(Gönüllü Kuruluşlar) PLATFORMU’nca organize edilen ve Yavuz Selim Meydanında gerçekleştirilen protesto eylemi, 21 Şubat 2016 Pazar günü saat 15.45’te başladı.
Eylemin sunuş konuşmasını yapan Özgür-Der Amasya Temsilciliğinden Özgür Eryiğit, bu meydanda Suriye ve Suriye bağlamında Türkiye’de gerçekleştirilen, failleri küresel aktörler ile yerli işbirlikçileri olan terörü lanetlemek, Suriye halkının haklı kıyamına desteklerini bir kez daha deklare etmek için toplandıklarını bildirdi.
ADER Derneği Başkanı Zafer Ergiden tarafından okunan basın açıklamasında, Suriye halkının haklı kıyamını bastırmak, Türkiye’nin Suriye ve diğer İslam coğrafyası ile bağlantısını koparmak, gelişen İslami bilinci dumura uğratmak isteyen batılı küresel emperyalist güçler ile yerli işbirlikçilerinin yeni oyunlarını izah edildi. Basın açıklamasında, bu yeni planları boşa çıkarmak için ne yapılması gerektiğine dair öneriler açıklandı.
Diyanet-Sen Amasya Şube Başkan Vekili İmam-Hatip Mehmet Hopal eşliğinde Suriye ve tüm ümmetin kurtuluşu için yapılan duanın ardından basın açıklaması sona erdi.
Basın açıklaması esnasında Esed, PKK – PYD, İran, Rusya, ABD ve İsrail aleyhine sloganlar atıldı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
DİRENİYORUZ, O HALDE VARIZ!
’EY İMAN EDENLER, EĞER GERÇEKTEN İNANMIŞSANIZ, ÜSTÜN OLAN SİZLERSİNİZ”
Zor günlerden geçtiğimiz her kesin malumudur. Gelinen noktada Emperyalist ABD ve Rusya ile müşterek tetikçisi PKK - PYD eliyle adeta Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaktalar. Bu duruma nasıl gelindi ve gelinen noktada ne yapılması gerekiyor? Bu sorunun cevabı herkesin durduğu yere göre değişiklik arz etmektedir. Tabii ki bu sorunun en önemli muhatabı ise sorumluluk makamında olan hükümet olmaktadır.
Coğrafya, tarih ve din unsurları nedeniyle, Ortadoğu coğrafyasında yaşanan can yakıcı gelişmelerin Türkiye’den bağımsız ve ilgisiz olması asla mümkün değildir. Bu açıdan 5 yıldır devam eden Suriye intifadasının, 900 km ile Suriye’ye en fazla sınırı olan ülke Türkiye’yi etkilemesi ve Türkiye’nin Suriye ile ilgilenmesi gayet normaldir. Sorulması gereken soru; Türkiye’nin Suriye ile ne işi var değil, Suriye ile sınırı olmayan ve kilometrelerce uzakta bulunan ABD, Rusya ve İran’ın Suriye’de ne işinin olduğudur.
BİRBİRİNDEN KOPARTILAN KARDEŞLER, 100 YIL SONRA TEKRAR BULUŞUYOR
Osmanlı Devletinin dağıtılmasıyla birlikte ümmet coğrafyası Batı eliyle birbirlerinden kopartılarak yapay ulus devletlere bölünmüş ve iktidarlar Batının yetiştirdiği Batı aşığı diktatör yöneticilere bırakılmıştır.
Bu iktidarların en despotu ve acımasız olanı ise, Baas ideolojisi kılıfı altında Nusayri azınlık diktatörlüğü olan Esed ailesinin yönetimi oldu ve bu despot iktidar halen Suriye’de halka karşı en acımasız işkence ve katliamlarını sürdürüyor.
Türkiye; tarihi ve dini konumu nedeniyle Ortadoğu intifadası sürecinde üzerine düşen sorumlulukları omuzlamayı bir görev bildi ve zalim diktatörler karşısında mazlumlardan yana tavır aldı.
TÜRKİYE BATININ JANDARMALIĞINI BIRAKIRKEN, İRAN BATI VE İSRAİLİN YENİ JANDARMA ADAYI OLUYOR
Kemalist rejim ile yönetilen Türkiye aslında Batının Ortadoğu daki bekçisi ve Jandarması konumunda idi. Türkiye Ak Parti hükümetleriyle birlikte her geçen gün dış politikada Batıya karşı itaatkâr tavrından vazgeçme yoluna girerek tarihi misyonunun hakkını vermeye, ‘’Dünya Beşten Büyüktür “ söylemleriyle de emperyalist küresel sisteme itiraz etmeye başladı. Ortadoğu coğrafyasında diktatörler eliyle ezilen mazlum ümmetin sesi olmaya çalıştı.
