Yeni Şafak Şaşırtmaya Devam Ediyor!

​​​​​​​Yeni Şafak’ta Ahmed Kasım Han ile yapılan röportajda adeta “Münbiç’ten PKK’yı çıkaramadık, Rusya ile birlikte İdlib’ten mücahitleri çıkaralım” mesajı verildi!

İdlib’te haftalardır Esed çetesi ve İran ile Rusya’nın ortaklığıyla vahşice bombardıman sürüyor. Hastaneler, fırınlar, camiler, mülteci kampları her yer hedef. Tüm bu vahşet karşısında birileri ise ulusal çıkarlar ya da güvenlik tartışması yürüterek katillere yönelik tepkileri hafifleten söylemler geliştiriyorlar.

Bu bağlamda uzman adı altında görüş serdeden birileri mütemadiyen kamuoyunu kirli mesajlarıyla yönlendiriyorlar. Türkiye’nin ulusal menfaatleri için Rusya ile daha yakın olması gerektiğini, Esed rejimiyle irtibata geçmesinin lüzumunu vs. tekrarlıyorlar.

 Yeni Şafak’ta bugün çok garip bir röportaj yayınlandı. Rejim ve ortaklarının vahşice katliamlarının sürdüğü bir ortamda İdlib’te mücahitlerin hedef alınmasına yönelik mesajlar verildi. Rejim ve katliamları görmezden gelinerek, özgürleştirilen toprakları savunan HTŞ’nin varlığı sorunmuş gibi gösterildi.


Yeni Şafak Gazetesinde Sertaç Aksan Tarafından Yapılan Haber:

Prof. Dr. Ahmet Kasım Han: Operasyon önceliği Fırat'ın doğusundan İdlib'e geçebilir

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Lideri Putin tarafından imzalanan ve Suriye konusunda masadaki en sıkı pazarlık kartlarından biri olan İdlib’in durumu, Suriye güçlerinin bölgeye müdahalesiyle yeni bir krize doğru ilerliyor. Milyonlarca sivilin yeni göç dalgasına neden olması gibi trajik bir boyutun yanı sıra Türkiye için ciddi bir ‘güvenlik riski’ açığına da dönüşebilecek İdlib’i Prof. Dr. Ahmet Kasım Han ile konuştuk. Han, Türkiye’nin Fırat’ın doğusu için bir operasyon yapmasının beklendiği bugünlerde İdlib’in daha önemli bir hal aldığını belirterek, önceliğinin bu bölgeye geçebileceğini söyledi.

Türkiye ve Rusya'nın Suriye'de 4 milyon civarı sivilin barındığı İdlib'de ateşkesin korunması için vardığı mutabakat, Esed rejiminin son günlerdeki saldırılarıyla oldukça zorlu bir sürece girdi. Çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği saldırıların ardından İdlib’te adeta diken üstünde bir süreç başlarken, önümüzdeki dönemde Türkiye-Rusya-Suriye denkleminde atılacak adımlar ve olası senaryolar daha sık tartışılmaya başlandı.

Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Yeni Şafak’a yaptığı açıklamada, Astana Süreci’nin Suriye meselesine ilişkin değişik platformlarda işletilen süreçler arasında en etkin ve aynı zamanda ürettiği sonuçlar bakımından tarafları adına en verimli ve anlamlı sonuçları üreten süreç olduğunu söyledi.

Asimetrik unsurları göz önünde bulundurmak gerekli

"Suriye'ye dair işletilen diğer tüm mekanizmaları da göz önüne alınca aslında en etkin ve verimli sonuçları da yine Astana mutabakatı veriyor" diyen Han, "Ancak, burada esas risk şu noktada; İdlib meselesi sadece kendi aralarında belirli bir denge kurabilecek eşit taraflar arasında varılmış mutabakatlar üzerinden işlemiyor. Aynı zamanda bu tarafların kurdukları dengeler ve tercihleri üzerinde basınç yaratacak asimetrik diğer unsurlar ve aktörleri de göz önünde bulundurmak gerekli. İdlib'te bu unsurlardan fazlasıyla var ve en önemlilerinden biri Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ)" ifadesini kullandı.

