atmış göründüğü Eğit-Donat projesinin tamamlanmış halidir!

PYD ve onun silahlı kanadı YPG'nin baskı ve tehdidinden kaçan yaklaşık 40 bin Türkmen ile Arap, yaklaşık 5 ay önce Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldı. Boşaltılan köy ve şehirlere ise Kürtler yerleştirildi. Haseke, Tel Abyad, Rasulayn bölgesinden ayrılmayan binlerce Türkmen ve Arap cezaevine konuldu. IŞİD’in varlığı PYD’yi emperyal güçler tarafından kullanılacak bir aparat haline getirmiş. PYD’nin en büyük düşmanı, Kürt olsun olmasın İslami kimliğini ön planda tutanlar…

PYD’nin silahı tehdit, sürgün, gerekirse katliam. PYD, PKK’nin uzantısı, yöntemde IŞİD’in simetrik kardeşi.

Gazze

Erez (BeytHanun), Nahal Uz (Eş-Şucaiyye Sınır Kapısı) ve Kisufim'da (El-Karara Sınır Kapısı) 9 Ekim'den bu yana yoğunlaşan gösteriler esnasında yaşanan çatışmalarda 3'ü çocuk, 12 kişi hayatını kaybederken 572 kişi yaralandı. Bu saldırılardan 261'i gerçek, 69'u plastik mermiyle gerçekleşti. 242 kişi ise gazdan etkilenerek boğulma tehlikesi geçirdi. Olaylar sırasında 9 kişi de gözaltına alındı. 

Batı Şeria

Batı Şeria'da 9 Filistinli, bıçaklama olayları, İsrail askerlerinin açtığı ateş ya da çıkan çatışmalarda hayatını kaybederken, 550 kişi gerçek, 600'ü plastik mermiyle, 137'si Yahudi yerleşimcilerin darb etmesi sonucu yaralandı, 6'sı yandı. Yaralananlardan 200'ü çocuk, 40'ı ise kadınlardan oluşuyor.

38 Filistinli ve 7 İsrailli öldü

Ay başından bu yana İsrailli güvenlik güçleri ve yerleşimciler ile Filistinliler arasındaki çatışmalar şiddetlendi. Ekim ayında 38 Filistinli ve 7 İsrailli öldü. Ölen Filistinlilerden 7'si çocuk.

Yahudi yerleşimciler, geçtiğimiz ağustos ayı başlarında Nablus'ta Devabişe ailesinin evini kundaklamış olay sebebiyle anne, baba ve 18 aylık bebekleri hayatını kaybederken yalnızca 4 yaşındaki diğer çocukları sağ kurtulmuştu.

Suriye meselesinde ışidin konuşulması ne kadar yanılsamaysa Türkiyede ışidin konuşulması da yanılsamadır. İllizyondur. Kandırmacadır.

PYD Başkanı Salih Muslim’in bölgeden sürülmüş ağabeyi tefsir hocası Mustafa Muslim de ‘İslam ümmetinin umudu olduğu için Batı Türkiye’ye saldırıyor.’ diye haykırıyor.

Artık PYD’ye ABD’nin hava desteği ile 50 tonluk silah verdiği ayan beyan.

Onlar sadece ABD, AB ve Rus kapitalizminin Türkiye’nin özerkleşme eğiliminin önüne çıkarttığı engeller. İstikrar ve güven tekerini patlatmak için yola saçılan çiviler, aparatlar.

Kavramları Mermiye Dönüştürüp Namluya Sürmek

Her zaman olduğu gibi yine kavram fetişizmi ön plana çıkmış, dillere pelesenk olan bazı kavramlar bir kez daha yoğun biçimde çarpıtılmaya çalışılmıştır. Saldırı lanetlenirken, kurbanlar barış için yürekleri çarpan birer melek olarak resmedilmişlerdir. Oysa şüphesiz bu şekilde bir ölümü hak etmedikleri halde, saldırının mağdurlarını toptan bir nitelemeyle ‘barış güvercinleri’ şeklinde sunmak açık bir propagandadır. Barış kavramını adeta tekeline almış olan sol siyasi gelenek şiddeti ve militarizmi alabildiğine yücelten bir kültür ve pratiğe yaslanmasına rağmen bu kavramı sonuna kadar istismar etmekten kaçınmamaktadır.

Yanlış olan, çelişki teşkil eden şey bir yandan silahı, savaşı yüceltip, diğer yandan barış kavramını kutsayan tavırlar sergilemek, hatta savaşırken dahi barış adına hareket edildiği iddiasını seslendirmektir, ki sol gelenek bu konuda tam bir illüzyon oluşturmuş durumdadır ve aynı gelenekten beslenen bir hareket olarak PKK da bu tutumu mahir bir tarzda sergilemekte, sineğin yağını çıkartırcasına istismar siyasetini sürdürmektedir.  

