Yeni yalanımız “PKK, HDP’ye zarar veriyor”
Markar Esayan / Yeni Şafak
Evet, bu seçimlerin favori aldatmacası da bu kampanya olacak. Oysa bu da “HDP barajı geçemezse musluklardan kan akacak” kurgusundan daha farklı değil.
Aynı zamanda bir siyasetçi olarak HDP'nin barajı geçip geçmemesi zerre kadar umurumda değil.
7 Haziran'dan önce de siyasi rekabet veya çıkarılacak vekil açısından da umurumda değildi.
Benim için HDP'nin hangi ittifakın içinde yer alacağı önemliydi. Çünkü bu Türkiye'nin geleceğini ilgilendiriyordu.
3 Ocak 2013 tarihinde kamuoyuna ilan edilen Çözüm Süreci'nde, PKK'nın tavrı karşısında, HDP kendisine şiddetten arınmış bir siyasi alan yaratmak için samimi bir kıpırdanma içinde olsaydı dahi, bu Türkiye için çok değerli bir imkan olurdu.
HDP üzerindeki PKK etkisi, bu işin kolay olmadığına dair gerekçeler üretmek çok anlamlı değil.
Bu gerekçeleri hepimiz biliyor ve gerekli avansı sağlıyor, gerçekçiliği de muhafaza ediyorduk. Uzun yıllar şiddetle yoğrulmuş bir ortamdan, Gerry Adams'ların, Gandilerin çıkmayacağını öngörmüştük.
Beklenen, ufak bir farklılaşma belirtisi, iyiniyetle yapılan, PKK tarafından hemen değersizleştirilen, ama bizlerin gönlünü fethedecek, desteğimizi alacak bir kıpırtıydı.
6-8 Ekim ayaklanma çağrısına kadar, ümidimi muhafaza etmeye çalıştım. Ama HDP, eşbaşkanlar ve parti, 6-8 Ekim çağrısını yaparak, her krizi derinleştirmeye çalışarak, sürekli yalan ve iftiralara başvurarak yerleştikleri yeri, gerçek niyetlerini açıkça belli ettiler.
Açıkçası, bu HDP beni hiç ümitlendirmediği gibi, korkutuyor da. PKK ile farklılaşacağına, şiddete karşı siyaseti güçlendireceklerine dair hiçbir ümidim yok.
Ama bu sadece HDP'nin olumlu anlamda pozisyon almayı becerememesi, buna hazır olmaması veya bu rolü reddetmesi ile sınırlı değil.
HDP, atıl kalmıyor, bilakis, oldukça provokatif ve kararlı bir şekilde siyaset alanında kendisine değil, PKK'ya yer açıyor. Şiddeti, ülkedeki iktidar kavgasının merkezinde bir kaldıraç olarak gördüğü gibi, aldığı medya desteği ile Batı ve Doğu'da şiddeti meşru bir politik araç olarak normalleştiriyor.
Ben 7 Haziran öncesinde, tercihini böyle yapmış bir HDP'nin, Meclis'e giremezse değil, girerse çatışmaların başlayacağını ifade etmiştim.
Eski oligarşi ve paralel medya, dış destek ve MHP dahil muhalefetin korumasında, HDP üzerinden Çözüm Süreci'nin barış, birlik özü zehirlenerek, şiddet AK Parti'yi hal etmenin meşru bir aracı olarak normalleştirildi.
Öyle oldu ki, seçmenler barış söylemiyle Batı'da, baraj ve zor yoluyla Doğu'da kandırıldı, oysa alınan oylar HDP'ye değil, PKK'ya gitti.
Çözüm Süreci'nin HDP'nin 80 vekil çıkardığı bir ortamda PKK tarafından bitirilmesinin bu ülkede hiçbir gerekçesi yokken, 22 Temmuz'da çatışmaları/infazları başlattı. Ülkede şiddet yoluyla kaos yaratmanın düğmesine bastı. HDP de siyasi alanı kırma görevini üstlendi.
Eski merkez oligarşi ve paralel medyasının desteği ile barışı Sayın Erdoğan'ın bitirdiği kampanyasını yaptılar. Kürtlerin bağrına bastığı, en çok sevgi saygı duymaları gereken Erdoğan'ı şeytanlaştırdılar. Bir yandan Hürriyet “400 vekil verilseydi Dağlıca olmazdı” yalanını üretirken, cemaatin Nokta'sı Sayın Cumhurbaşkanı'nı şehitler önünde selfie çekerken montajlayacak kadar alçaklaştı.
Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve HDP eşbaşkanlarından bir tanesi bile çıkıp, “Bu kadar da olmaz” demediği gibi, bu iftiraların üzerine atladılar.
Hepimizin saygı duyduğu Leyla Zana içinde Cizre yalanlarının da yer aldığı, “Bursa'da ne varsa Cizre'de o olsun, iki taraf da silahları sustursun” diye sade suya tirit açıklamalar yaptı.
Hasan Cemal'i, Cengiz Çandar'ı başta bilumum jiletçi ve jiletçi olmaya aday “aydın” tiplemesi, HDP'yi PKK algısından korumak için algı operasyonu başlattı. Sanki ortada barışı savunan, PKK'ya direnen bir HDP var da biz haksızlık yapıyoruz.
Keşke olsaydı, o zaman barışı savunan HDP'ye saldıracaklar, bizler ise savunacaktık. Emin olun.
Demirtaş oyların düştüğünü görünce emanet oy sahiplerine dönük “Bodrum Cizre'den uzak değil” tehdidini üretti. Bu “musluklardan kan akacak” tehdidinin beyaz Türklere uyarlanmış versiyonudur.
Karşımızda “HDP'ye giden oyların meyvelerini verdiğini söyleyen ve HDP'ye oy isteyen KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık'ın sözleri var.
Böyle günlerde abuk sabuk çağrılar yapan, sureti haktan görünüp gerçeği eğip büken değil, bu tabloyu doğru okuyan ve korkmadan bunu dillendiren aydın ve siyasetçilere ihtiyaç var.
PKK bölgeyi kantonlaştırıp, hükümeti düşürüp, Cumhurbaşkanı'nı yalnızlaştırabilseydi, bu cevvallikleri göstermeyeceklerdi.
Ama şimdi hızla PKK'ya yardım gitmesi, aynı anda da HDP'nin seçimler için makyajlanması gerekiyor.
Bu seçimden, oydan öte kötücül bir plan. Herkes kurguyu çocuklarını düşünerek sorumlulukla okumalı.
Bu kadar ahlaksızlık bir ülkeye çok fazla çünkü. Herkes bir toparlansa iyi olur.