Yeni Anayasa Meselesine Dair Bir Giriş Yazısı

SERDAR BÜLENT YILMAZ

AK Parti bu seçim döneminde propagandasının merkezine anayasayı koydu. Birikmiş ve kronikleşmiş bütün sorunları yeni bir anayasaya ile çözeceği sözü verdi. Nasıl bir anayasa yapılacağını bilmiyoruz, içeriğe dair hiçbir vaat yok. Kürt sorunu, Müslümanların başörtüsü, diyanet, resmi dinin dayatılması gibi sorunlar, faşist devlet mevzuatı, anadil meselesi, azınlıklar, askeri vesayet, zorunlu askerlik, YÖK, birer kışla sistemi gibi işleyen eğitim sistemi gibi kronikleşmiş sorunlar var. AK Partinin ufkunun bu sorunları çözmeye ne kadar yeteceğini bekleyip göreceğiz.

Hemen ifade edelim ki, yapılacak her anayasa mevcut darbe anayasasından daha ehvendir. Elbette toplumun genelinin AK Partiden beklentisi ise despotik, katı laik, Kemalist vesayetçi sistemi geriletecek; Kürt sorunu ve inanç üzerindeki baskıları kaldıracak özgürlükçü bir anayasa.

AK Parti bu sözü verdi ve şimdi sözünü yerine getirmek zorundadır. Ayrıca özgürlüklerin önünü tıkayan bu anayasayı değiştirmesi, hükümet olarak kabul ettiği uluslar arası sözleşmelerin de gereğidir. AK Parti tutarlı ve dürüst davranmalı ve verdiği sözü tutmalıdır;  ırkçılıktan ve ayrımcılıktan arındırılmış, askeri vesayet sistemini ortadan kaldıran, anadilde eğitime olanak sağlayan, başörtüsü ve kuran kursları gibi sorunları çözmüş özgürlükçü, bir anayasayı yapmalıdır.

Peşinen ifade edelim ki bu anayasa otoriterlik ya da özgürlükçülük açısından değişse de laik ve seküler karakteri itibariyle değişmeyecektir. Özgürlükler bakımından ne kadar ileri olursa olsun, laik ve seküler karakteri Kur’anî ilkelerle ve Müslümanların yaşam tarzıyla çelişecektir.

Bu ve daha ileri özellikleri taşıyan bir anayasa yapılsa bile elbette bu anayasa bizim anayasamız olmayacaktır. Bunun nedeni bir Müslüman için izahtan varestedir. Ancak bizler Müslümanlar olarak yıllardır birçok sorun karşısında itirazımızı yükseltmekte, o sorunların çözülmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istemekteyiz. Nasıl ki tek tek konularda sorunları çözmek için bir takım düzenlemelerin yapılmasını talep ediyor ya da dayatıyorsak aynı şey anayasa için de geçerlidir. Niteliksel olarak bir fark yoktur.

Dolayısıyla bu anayasa bizler için olsa olsa özgürlükler açısından mevzi kazanımı, mücadele açısından bir aşama olacaktır. Bu nedenle yeni anayasa yapılması için AK Partinin verdiği sözü tutmasını istemek, hatta onu zorlamak, İslami kimliği bulandıracak söz ve eylemlerden uzak durmak kaydıyla sakıncalı değildir, bilakis gereklidir.

O halde nedir bu İslami kimliği bulandıracak söz ve eylemler? Öncelikle anayasa değişikliğini istemek veya zorlamak onu nihai sözleşme olarak kabul edeceğimiz şeklinde anlaşılmamalıdır. Sistemin cahili karakterine ilişkin yaklaşımlarımızda bir değişim olmadığı ortaya konmalıdır.

Hükümete madde madde bir anayasa modeli hazırlamak ilkesel olarak doğru olmayacaktır; bunun yerine kaldırılmasını istediğimiz, zulüm ve ayrımcılık olarak gördüğümüz konuları ifade edebiliriz. Anadilde eğitim, başörtüsü serbestîsi gibi.

Anayasa referanduma giderse, oylananın, ilkelerimizle en temelde çelişen ve bir cahili toplum modeli öngören laik, seküler cahili bir anayasa olacağı unutulmamalı ve buna uygun davranılmalıdır.

Yeni anayasanın cahili karakterinin altı çizilmedikçe verilecek destekler değişime verilecek desteği aşacak ve oluşan yeni post-modern liberal sisteme bir destek olarak algılanacaktır. Müslümanların nihai hedefini örtecek böylesi bir durum, tabanın dönüşmesine ve eksen kaymasına uğramasına sanıldığından daha fazla katkı sağlayacaktır. 

AK Parti, geniş muhafazakar sağcı kesimle birlikte İslamcı kesimi de kendisinin temsil ettiğini düşündüğünden bu kesimle danışma ve İslamcıları dikkate alma ihtiyacı görmemektedir. Sistemi tümden değiştirmeyi hedefleyen İslamcı kesimleri marjinal radikaller olarak görmekte ve onların yaklaşımlarını dikkate almayıp ya dönüştürmeye çalışmakta ya da emniyete ve yargıya havale etmektedir.

Dolayısıyla İslami kesim kendilerinin, anayasaların karakteri olarak kabul edilen toplumsal sözleşmenin tarafı olarak görülmeyeceğini bilerek hareket etmelidirler. Toplum sözleşmesi mevzusuna sonraki yazıda daha geniş yer ayırmayı umarak son söz bağlamında, mevcut anayasanın değişmesi gerektiği konusunda şüphesi olmayan kesimler olarak bu konuda ilkeli bir tutum takınmak ve tavır almak gerektiğinin altını çizelim.

Haşiye: Bu yazı aslında sonuç yazısı olarak tasarlandı ancak çeşitli kaygılar nedeniyle bir giriş yazısı olarak öne almak gerekti.