Yeni Bir ‘Soğuk Savaş’ mı? O, İslâm’a Karşı Zâten Var..
Amerikan Savunma Bakanı (eski general) J. Mattis, Rusya’nın son dönemdeki kıpırdanışlarının sonunda dünyanın yeni bir ‘Soğuk Savaş’la karşı karşıya gelebileceği endişesini dile getirmiş..
Bu açıklama, aslında zâten var olan ve hele de son 20 yıldır İslâm’a karşı yürütülmekte olan bir ‘Soğuk’ ve ‘Sıcak’ savaşın boyutlarının Müslüman toplumlarca anlaşılmasını önlemek için yapılan bir taktik uygulama olduğunu gösteriyor.
Mattis’in İslâm ve müslümanlar hakkında beslediği duygularının nasıl olduğu biliniyor. O, bugünkü siyasî mevkıine gelmeden önce, 2-3 yıl önce sadece bir emekli general iken, bir kilisede yaptığı konuşmayla bu konudaki görüşlerini, İslâm ve müslümanlarla savaşmalarının kendi medeniyetlerini korumak için gerekli olduğunu net olarak ifade etmişti; üstelik de Trump’ın Amerikan başkanlık yarışına gireceğini henüz açıklamadığı bir sırada..
Bir bakıma, Trump’ın Başkan seçildikten sonra onu Savunma Bakanlığı’na getirmesindeki en önemli etken, onun İslâm ve Müslümanlar hakkındaki düşmanlığının şiddeti idi.
Çünkü, Trump da o zamana kadar hiçbir Amerikan başkanının ve başkan adayının ifade etmediği şekilde, ‘Başkan seçilirse, en temel hedefinin İslâm ve Müslümanlarla savaşmak ve Müslümanları Amerika’dan kovmak olduğunu,kendi medeniyetlerini korumak için bunun gerekliliği’ni çok net olarak dile getirmiş, kamuoyunda da bu şekilde dikkat çekmişti.
*
Trump’ın Amerikan Başkanlığı’na seçilmesinden sonra, seçim öncesinde açıkladığı, hele de İslam ve Müslümanlarla mücadele konusunda dile getirdiği görüşlerini nasıl uygulamaya koyduğu, ortada..
Esasen, özellikle 11 Eylûl 2001’de USA emperial sistemininiçgüvenlikzaafından faydalanılarak Amerika’da sergilenmiş olan ve Amerika içindeki yolcu uçaklarıyla New York’daki İkiz Kuleler’e ve Washington’daki Pentagon merkezine yapılıp, 3 500 sivil insanın ölümüyle sonuçlanan büyük saldırıların faillerinin kim olduğuna dair ortada hiçbir delil yokken, o yolcu uçaklarında Müslüman isimli 15- 20 kadar yolcunun bulunmasına bakarak, o korkunç eylemin Müslümanlar üzerine atılması, aslında bir yeni Soğuk Savaş dönemini başlatmıştı.
*
Komunizm tehlikesi etrafında hele de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yarım yüzyıl boyunca dünya çapında sürdürülen ‘Soğuk Savaş’, Sovyet Komunist İmparatorluğu’nun 1991’de paramparça olmasından sonra rakipsiz kalan Amerikan İmparatorluğu, ‘sıcak’ veya ‘soğuk’ global bir savaştehlikesini uyandırmadan kendisine biçtiği dünya jandarmalığı rolünü sürdüremiyeceği ve dahası, gücünün, iç sürtüşmelerde harcanmasına yönelik tehlikeler oluşturacağı korkusundaydı.
*
İşte böyle bir durumda, 11 Eylûl 2001 Saldırıları tezgahlanmış ve onu hemen Afganistan’da etkili olan Usâme bin Laden liderliğindeki ‘El’Qaide’ isimli silahlı örgütünü bahane edinerek bütün Müslümanların üzerine yıkmıştı. Çünkü, Amerikan emperyalizmi, ‘Soğuk Savaş’sız yapamazdı ve yeni bir ‘Soğuk Savaş’ ve gerektiğinde ‘Sıcak Savaş’ müslüman dünyasında ve Müslüman coğrafyalarına karşı verilecekti..
1991’de B. Amerika ve müttefikleriyle Saddam Irakı arasında tezgâhlanan ‘1.Körfez Savaşı’, yeni bir ‘Soğuk Savaş’ dönemi için, bir ilk kıvılcımdı. Onu daha sonra 2003 yılındaki ve 35 yıllık Baas ve Saddam rejiminin yıkılmasıyla noktalanan ‘2. Körfez Savaşı’ takip etti. Amma, bu savaşlar, İslâm’a karşı bir ‘Soğuk Savaş’ başlatılması için fırsat oluşturuyordu.
Bütün bu çalkantılar içinde Müslüman coğrafyalarında Afganistan’dan Libya’ya, Somali’den Yemen, Irak ve Suriye’ye kadar, ‘sıcağıyla-soğuğu’yla yaşanan, tam mânâsıyla İslâm ve Müslümanlara karşı sergilenen bir ‘topyekûn savaş’tır. Esasen, Osmanlı’nın tarih sahnesinden uzaklaştırıldığı 1918’den sonra 100 yıldır süren devamlı yıkılmalar ve yeni düzenlemeler içinde Müslüman toplumlarında elbette bir takım derin çalkantılar olacaktı.
*
Bugün, Müslümanların ateşle imtihanı dünya çapında ve daha bir sözkonusudur. Ama, gelecekten umutsuz olmak hakkımız yoktur ve bu olup bitenler, inşaallah yeni doğuşların habercisi olacaktır. Gecenin en karanlık ânı, şafağın en yakın olduğu saatlerdir.