Yeni Trend: Endişeli Dil ve Duruş
Kenan Alpay
Herkes kendi durduğu yerden bakıyor dünyaya. Duruşların ve durumların farklılığı dünyayı algılama ve yorumlamaların da muhafaza etme veya değiştirip dönüştürme isteğinin de merkezini oluşturuyor.
Bu sebeple fertler, toplumlar, ideolojiler ve devletler arası mücadelenin hem meşruiyet zemini hem de moral-motivasyon kaynağı bu durum ve duruşlarla doğrudan alakalıdır. Uzlaşma ve çatışmanın olduğu gibi ittifak ve düşmanlık ilişkilerinin de kaynağı burasıdır.
İki Gün İki Dönem
Ayrıntı kabilinden sayılabilecek iki haberden yola çıkıp mevcut gidişata dair birkaç cümle kuralım. Herhalde durduk yere 17 Ekim “Dünya Astsubaylar Günü” ilan edilmemiştir. Bakın üç gün önce kalabalık bir grup astsubay ailelerini de yanlarına alarak çalışma şartlarını protesto etme maksadıyla Onuncu Yıl Marşı söyleyerek kortej halinde Anıtkabir’e yürümüş. Peki, askeri vesayetin tüm konvansiyonel araçlarına sahip bu etkinlik neden ses getirmedi, hükümete ve toplumun geniş kesimlerine dair az da olsa bir endişe yaratmadı acaba? Psikolojik Operasyonların bu tip ayakları, aktörleri ve söylem biçimleri ‘etkisiz eleman’a mı dönüşmüştü yoksa?
27 Ekim ise eşleri Balyoz davasından tutuklanıp mahkûm edilen ailelerin oluşturduğu Vardiya Bizde Platformu, Yargıtay kararıyla rütbeleri sökülen subayların eşleri sıfatıyla ‘sökülen apoletleri’ Anıtkabir’e bırakacaklarmış. Demek ki bundan böyle 27 Ekim tarihi de “Dünya Sökülen Apoletleri Anıtkabir’e Bırakma Günü” olarak kayıtlara geçecek.
Ancak bu akıl ve mantıktan azade tuhaf direniş biçiminin toplum ve siyaset açısından ne kadar önemli kazanımlar içerdiğini dahi idrak etmekten yoksun birileri için mesele Gezi Parkı ve ODTÜ’deki ağaçlar yanında sürekli itibarsızlaştırılıyordu. Askeri vesayet ve resmi ideolojinin zayıflatıldıkça savunulamayacak kadar komik ve çapsız karakterini görünmez kılmak ve kapsamlı bir hesaplaşmanın önünü almak açısından çevrecilik maskesi bulunmaz bir çeldiriciydi elbette.
Fakat ne gariptir ki her iki önemli ve tarihi etkinlik de kamuoyunda eskiden olduğu gibi gerekli ilgiyi göremiyordu. Bırakın merkez medyanın manşetlerine kıyıda köşede kalan küçük köşelerine bile giremeyecek kadar itilmiş, görmezden gelinmişlerdi. Çünkü Hürriyet, Milliyet, Radikal gibi eski suç ortakları bu dönemde öncelikle kendilerini kurtarmanın telaşesindeler. Mahkûm edilen darbeciliği ve darbecileri görmezden gelmeleri, hiç ilişkileri yokmuşçasına tavır takınmalarının gerekçesi işte bu kendini kurtarma telaşesi ve yeni dönemde eski güçlü ve ayrıcalıklı konumunu koruma refleksi.