Olayın duyulmasından itibaren belli çevrelerin IŞİD, terör, devletin bir terör örgütüne doğrudan ya da dolaylı desteği vb. tartışmalar üzerinden yürüttükleri kampanya da gayet dikkat çekicidir. Onlarca yıldır boğazına kadar şiddetin içinde debelenenlerin sözcülüğünü, savunuculuğunu yapanların ikiyüzlü bir tutum içinde kandan, şiddetten, terörden şikayet etmeleri komik değil midir? Bırakın geçmişi, dünü hala bugün dahi bir yandan yoğun biçimde uzantısı oldukları örgütün şiddet eylemleri ülkeyi kasıp kavururken, masum ve mağdur pozlarıyla kameralar karşısında barıştan, insanlıktan, terör karşıtlığından söz etmeleri ne büyük pişkinliktir!

Hem Fırsatçılık, Hem İkiyüzlülük

Evet, sivilleri hedef alan şiddet eylemleri, siyasi kimliğinden ötürü insanların bombayla parçalanarak katledilmesi türünden zulümler kınanmalıdır elbette ama bunu HDP mensupları ve yanlılarının yapmaları tek kelimeyle ayıptır. Yaklaşık 3 aydır trafik polisinden demiryolu işçisine, belediye otobüsünden ambulansa kadar kör bir şiddet bağımlılığıyla adeta her şeye saldıran, özyönetim saçmalığıyla kentleri yaşanmaz hale getiren bir örgüt ve onun savunucularının konuşmaya hakları olabilir mi? Reyhanlı’yı görmezden gelenlerin, Kobani azgınlığının sorumlusu çakalların bugün güvercin rolüne bürünmeleri ikiyüzlülük değil midir?

Devrimci Halk Savaşı saçmalığıyla tüm ülkeyi yangın yerine çevirenlere, ellerinde silahlarla gövde gösterisi yapan ve hendekler kazıp mahalleleri rehin alanlara yönelik operasyon yapılmasına karşı çıkanlar, yol kesip bomba patlatan PKK’lı militanların cenazelerinde boy gösterenler hiç sıkılmadan neredeyse sadece uzun sakallarına bakıp IŞİD’çi olduğundan şüphelendikleri herkesin derdest edilip zindana tıkılmasını savunabiliyorlar. Ülkenin koca kentlerinde silahlı elemanlarıyla devletçilik oynayanları, Cizre, Yüksekova, Silvan, Sur vb. pek çok ilçenin adeta örgütsel hakimiyet alanı ilan edilmiş olmasını görmezden gelenler bize hiç utanmadan günlerdir, aylardır Adıyaman’daki bir çay ocağından yola çıkarak ‘teröre karşı duyarlılık’ dersleri vermeye kalkışıyorlar. Utanmazlığın bu kadarına da pes yani!

Sadece şu son 3 ay içinde dahi yüzlerce, binlerce eyleme imza atmış bir örgütü kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı biçimlerde sahiplenen, arkalayanlar 2 tane IŞİD elemanının üzerlerindeki bombaları patlatmadan önce yakalanamamış olmalarından yola çıkarak bir dizi komplo teorisi ortaya atabiliyor, kirli-karanlık işbirliği tezleri geliştirebiliyor, bakanları istifaya çağırabiliyorlar.

Öfke ve Düşmanlığın Kaynağı

Burada biri öncelikli, diğeri ikincil ama sonuçta birbirleriyle bağlantılı 2 hedef gözetiliyor. AK Parti Hükümetini ve Erdoğan’ı sıkıştırmak, yıpratmak ve Suriye cihadına desteği kesmek!

Hükümetten ve Erdoğan’dan neden hazzedilmediğini, daha doğrusu neden nefret edildiğini biliyoruz. Özellikle Ortadoğu’da İslami hareketlerden yana tavır takınması nedeniyle Hükümete ve Erdoğan’a öfke büyük. Ve son dönemlerde ısrarla IŞİD öne çıkartılıyor olsa da sorun IŞİD’den ibaret değil.

Başından itibaren ‘cihadçı’ diye aşağılanmaya, suçlanmaya çalışılan Suriyeli mücahitlere yönelik desteğin devam ettirilmesinin şebbihalaşmış bu çevreleri müthiş rahatsız etmekte olduğu biliniyor. Suriyeli muhacirlerin geri gönderilmesini savunanların, “bizim ne işimiz var Suriye meselesinde” diyerek halkı kışkırtmaya kalkanların, “sınırları kapatalım” çağrıları yapanların, mücahitlere verilen desteği savaş suçu kategorisinde ele alıp uluslararası mahkemelerin gündemine taşımaya kalkışanların maskeleri düşmedi mi? Bu ikiyüzlülerin, mekanikleşmiş propaganda elemanlarının Kobani mevzusu ortaya çıktığında tüm bu tezlerinin tam aksi istikamette söylem ve pratiklere savrulduklarını görmedik mi? Bu da bize meselenin doğrudan İslami hareketlere karşı duyulan kin ve düşmanlıktan kaynaklandığını göstermekte değil mi?

Emperyalizmin iki eli kuruyacak, işbirlikçilerinin de…

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Kahramanmaraş'ta Şehitler Gecesi düzenlendi
Muş’ta “Neyi, niçin, nasıl okumalı” semineri yapıldı
Siyonist işbirlikçisi Coca-Cola fabrikası Bursa'da protesto edildi
Gazze nöbeti Saraçhane’de: Direniş sürüyor, dayanışma da sürecek!
Open Refah grubu İstanbul'da Gazze eylemi yaptı