Başta ABD ve Rusya olmak üzere emperyalist küresel güçler ile onların yerli işbirlikçileri, Ortadoğu ve diğer coğrafyalarda ki Müslüman halkların özgürleşmelerine kendi emperyalist, kişisel ve mezhepçi çıkarlarına uymadığı için razı olmadılar. Ne acıdır ki, düne kadar ABD ve İsrail’in en büyük düşmanı olduğunu iddia eden İran rejimi, bu gün ABD ve İsrail’in jandarmalığına soyunmuş durumdadır.
ARAP BAHARI DEĞİL İSLAM BAHARI
Emperyalist Küresel aktörlerinde tahmin etmediği ve “Arap baharı” diye hafife almaya çalıştıkları Tunus’ta parlayan Ortadoğu intifadası ateşi, Libya, Mısır ve Suriye’de iyice alevlendi. Bu intifada sürecinde geç kaldığını anlayan emperyalist küresel güçler ise, Mısırda intifadaya karşı yapılan Sisi darbesini açıkça desteklemek suretiyle kendi uşaklarını tekrar iktidara getirerek mazlum Mısır halkının binlerce ferdinin katliamına göz yumdular.
Emperyalist güçler Türkiye’de de boş durmayıp, batı aşığı yerli işbirlikçileri eliyle gezi darbesini, kendilerine en has Müslümanlar diyen Paralel örgüt eliyle MİT ve 17 - 25 Aralık darbesini gerçekleştirmeye çalıştılar. Erdoğan'ın tüm İslami kesimlerin desteğini alan basiretli ve dik duruşuyla bu darbe girişimleri bertaraf edildi.
Bunun üzerine 7 Haziran seçimlerinde Batı işbirlikçisi CHP ve HDP işbirliğiyle hükümet tökezletilmeye ve bu fırsattan istifadeyle Batılı aktörlerin tetikçiliğine soyunan PKK silahlı eyleme geçirilerek son darbe vurulmaya çalışıldı. Bu süreçte çözüm süreci öncesinde olduğu gibi tekrar polis, asker, sivil katliamları yaşanmaya başladı.
Amaç Hükümeti yıkmak ya da geri çekilmeye zorlamak suretiyle, Türkiye’yi kendi iç meseleleriyle uğraştırarak tekrar ümmet coğrafyasında koparmak ya da ilgisiz bırakmaktı. Bunu sağlamak için Suriye'nin kuzeyinde başlayıp Türkiye'nin güneydoğusunu da kapsayacak şekilde, din düşmanı olan Komünist-Leninist olan PKK zihniyetine bir Kürt devleti kurdurmayı amaçladılar. Lakin 1 Kasım seçimlerinde halkımızın basireti bu projenin gerçekleşmesine izin vermedi ve Güneydoğuda PKK devleti hayali bodrumlara gömüldü.
ANKARA SALDIRISI ÜMMETİN GELECEĞİNE KARŞI YAPILMIŞTIR
Bu güne gelindiğinde Suriye’nin kuzeyinde, PKK güdümünde inançsız bir Kürt devleti, arkasında ise rejime muhalif olan tüm Suriyelilerin boşaltılarak oluşturulan boşluğa; Şii yerleşimciler ikame edilmektedir. İran’dan Lübnan’a kadar uzanan Şii kuşağı vesayetinde Nusayri – Baas hegemonyasında Suriye devleti kurulması suretiyle Türkiye'nin İslam dünyasından fiilen koparılmaya çalışılmaktadır. Böylece İslam düşmanı Kürt ve Şiaperest İran rejimi vasıtasıyla bölgede batının ve İsrail’in çıkarları korunmak, Sünni dünyadaki ümmetçi İslami gelişimi engellenmek isteniyor. Son Ankara saldırısını bu minvalde okumak lazımdır.
Bu süreç bir savaştır; zayiatsız, yarasız beresiz savaş, yazık ki olmayacaktır. Ya Teslim olup köleliği ve zilleti kabul edecek ya da Zilleti kabul etmiyorsak, sonuna kadar olayların üzerine gideceğiz.
