Yeni Şafak’ın yeni rotası neresi?

Yeni Şafak temsil ettiği yayın çizgisinden her gün daha fazla uzaklaşıyor.

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Yeni Şafak Gazetesi bir zamanlar Türkiye’nin en entelektüel günlük gazetelerinden birisiydi. Kendi dünya görüşünden hareketle yaşananları yorumlayan gazete aynı zamanda farklı cenahlardan saygın isimler için de bir düşünce platformu işlevi görüyordu.

Ancak Türkiye’de medya üzerinden kurulan bağımlılık ilişkileri Yeni Şafak’ın yayın çizgisinde büyük bir sığlaşmaya sebep oldu. Yazarlarını bir bir kaybeden gazete bugün daha farklı bir ideolojik zemini temsil etme yolunda gidiyor. Zikredilen sığlaşma gazetenin manşetlerinde de kendisini hissettiriyor. Geçtiğimiz gün “korana virüsün tedavisinde zeytin yaprağı” konulu manşetle çıkan gazete sosyal medyada dalga konusu haline geldi.

Bütün zaaflarına rağmen geçmişte Ümmetçi hasletlerle hareket eden yayın gurubu bugün artık milliyetçi siyasi argümanları kullanmakta pek bir beis görmüyor anlaşılan. Sosyal medyada paylaşılan bir videoda “Bin yıllardır Turan diye bilinen bölgeye Orta Asya dediler itiraz bile etmeden kabul ettik. Karabağ zaferi taçlansın, 120 milyon Türk’ün yaşadığı coğrafya Oğuzeli olsun” şeklinde ifade edilen Yeni Şafak’ın yeni ideolojik zemini konjonktürel politik ittifaklardan besleniyor tabi ki.

Kavramlara karşı gösterilen hassasiyet gerçekten önemlidir. Kavramlar düşünme şeklimiz hakkında da önemli bilgiler veriyorlar. Ancak ondan evvel dünyaya, beşeri ideolojilerin zaviyesinden mi yoksa insanlığa son vahiy olarak yollanan Kitabı Kerim’den hareketle mi baktığımızı belirlememiz gerekiyor. Müslümanlar için İslam’dan sonra başka hiçbir kimlik bir şey ifade edemez.

Kavramlara da bu bağlamda ne kadar farklı anlamlar yüklemeye çalışırsanız çalışın bu beyhude bir çabadır. Kendi kavramlarımız denilen şeyler İslam öncesi batıl yaşayışlardan mülhem ise o vakit videoda zikredilen “biz”in kim olduğunu düşünmek lazım geliyor. Sadece Urumçi’den Dedeağaç’a kadarlık bir coğrafya ile sınırlı olan siyasi çerçeve, Müslümanlığın cihanşümul terkipleriyle aynı yere düşmüyor. Aynı zamanda milliyetçi-ulusçu hezeyanların düşünce dünyamızdaki menfi tesirine karşı daha fazla ses çıkartmamız gerektiği de bir kere daha ortaya çıkıyor!

Allah Resülu (s)’nün  bir hadisi şerifinde şöyle dediği zikredilir: “Yeryüzü bana mescit kılındı.” Kendi iç çekişmeleriyle, akrabalık, soy-sop davası ile zihni ve perspektifi körelmiş olan yarım adadaki halka yeni bir bakış açısı aşılanmaya çalışılmaktadır şüphesiz ki bu sözde.

Yeryüzündeki her olaydan kendisini mesul gören, aynı inancı paylaştığı her bir kimseyi öz kardeşi gibi gören, aynı inançtan olmayan insanlarla ise hukuk üzerinden ilişki geliştiren bir vahiy geleneği ve Resullulah’ın Sünneti Seniyye’sinden, bugün vizyonu, misyonu Oğuzeli denilen mahiyeti tartışmalı bir şeye sıkışıp kalmak oldukça üzücü ve düşündürücü…

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!