“70 bin avukatız” diye yola çıktılar. “70 bin avukatın ‘olmaz’ dediğine, kim ‘olur’ dermiş, şaşarım” dediler..
Dün 38 baronun açıklaması ile, şapa oturdular.Meğerse, beyefendiler sadece 24 baroyu temsilen, “Yargıtay ve Danıştay’a yeni üye istemezük” diyorlarmış.
38 baro ise, “Yüksek yargıda iş yükü dayanılmaz boyutta. Acilen reform hayata geçirilmeli” diyor.
Ne oldu, Ergenekonculara minibüs kaldıran Ümit Kocasakal?
Ne oldu, 17 yaşındaki kızın vahşice öldürülmesinden sanık Nida Garipoğlu’nu savunan Metin Feyzioğlu?
Aldınız mı cevabınızı?
Sizler cevabı çok önceden almıştınız aslında.
“Olmaz olmaz. İstemezük” diye karşı çıktığınız Anayasa referandumundan sonra, Anayasa Mahkemesi’ne iki baro başkanı üye oldu..
Daha önce Anayasa Mahkemesi’nde avukatlıktan gelen sadece bir üye var iken, yeni düzenleme ile birlikte şimdi avukatlıktan gelenlerin sayısı üçe çıktı..
Böyle bir gelişmeden sonra, mantıklı baro başkanlarının ne yapmaları lazım?
“Teşekkür ederiz. Bu ülkede baroların da yargı erkinde önemli bir unsur olduğu kabul edilmiştir. Bize, gücümüzle orantılı bu temsil yetkisini veren halkımıza, bu değişikliği halkoyuna sunan siyasi iktidara teşekkür ediyoruz” demeleri gerekirdi, değil mi?
Nerdee.
Onlar, ülkenin en yüksek yargı organında, avukatların temsil sayısını artıran düzenlemeye bile karşı çıkmışlardı.
Şimdi de 24 baro başkanı diye açıklama yapıyorlar ama.. Koruyup kollamaya çalıştıkları, avukatların hakları değil, egemenlerin koltukları..
“Yargıtay’da Seyfi Dede’nin seçtikleri aman azınlığa düşmesin..” diyorlar..
“Aman, Danıştay’a yeni daireler kurularak, Moğultay’ın atadığı üyelerin azınlığa düşmesine yol açılmasın..” derdindeler..
Sokakta her iki kişiden birisinin oy verdiği AKParti’nin, yüksek yargıdaki üyeler arasında % 10 bile rağbet bulmayacak kadar açık bir kadrolaşmanın ilanihaye sürüp gitmesi arzusundalar..
“Yargıda kadrolaştık.. Kadrolaşmamız aman bozulmasın..” niyetindeler..
Dikkat buyrun..
TBMMkomisyonlarında görüşülmekte olan yeni tasarıda, Seyfi Dede takımının seçtikleri hakimlerin görevine son verilmiyor. İş yükünü hafifletecek oranda, ek üye seçimi ile yetiniliyor.
Buna bile tahammül edemiyorlar, “istemezük” naraları atıyorlar..
“Yüksek yargıya daha önce seçilenlere dokunmamak yetmez... 1993’teki AdaletBakanı’nın kadrosundan gelenler, 2011 Yargıtay’ını da yönetmeliler. Bunu tehlikeye düşürecek değişiklikler dahi yapılmamalı.” diyorlar..
Sanki yeni üyeler, AKParti’nin belde teşkilatına üye olanlardan seçilecek!
Be insafsızlar.. Yargıtay’a üye seçilmek için, 1. sınıf hakim olma şartı yok mu?
Dolayısıyla, yeni taslak kabul edildiği takdirde, AKParti iktidarında mesleğe kabul edilen bir tane bile hakim, Yargıtay’a seçilebilir mi?
Değil AKParti iktidarında alınanlar, ondan önceki hükümet döneminde alınanlar bile seçilemez.
Yine dönüp, dolanıp, geliyoruz Seyfi Dede döneminde hakimliğe alınanlara..
Buyrun işte, Seyfi Dede döneminde hakimliğe alınanlar, ve ondan öncekiler Yargıtay’a üye olabilecek..
Niye itiraz ediyorsunuz buna.
15 yıl önce hakimliğe alınmış yargı mensuplarının, Yargıtay’a seçilmesinin neresi kadrolaşma?
Kaldı ki, üye seçimlerine objektif kriterler getirilmesini, biz de en başından beri savunuyoruz.
Yargıtay’ın üye sayısının artırılmasına karşı çıkacağınıza, üye seçiminin çok daha net ve tamamen objektif kriterlere bağlanmasını isteseniz ya..
Ama görüyorsunuz işte.. İstemezükçülerin tüm dertleri, düne kadar kurdukları yapının, sürgit devam etmesi..
Aynen Tunus diktatörünün, aynı saltanatını sürdürmek istemesi gibi. Mısır’daki Mübarek’in, koltuğunu hiç bırakmamak istemesindeki gibi.
Buradakiler de, “Yargıtay da bizim olsun,Danıştay da” diyorlar ama..
Halk uyandı artık..
Bakın, 1 milyon kişinin toplanması beklenen meydanda, 2 milyon Mısırlı, “değişim” diye haykırıyor!
Yargı CHP tarafından kuşatılmış zaten. Daha neyi kuşatılacak ki?
Ama bu beyleri de anlamak lazım.
YENİ AKİT