326 milletvekiliyle AK Parti'nin tek başına yeni bir anayasa yapamayacağını veya referanduma da gidemeyeceğini anlamış bulunuyoruz.
12 Haziran seçimlerinin anahtar terimi "yeni anayasa" idi ve terimin işaret ettiği temayı en çok AK Parti vurguladı. Seçmenin ana gövdesi, cemaatler, STK'lar ve birçok toplumsal kesim sandığa yeni bir anayasa umuduyla gitti. Anayasa sürecine teorik olarak destek vermesi mümkün olan partilere tek tek bakalım:
Seçim kampanyası boyunca CHP açıktan yeni anayasa yapımına karşı çıkmadı, ama konuya dört elle sarılmadığı da dikkatlerden kaçmadı. AK Parti karşıtlığı onu 12 Eylül referandumunda kısmi değişikliğe "hayır" oyu vermeye götürdü. Kısmi değişikliğe bile "hayır" diyen bir partinin yeni bir metne "evet" diyeceği beklenemez. Tek umut bu konuda samimiyetine inanmak istediğimiz Kemal Kılıçdaroğlu ve yeni ekibi olabilirdi. Mevcut durumda Kılıçdaroğlu ve ekibinin hiç de rahat olmadıkları anlaşılıyor. Nitekim parti içi dengeleri gözeten Kılıçdaroğlu, öyle şartlar öne sürüyor ki, bunları kabul edip de yeni bir metin yazmaya kalkıştığınızda, mevcut Anayasa'daki cümle bozukluklarını düzeltmekten başka bir değişiklik yapmış olmazsınız: "İlk dört maddenin dokunulmazlığı" şartı her şeyi açıklamaya yeter. İyimserliği elden bırakmayalım, ama görünen şu ki, 12 Haziran seçimleri yeni anayasa-CHP ilişkisini biraz daha umutsuz bir vadiye sevk etmiş bulunuyor. Ergenekon sanıklarının CHP'de vekil olduğu, Demirel'in empoze ettiği kişilerin CHP'de sandalyelere kurulduğu bir partiden umut yok, hele CHP adına anayasa hazırlama komisyonunda yer alması beklenen zatları düşünürsek CHP'ye ilişkin umutlar iyice azalıyor.
MHP ise başından beri tutumunu açık açık ortaya koymuş bulunuyor: MHP liderlerine göre yeni anayasa talebi "Türkiye'yi parçalama planı"nın bir parçasıdır; ne Anayasa'daki kritik maddelerin değişimine evet diyor ne de etnik vurguya yer verilmeyen yeni yurttaşlık tanımına yanaşıyor. Kaldı ki, ilk elde sürdüğü iki şarttan biri Başbakan Erdoğan'ın "özür" dilemesi, diğeri ajandasında var olduğunu öne sürdüğü gündem maddelerini açıklaması. Kısaca MHP, "Bu işte ben yokum" demeye getiriyor.
Yemin töreninden sonra grup kuracağı anlaşılan BDP'ye gelince. İlk bakışta yeni bir anayasa istediğini tespit edebiliyoruz. Fakat idari ve politik taleplerin anayasal ifadelere dökülmesi sırasında öylesine sorunlar çıkabilir ki, değil AK Parti, anayasa isteyen genel kamuoyu dahi bunlara "evet" diyemeyebilir. İleride bunları tartışmak üzere şimdilik iki önemli noktaya işaret etmekle yetinelim: İlki, kurucu iradenin iki etnik kimlik (Türk ve Kürt) olarak yeniden tanımlanması, diğeri "tek devlet iki ulus" talebinin masaya getirilmesi. Bu, Kürt sorununun geldiği son noktayı ifade etmesi bakımından önemlidir, pazartesi günü bu konuyu ele almaya çalışacağım.
Bu çizdiğimiz karamsar çerçeve dolayısıyla Meclis'te temsil edilecek dört partiden de yeni anayasa için pek umutlu olmadığımızı söyleyebiliriz. Ancak yine de kamuoyunun ısrarlı anayasa talebi partileri motive etmede önemli rol oynayabilir. Özellikle AK Parti'ye çok iş düşüyor. 326 milletvekiliyle kimse AK Parti'yi suçlayamaz, ama yeterince istekli olup olmadığını, beklenen performansı gösterip göstermediğini test etmek kolay.
Bu aşamada karşımıza çıkan fırsat, diğer partilerde samimiyetle Türkiye'nin içinden çıkamadığı sorunlarını yeni bir anayasa ile aşabileceğine inanan milletvekillerinin varlığıdır. Söz konusu vekiller partilerine rağmen anayasa yapım sürecine destek verebilir. CHP ve MHP'de bu düşüncede olan vekiller var, BDP içinde de belirgin olarak ilk elde 5-6 isim saymak mümkün. Eğer üç partiden yeterli sayıda vekilin yeni anayasa yapım sürecine katılmaları sağlanabilirse kuvvetli bir umut ışığı doğar.
İstiyor olmalarına rağmen vekiller partilerini karşılarına almayı göze alamazlarsa ne olacak? Bu da hayli önemli bir sorudur. Ümitsizliğe kapılmak gerekmez, başka seçenekler de var
ZAMAN