Yeni bir dünya kuruluyor!

Abdurrahman Dilipak

Yeni bir dünya kuruluyor. Biz tarihin yaşayan tanıklarıyız.. Yeni dünyanın nabzı bizim topraklarımızda atıyor..

Asya’da işbirliği ve güven artırıcı önlemler konferansı bu yeni dönemin ilk işaretlerini veriyordu sanki.
Türkiye’nin dönem başkanlığı ile, Türkiye AB süreci yanında Asya’da etkin ve önemli bir rol üsleniyor..
Bu süreç, dünyada benzer oluşumları da tetikleyecek.. Çoklu, asimetrik işbirlikleri ile, kamplara bölünmüş bir dünya yerine, birbirine çoklu bağlarla bağlı yeni bir dünya ortaya çıkmaktadır.. Hiç kimse bu sürece mutlak şekilde hakim olamaz.. Uluslararası ilişkilerde pasif dengenin yerini aktif dengeler alacaktır..
Türkiye bu süreçte aktif bir rol üstleniyor..
Ezber bozan gelişmelere tanık oluyoruz.. Türkiye bu süreçte Rusya ile nükleer işbirliği anlaşması imzalayarak yeni bir dönemin başlamasına sebeb oldu..
İsrail’in yeni dünyada yeri yok.. ABD ve AB ülkeleri ise henüz bu konuda karşı bir politik tavır içinde değiller..
Sanki, Tahran, Yalta, Postdam günlerine geri döndük.. Tek fark, o günlerde savaş öncesi dengeler ve askeri planlar konuşuluyordu, bugün barışçı işbirliği ve güven artırıcı önlemler ana gündemi oluşturuyor..
Türkiye gündemi Ergenekon ve anayasa değişikliğine kilitlenmişken, bir anda Gazze konvoyu gelip gündeme oturdu.. Ardından Asya Ülkeleri İşbirliği Konferansı ile yeni bir gündem oluştu.. Artık kimse Askeri Şûra’yı konuşmuyor. CHP ve MHP’nin demogojik polemikleri boşlukta sallanıyor..
Asya Konferansının Türkiye’nin dönem başkanlığında yeniden yapılandırılması gündemde.. İşadamları, STK’lar ve Meslek Odaları, üniversitelerin de bu süreçte yerini alması gerek. Ve tabii Medianın da.. Adalet, barış ve özgür insanların yaşadığı bir dünya için bu süreçte herkesin yapacağı bir şeyler olmalı..
Gazze filosunun gölgesinde gerçekleşen kongrenin ilk gündem maddelerinden biri de “İnsani yardım örgütlerinin, konvoy ve aktörlerinin güvenliği ve mali, hukuki statüleri”ni belirleyecek yeni bir uluslararası sözleşme taslağını müzakereye açmak olabilir..
Kızılay ve Kızılhaç savaş yıllarının ihtiyacının ürünü idi. İhtiyaçlar ve çözümler çeşitlendi.. 19.YY sonunda, savaş yıllarında ortaya çıkan bir örgütün ihtiyaçları ve statüsü ile, 21.YY’ın ihtiyaçlarını karşılamak mümkün değildir.. Yeni düzenleme, Kızılay ve Kızılhaç’ı daha da güçlendirecek yeni bir hukuki teminat oluşturabilir.. Benzer trajedilerin yaşanmaması için, insani yardım kuruluşları, hava, kara ve denizde, ulusal hükümetler ve uluslararası kuruluşlardan güvenlik desteği alabilmeli..
Türkiye giderek daha bağımsız politikalar izleyebilen, sözü dinlenen ve mihver ülke statüsü kazanıyor.. Asya’daki ağırlığını güçlendirmesi ile AB’yi dengeleyecek bir güce kavuştu.. Şu anda Türkiye içinde yer aldığı ittifaklarla, dünyanın en önemli ülkelerinden biri haline geldi.. Şu anda dünyada Türkiye’nin siyasi etki gücü ekonomik gücünden çok daha öne geçmiş durumda..
Bu süreçte, Türkiye’nin sırtında iki kambur bulunuyor, darbe anayasası ve derin güçler..
Anayasa Mahkemesi’nin anayasa refarandumunu şekil yönünden inceleme kararı son derece önemli..
Türkiye’nin bu rüzgarı yakalamasının ardından darbeci güçlerin militarist planlarının da pratik bir anlamı olacağını sanmıyorum..
Asya konferansının iç politikada da etkilerinin olacağı muhakkak..
Konferansın bölge devletleri üzerindeki etkisi ise inanılacak gibi değil.. Aslında uluslararası konferanslar kapalı kapılar arkasında diplomatların ve politikacıların pazarlıklarından ibaret soğuk toplantılardı.. Açılış toplantıları ve kapanış bildirileri daha çok dikkat çekerdi.. Bu tür konferanslara kaç kişi katıldı, kaç gazeteci geldi. Bu etkinliklerin Türkiye’nin tanıtımına katkısı ve turizm gelirine pozitif katkısı açısından değerlendirilirdi.. Ama bu kez böyle olmadı.. Beklenmedik şekilde sokaktaki insanın ilgisini çeken umut patlamasına yol açan bir heyecan dalgası oluşturdu..
Bu da Gazze’nin bereketi olabilir mi, bilmiyorum..
Bana sorarsanız gün döndü.. Nasıl olduğunu bile anlamakta güçlük çekiyoruz ama oluyor..
Bundan rahatsız olanlar da olacaktır kuşkusuz. Hem içeride ve hem de dışarıda birileri bu süreci engellemek isteyecektir.
Erdoğan ve arkadaşlarının bireysel güvenlikleri için şimdi daha sıkı bir korunmaya ihtiyaç var.. Ve terör dalgasına dikkat.. Her seferinde bu girişimler geri tepse de, birileri bu en iyi bildiği işi tekrar deneyecektir.
Haziran sıcağında yağmurlu bir havada, beklenmedik şeyler oluyor Türkiye’de.. Temmuz ve ağustos başı hem Askeri Şûra, hem Anayasa Mahkemesi, kararı, hem Ergenekon davası ile ilgili yeni dalgalar açısından oldukça sıcak geçebilir..
Eylül’le birlikte Türkiye’de yeni, önemli bir dönem başlayacak.. Keşke muhalefet yaşadığımız zamanı doğru okusa da destek olması gerekirken köstek olmasa..
CHP Genel Başkanının, ‘İsrail’in vuracağı açık belli olan bir gemiye, hükümet, yolcuların binmesine niçin izin verdi?’ sorusunu anlamakta güçlük çekiyorum.. Kimi İsrail otoritesinden izin almamız gerektiğini söylüyor, kimi hükümetten. Hani CHP yönetimde olsa demek ki, “izin vermeyecekmiş..” Biz izin mi istiyoruz ki! Bu uluslararası sivil bir vicdan hareketi..
Sahi İrlanda’nın, Yunanistan’ın engel olmadığı bir filoya, Türkiye neden, nasıl ve niçin karşı çıkacaktı, Kılıçdaroğlu bunu da açıklasa da öğrensek..
CHP Genel Başkanına hatırlatalım: Ya hikmet söyle ya da sus! Ne söylediğiniz kadar, söylediklerinizden bizim ne anladığımızı, sözün ucunun nereye vardığını da düşünün lütfen!
Madem böyle bir düşünceniz vardı, bunu niye daha önce söylemediniz?
Lütfen!
Selâm ve dua ile..

VAKİT