Bela aranmaz, ancak gelince de kaçılmaz. Suriye halkının davası zilletten ne pahasına olursa olsun kurtulma davasıdır. Türkiye’nin bu halka desteği de, coğrafyasının, tarihinin ve din birliğinin üzerine yüklediği kaçınılmaz bir görev olduğu kadar, kendi bekasını sürdürme davasıdır.
TÜM İSLAM HALKLARI AYNI GEMİDE YOLCULUK YAPMAKTADIRLAR
Sadece Suriye ve Türkiye değil, istisnasız tüm İslam coğrafyaları İslami ve tarihi kökleri nedeniyle aynı gemide yolculuk yapmaktadırlar. Bu birlikteliğimizin, tarihî köklerimizin mayası ise Rabbimizin bize bahsettiği İslam kardeşliğidir. Ortak mücadelemiz adına yapmamız gerekenler vardır.
Bu mücadele boyutunda bizce Hükümetin atması gereken adımlar şunlardır.
· Atılacak ilk adım, PYD’nin Türkiye’nin ilan ettiği kırmızı çizgiyi ne pahasına olursa olsun asla geçmemesini sağlamak suretiyle PKK hegemonyasında bir Kürt kuşağının oluşunu engellemek olup, bu konuda her ne gerekiyorsa mutlaka yapılmalıdır.
Bu plan sadece Suriye ve Rusya’nın değil, aynı zamanda ABD’nin de planı olduğundan, ABD’nin mavi boncuklarına, PYD’ ye söyledik “şuraya buraya girme” diye oyalamalarına asla itibar edilmemeli, Türkiye ne pahasına olursa olsun insiyatifi kendi elinde tutmalıdır.
· Bu planın asıl aktörü olan ABD ile ilişkiler gözden geçirilmeli, İncirlik Üssündeki ABD güçleri ve uçakları derhal boşaltılmalı, Türkiye sınırları içindeki tüm ABD unsurları sınırlarımız dışına çıkarılmalıdır.
· Türkiye’yi korumaktan ziyade kontrol altına almayı amaçlayan NATO dan çıkılmalı, İran gibi mezhebini din edinen İslam ülkeleri hariç, diğer tüm İslam ülkeleri ile bir araya gelerek bir İslam devletler birliği ve Askeri gücü oluşturulmalıdır. Bu konuda var olan adımlar da hızlandırılmalıdır.
· Rusya’dan korunayım diyerek İsrail’e yaklaşmak, yılandan kaçarken akrebe yaklaşmak anlamına gelir. İsrail Rusya’dan daha zalim ve tehlikeli olup, dış politikada sinirli monşerlerin oyununa gelinmemelidir. Şu iyi bilinmelidir ki, tüm İslam âlemi ve Türkiye’nin iyiliği için İsrail’le en iyi ilişki biçimi “sıfır ilişkidir”.
· PYD’ ye karşı yapılan top atışları olumlu ise de yeterli değildir. Bu atışlar sadece PYD’nin kırmızı çizgiyi geçtiği noktalarda değil, bulunduğu her noktada ve bilhassa ana karargâhlarına karşı da yapılmalı, PYD ile tıpkı PKK ile yapıldığı gibi topyekûn ve tamamen yok edici bir mücadeleye girişilmelidir.
· Türkiye Suriye’de ayrılıkçı Kürt ve Şii kuşaklarının oluşmaması için, kırmızı çizgileri aşıldığında; Esed rejimi, İran rejimi ve Rusya’dan müdahale olduğu takdirde, bunlara da misliyle mukabele etmelidir.
· Türkiye bir yandan da sınırları içindeki Suriyelilerden savaşmak isteyenleri bir şekilde bu savaşa dâhil etmenin alt yapısını hazırlamalı, en azından İran’ın Suriye’deki pozisyonuna denk bir pozisyon almalıdır.
· Ayrıca Suriye’deki tüm muhalif unsurlar ile daha yakın ilişki kurup, onların etkinliğini artıracak her türlü faaliyeti yapmalıdır.
· Türkiye “Açık Kapı Politikası” ile doğru bir tavır ortaya koyarak Suriyeli muhacirleri bağrına basmış ve bu konuda eksikleri olmakla beraber bu güne kadar yüz akı bir sınav vermiştir. Bu tavır o günkü şartlarda doğru idi, lakin gelinen noktadaki etnik temizlikle Kürt ve Şii kuşağı oluşturma planları görülerek; artık yeni muhacir almamak bir yana, Suriye’nin planlı şekilde boşaltılmasının, etnik yapının değiştirilmesinin, Türkiye’nin ümmetten fiilen kopartılmasının önlenmesi açısından yeni göç edenlerin ve hatta Türkiye’de ikamet edenlerden gönüllü olanların, Suriye içinde oluşturulacak “Güvenli Bölgelerde” inşa edilecek konteynır kentlerde barındırılması, Türkiye içindeki konteynır kentlerinde Suriye içine taşınması elzem hale gelmiştir.
