İlber Ortaylı Bey;
21 Mart tarihli ‘Çanakkale Zaferi, tarihin çarpılmasına âlet edilmemeli..’ başlıklı yazım üzerine 24 Mart günlü Hürriyet’te, Star’daki fotoğrafımın da büyütülerek konulduğu, ‘ÇANAKKALE’Yİ LEKELEMEYE ÇALIŞIYOR’ başlığı altında yazdığınız ve sizin gibi düşünmeyenlere karşı kullandığınız,‘Türk tarihinin ve kimliğinin mihenk noktalarına edepsizce bir taarruzla tahripkâr ve ilkel bir Türk düşmanlığı yapıyorlar.’ şeklindeki ‘nezih’ uslûbunuzu, ‘Uslûb-ubeyân, ayniyle insan…’ diye hatırlatmakla yetinip, iade etmekten bile teeddüb ederim.
‘STAR gazetesinde bir yazar (Selahaddin E. Çakırgil) Çanakkale Savaşı’ndan söz ediyor.’ diyerek başlayan oyazıyı bir başkası yazsaydı, güler geçerdim. ‘Bendenize de dil uzatıyor ama o mühim değil, (…) cevap vermiyorum.’ demenize rağmen, bir de cevap verseydiniz, o ‘nezih’ uslûbunuz nasıl olurdu; merak ediyorum.
*
Sanırım, sizo yazımı okumamış ve bakıp geçmişsiniz. Çünkü, o yazımda, ‘Tarihçi İlber Ortaylı hoca’ya ‘Çanakkale’de (…) kürd yok!’ diye bir laf nisbet etmişler, bazı medya organlarında.. Ayıp etmişler..’demiş ve sizin, “…ama askeri oradan sevkiyat zordu. (…) İmparatorluk büyük, (…) başka cepheler var onlara yakın, Hicaz gibi..’ şeklindeki mâkul izahınızı aktarıp,‘Bu söz, ‘kürdlerin savaşmadığı’ demek midir Allah aşkına?..’diye yazmıştım.
Bu ifadelerin neresinde size bir dil uzatma var?
*
Ama, sizihışımlandıran konunun, resmî tarih söylemini aynen tekrarlamayışımdan kaynaklandığı anlaşılıyor. Çünkü,yazımda ‘…’ün liderliğinde kazanılan Çanakkale Zaferi’ sözüne itirazım vardı. Evet, o savaşta öyle bir ‘liderlik’ sözkonusu değildi; bunun için de, ‘Osmanlı Ordusu yazık ki, Liman von Sanders gibi alman komutanların emrindeydi. (...)’diyordum.
Cevad Paşa ve -ve birinci sınıf bir Prusya generali gibi gördüğünüz- Esad Paşa’nın da Liman von Sanders’in komutası altında olduğunu, -tıpkı benim gibi- siz de eseflenerek ifade etmiyor musunuz? Böyleyken, o zafer, Osmanlı Ordusunun Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya bile değil de, o savaştak alt kademelerden bir subaya verilmişti. Bu tarih çarpıtması soruluyordu.
*
İlber Bey, beni, ‘yeni türeyen ve türk düşmanlığı yapan sözde türk yazarlar’ taifesine dahil etmişsiniz. Evet, ‘yeni türeyen birisiyimdir’, 1972’den beri yazıyorum; fikirlerimin bedelini de ödeyerek..
Ama, ekleyeyim ki, inancım gereği, hiçbir kavme düşman olmayan ve ana dili türkçe olan bir ‘müslüman’ım. Böyleyken,beğenmediklerinizi, ‘türk düşmanı’ ilân edecek kadar‘ilmî seviye’ göstermişsiniz; alkışlıyorum.
*
NOT:
Bir diğer tarih çarpıtması..
TRT’deki bir yarışma programında, ‘Topal Osman tarafından öldürüldüğü anlaşılan..’ şeklinde kurulan bir soru cümlesiyle, ‘maktul’ün kim olduğu sorulmuş.. Yani, ‘M. Kemal muhalifi’ olduğu için,96 yıl önce öldürülen Trabzon meb’usu Ali Şükrü Bey..
Evet, Ali Şükrü Bey öldürtülmüştü de; öldüren sahi, 100 yıl öncesinde Karadeniz kıyılarındaki Pontusçu rumların korktuğu bir isim olarak nam salan Topal Osmanmıydı; yoksa, ‘Ali Şükrü Bey’in kaatili’ diye suçlanarak o da mı öldürtülmüştü? Bu suçlama üzerine, hemşehrileri Giresunlular TRT’yi protesto etmişler.
Bunun üzerine, 27 Mart günü TRT’den şu ilginç ve mâkul açıklama geldi: ‘TRT 1’de yayınlanan 3’te 3 Tarih Proğramı’nda Millî Mücadele’nin önemli isimlerinden olan Topal Osman Ağa’nın, maksadını aşan bir soru ile gündeme gelmesi kurumumuzu derinden üzmüştür.
Söz konusu program hakkında, Topal Osman Ağa ile ilgili sorulan soru nedeniyle soruşturma başlatıldığını kamuoyuna saygıyla duyururuz.’
Evet, Ali Şükrü Bey öldürülmüştür; ama Topal Osman tarafından öldürüldüğü, kemalistlerin iddiasından ibaret..Topal Osman, sorgulanıp yargılanmadan öldürülmüş ve üzeri, tıpkı Menemen Hadisesi ve Dersim Tenkili gibi örtülmüştür.
Artık, resmî ideolojiyi kurtarmak için yazılanların gerçek tarih diye anlatılmasından vazgeçilir.