Yeni bir çağın eşiğinde

Belki de kolonyalizmin aldığı en ağır darbe bu.

Batılıların ve Doğu’ya diktatör olarak sokuşturdukları hegemonlarının sürekli olarak onlara –ve bize- söylediği şey “Sizden adam olmaz” fikrini yerle bir ediyor Mısırlılar.

Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, solcusu, sağcısı, kadını ve erkeğiyle...

Kendini Doğu’ya vasi tayin etmiş bir kibir, bugün şaşkınlıkla olanları izliyor.

Amerika hâlâ kendine gelebilmiş değil.

Olaylar onların kontrolünde değil, tahmin bile edemediler, yoksa önlerlerdi.

Dökme kurşundan imal ettiği “barışı” Mısır’daki diktatörlükle tahkim eden Ortadoğu’nun “biricik demokrasisi” İsrail kara kara düşünüyor ve korkuyor.

Bugüne kadar kaybettiği zamana yanacak seviyeye geldiğinde belki gerçek barışın da önü açılacak Filistin’de.

Yahudi ve Filistin halkı yan yana artık barış içinde yaşayabilecekler inşallah.

Daha evvel yazmıştım. Her yüzyılda hegemon güç ve onunla kapışan ikincil hegemon arasındaki mücadelede bir kırılma ânı gelir.

Modelski’ye göre kural budur. O kırılma ânında hegemon güç devrilir ve yerine onunla mücadele eden ikincil hegemon değil, aradan sıyrılan üçüncü bir güç dünyanın yeni lideri olur. Portekiz, İspanya, Hollanda, Fransa, İngiltere ve Amerika geçen altı yüz yılı böyle paylaştılar.

Post-postmodern çağımızda bence bu modelde bir değişiklik olacak. Hegemon güç (hâlâ ABD) ve ikincil hegemonun (bu SSCB’ydi) arasından Çin veya başka bir ülke değil, küreselleşme ve enformasyon devrimi sayesinde bir grup ülke sıyrılacak.

Bu ülkeler çoğunluk G20’nin ve E7’nin içinden gelecek. Buna Endonezya, Hindistan, Rusya, Çin, Brezilya ve Türkiye de dâhil. Bunlar ABD, AB, Japonya ile birlikte dengeli bir dünya düzeni kuracaklar, hatta bu kuruluş başladı bile.

14. yüzyılda dünyanın ekseni nasıl Osmanlı coğrafyasından doğu Atlantik kıyısına, Kıta Avrupası’na kaymışsa, bugünlerde de o eksen tekrar Doğu’ya doğru hareket ediyor.

Bu yazıyı kısa süre evvel yazmıştım. Lakin aklımdaki en büyük soru Ortadoğu’nun bu halinin ne olacağı idi. Ancak Mısır’da patlak veren isyan, beni de hazırlıksız yakaladı. Araplardan adam olmaz diye düşünenlerden değildim ama, ABD’nin bu konudaki siyasetinin daha uzun süre o coğrafyayı özgürleştirme konusunda yavaş davranacağını öngörüyordum.

Çünkü ABD bu bölgede diktatörlüklerin değişmesi gerektiğine zaten karar vermişti. Ama bu değişim halka bırakılamazdı. Rehabilite edilmeli, ehlileştirilmeli ve tüm dikenlerinden temizlenmeliydi. Bu da benim hesabıma en az 30 yılık bir süreydi. Çünkü ABD bu süre içinde orta boy bir ülke haline gelecek, ama asla öyle yıkılıp 52 parçaya da ayrılmayacaktı.

Ama bugün Mısır’da olanlar, determinist bakışın ne kadar yanılabileceğini gösteriyor. Mısırlılar diyor ki “Bize Mübarek’in, Süleyman’ın gitmesi yetmez. Biz gerçek bir demokrasi istiyoruz. Ordu bu süreçte yardımcı rol oynayabilir. Ama esas oğlan olmaya, ülkeyi Pakistanlaştırmaya kalkarsa onun da önünde dikiliriz.”

Araplardan adam olmaz ha! Araplar demokrasiden anlamaz ha!

Tabii ki Mısırlıların önünde çok yol var. Daha bir sürü numara dönecek orada. Ama WikiLeaks, facebook ve twitter dünyasında bunların ortaya çıkması öyle çok uzun zaman almayacak. Ortadoğu’nun Batı tahkimli rezil diktatörlükleri bir bir yıkılacak. Halk oralara kendi demokrasisini getirecek. İslam’ın üzerindeki yük kalkacak, hak ettiği gibi eşit ve etkili bir oyuncu haline gelecek.

Bu, Doğu’nun rövanşıdır. Bundan kimse gocunmasın. Batı Doğu’ya çok şey borçlu. Bugünkü zenginliğini soykırımlar doğuran kolonyalizmin vahşi politikası ile edindi. O zenginlik de artık tükenmeye yüz tuttu. Dünyanın ekseni Batı’dan yana en az üç yüz yıldır kayıktı. Şimdi Doğu’nun toparlanması sayesinde o eksen yeniden Doğu’ya kaymayacak, ağırlık merkezine oturacak.

Barış için de bu gerekli. Afganistan, Pakistan, Sudan gibi ülkelerin içinde debelendiği kan gölünde dünya asla radikalliklerden, Bin Ladinlerden kurtulamaz. Çünkü ortada bir haksızlık var. Günde bir doların altında yaşayan milyonlar var.

Demokrasiye Doğulu yorumun geleceği yeni bir dünya var önümüzde. Türkiye bunun en güzel örneği. Kemalistlerin kes-yapıştır modelini bu halk kabul etmedi. İçinden kendine uyanı, işine yarayanı aldı, dönüştürdü, yeniden üretti ve yorumladı. İşe yarar hale getirdi.

Çok da güzel oldu. Daha da güzel olacak, göreceksiniz. Daha yolun başındayız.

Mısır da kendi şahsına münhasır bir demokrasi yorumu yapacak. Muhtemelen dindar bir yorum olacak bu. Ona hem özgürlük, hem İslam, hem de Doğu Hıristiyanlığı damgasını vuracak. Demokrasinin tek yorumu olmadığı, temel değerler sabit kaldıkça, bunun her ülkenin kendi kültürü ve inancına göre yorumlanabileceğini dünya da kabul edecek.

Sağlıklı, onurlu ve kalıcı olan bu çünkü.

Bir ülke, halkın seçtiği kişilerce, özgür ve refah yaşıyorsa, bunu Ümmü Gülsüm mü, yoksa Mozart dinleyerek mi yaptığının bir önemi yok. Kültür bir dünya malıdır. Aşağı, yüksek kültür denen bir şey yoktur.

Batı da rahat bir nefes alacak. Çünkü tükendiğini o da biliyor.

Bence Batı ve Doğu’dan mürekkep, bütünlüklü ama çok renkli bir dünyayı keşfe başladık.

Belki de tarih Mısır Devrimi’ni çağ kapatıp yenisi açan bir olay olarak yazacak.

İzleyelim bakalım.

markaresayan@hotmail.com

TARAF