HTŞ’nin şuan İdlib'te mevcut durumu kullanarak Rusya ve Türkiye'nin kurduğu, kısmen Şam yönetiminin de katıldığı ve İran'ın da yakından izlediği dengeyi bozduğuna dikkati çeken Han, şöyle devam etti:

"Bu dengenin bozulması İdlib mutabakatını zorluyor. 10 maddelik bu mutabakatta gerginliği azaltma bölgesinin kurulması, silahsızlandırma bölgesi, ağır silahların bölgeden çıkarılması gibi önemli detaylar vardı.

Bunların yanı sıra Suriye'nin en önemli ticaret yolları üzerinde bulunan, Halep'i Şam'a bağlayan M5 ve Lazkiye'ye bağlayan M4 karayollarının da güvenli geçişe açılması ve hem Rus üslerinin bulunduğu bölgede, hem de Halep ve söz konusu karayolları üzerinden Şam ana hattında baskının azaltılması gibi meseleler de mevcuttu."

Türkiye için İdlib daha farklı ve kritik anlamlar taşıyor

Han, “Türkiye'nin İdlib konusunda farklı endişe noktaları var” dedikten sonra bunlardan ilkinin işin ‘insani’ boyutu olduğunu ifade ederek “Burada temel yaklaşım hem milyonlarca insanla ifade edilebilecek bir mülteci dalgasının önüne geçmek, hem de insani trajedilerin yaşanmasını engellemek. Bu nedenle Türkiye için bölgede istikrar sağlanması çok önemli” cümlelerini kullandı.

İdlib madalyonunun bir yüzünde bunlar varken, diğer yüzünde de 'Türkiye’nin güvenliği' olduğuna vurgu yapan Han, "Burada karşımıza çıkan temel esas, göç dalgasına katılan mültecilerin içine sızacak radikal militanların Türkiye'ye girmesini engellemek. İşin güvenlik boyutunda bu hassasiyet var" dedi.

"Rejim yaşananları bir fırsat olarak görüyor"

Han ayrıca, "İdlib'te radikal unsurlar dengeleri zorluyor. Bu süreç, Türkiye-Rusya yakınlaşmasının sonuçlarından memnun olmayan Suriye yönetimi için de bir fırsat yaratıyor ve bu fırsattan istifade rejim güçleri bölgedeki bazı noktaları bombalıyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Çatışma ortamı yayılırsa ve büyürse ne olur?" sorusuna da yanıt veren Han, şunları söyledi:

"Rusların, büyük ihtimalle Suriye ile hareket edeceğini bilmemiz lazım. Kaldı ki bölgedeki çatışmaların uzaması durumunda rejimin İdlib'e müdahalesi 'meşru müdafaa' hakkı üzerinden değerlendirilebilir bazı çevrelerce. İş bu noktaya giderse Türkiye için en kötü senaryo gerçekleşmiş olur."

Operasyon önceliği Fırat'ın doğusundan İdlib'e geçebilir

"İdlib, Fırat'ın doğusuna düzenlenecek bir operasyona göre şuan daha öncelikli bir sorun haline geldi" tespitinde bulunan Han, "Fırat'ın doğusu uzun soluklu ve stratejik bir hedef ancak İdlib bunun önüne geçti. Bu biraz insanın canı nerede yanıyorsa, kalbi de acil orada atar gibi düşünülmeli" dedi.

Han, "Türkiye ne yapmalı?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"İdlib konusunda Rusya ile 'Astana ruhu' üzerinden yakın ilişki kurmak ve Rusya'yı oyunda tutmak zorundayız.

Öte yandan farklı kanallarla yürütüldüğünü bildiğimiz Türkiye-Suriye görüşmelerinde, Şam yönetimiyle İdlib konusunda bir noktada mutabakata varmamız lazım. Türkiye ve Suriye arasında yürütülen 'utangaç ilişki' diye nitelenebilecek ilişkinin yerini 'daha fazla görülebilir' bir ilişkiye bırakması beklenebilir.

Bu yeni ilişkinin anahtarı da İdlib olabilir. Çünkü İdlib Türkiye için Suriye meselesinin tam ortasına doğru taşınıyor görüntüsü var."

Medya Haberleri

Facebook, Filistinli haber kaynaklarını yüzde 77 kısıtladı
İsmail Saymaz sen tam bir yalan makinesisin!
Yeni Akit bu saçmalıklara yer vermek zorunda mı?
Milyonların katili Esed'in Halk Tv’de CHP’ye teşekkürünü unuttunuz mu?
Nagehan Alçı’nın başörtülü yayın performansı: Suriye Devrimi’ni DAEŞ’le aynı kefeye koyma çabası