· Suriye içinde muhacirler için oluşturulacak güvenli yerleşim yerlerinin alt ve üst yapısının (maddi imkânlar ve uçuşa yasak bölge temini) ikmalinde; Suudi Arabistan ve Katar gibi tüm İslam ülkelerinden destek alınmaya çalışılmalıdır.
Allah’ın izni ve yardımıyla zafer muhakkak ki inananların olacaktır.
GÖKBİR (AMASYA GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR BİRLİĞİ) PLATFORMU
Basın Açıklamasının Ardından Okunan Dua:
Rabbimiz!
Her şeyi gören, her şeye şahit olan, kıyamet günü hesaba çekmek ve hak ettiği karşılığını vermek için her şeyi eksiksiz kaydeden ancak sensin.
Burada senin huzurunda ve şahitliğin altında, sırf Rabbimiz Allah’tır dedikleri ve İslam için mücadele ettikleri için zalim Esed rejimi, Rusya, ABD ve İran tarafından katliama uğratılan Suriye Müslümanlarına desteğimizi ortaya koymak, senin taraftarlarının safında olduğumuzu ilan etmek için toplandık. Bu amelimizi salih, niyetlerimizi halis ve şahitliğimizi kabul eyle.
Rabbimiz!
Esed rejimi, İran, Rusya ve ABD gibi İslam düşmanları ve yerli işbirlikçilerince zulmedilen, katledilen, yurtlarından çıkartılan, açlık ve yokluğa mahkum edilen, hapishane ve işkencehanelerde acı çektirilen milyonlarca Suriyeli mazluma sabır ve kurtuluş nasip eyle.
Yapılan saldırılar esnasında yakınları şehit edilen ve yaralanan Müslüman kardeşlerimize sabır, sekinet ve tevekkül nasib eyle. Bu dayanılmaz acılara karşı gösterdikleri sabır, metanet ve tevekküllerini ahiret kurtuluşları için vesile eyle.
Rabbimiz!
Başta Suriye, Filistin ve Irak olmak üzere, Arakan, Keşmir, Doğu Türkistan ve başka İslam beldelerinde, işgalci ve işbirlikçi rejimlerin zulümleri, yurtlarından çıkmak zorunda kaldıklarından yada savaş şartlarından dolayı zor şartlarda yaşayan mağdur ve mazlum kardeşlerimize sabır, genişlik ve ferahlık nasip eyle.
Onlara mücadelelerinin sonuna kadar dayanabilecekleri azim ve sabır, en kısa zamanda açık zaferler, bu zor günlerden bir an önce kurtulup, kendi vatanlarında İslami özgürce yaşayabilecekleri güzel günlere kavuşmalarını nasip eyle.
Rabbimiz!
Bizleri her daim Müslümanların, İslam ümmetinin, senin yolunda mücadele edenlerin, mazlumların ve mağdurların yanında ve safında, her daim razı olacağın saflarda kıl. Bizleri onların yar ve yardımcısı, destekçisi eyle.
Bizleri İslam düşmanlarının ve hainlerin; ırkını, devletini, mezhebini, meşrebini önceleyenlerin, dinini dünyalık menfaatler için satanların yanında ve safında, onlara yar ve yardımcı olmaktan uzak tut.
Rabbimiz!Bizlere sadece sana kulluk etmeyi, İslam’ın ve Peygamberimizin izzet ve onuru için mücadele etmeyi, ümmet bilinciyle tüm Müslümanları sahiplenmeyi, daima mazlumların ve mağdurların yanında olmayı nasip eyle. Daima haklıların, mazlumların, Ümmetin, senin yolunda cihat edenlerin yanında durabilme izzetiyle izzetlendir bizleri.
Rabbimiz!
Bizlere dünyada onurlu ve temiz bir hayat, ahirette gerçek kurtuluşa eriştirmek için indirdiğin Kur’anı anlayarak okumak ve uygulamak, peygamberimizin gerçek sünnetine tabi olmak suretiyle, en büyük nimet olan sıratı müstakim üzere yaşayıp ölebilme, ahirette alnımızın akıyla hesabımızı verebilme ve sonsuz cennete kavuşma nimetiyle nimetlendir.
Velhamdülillahi Rabbil Âlemin